Kıyamet senaryoları gerçekleşir mi?
ABD Başkanı Donald Trump'ın "Tayvan işgal edilirse Pekin'i bombalarım" ifadesi, retorik düzeyde alışılmadık sertliğiyle dikkat çekse de, aslında Pasifik'te yavaş yavaş olgunlaşan jeopolitik fay hatlarını yansıtıyor. Diğer yandan, Çin'in Tayvan'ı "kaçınılmaz şekilde geri alma" yönündeki kararlılığı, Almanya'ya ait bir keşif uçağına lazer saldırısı, Avrupa'nın Rusya sınırına askeri tahkimatı, Ortadoğu'daki - Afrika'daki gelişmeler, görünürde kopuk görünen gelişmelerin tek bir resimde birleştiğini gösteriyor: Yüzyılın yeni jeopolitik hesaplaşması, KIYAMET! kapıda olabilir.
Çin'in Tayvan Hedefi
Pekin'in Tayvan'ı "iç mesele" olarak tanımlaması, bu karşın Washington'un Tayvan'ı fiilen koruma rolündeki ısrarı küresel aksları hızla ısıtıyor. Pasifikte korkulan hararet yükselirken, uzmanlar, Çin'in stratejik takviminde bir kırılma gözlendiğini ifade ediyor. Şöyle diyorlar; "Çin ordusunun (PLA), 2030'a dek yüksek teknolojiyle entegre edilmiş donanım hedefini öne çekmesi, Tayvan çevresindeki tatbikatların gerçek savaş senaryolarına daha çok benzemesi,
Çin'in hızla yaşlanan nüfusu ve düşen büyüme hızı" nedeni ile gecikmeden sonuç alma" arayışının körüklenmesi stratejik bir kırılmaya işaret ediyor." ( yani, Çin'in hem askerî hazırlığını hızlandırması hem de demografik ve ekonomik baskılar yüzünden Tayvan'ı daha erken ve kararlı biçimde ele geçirmeye yönelmesi, şöyle de söyleyebilirim,"ileride daha zayıf olmadan harekete geçelim" düşüncesi, Çin stratejisini aceleci ve daha riskli hale getiriyor.)
Diğer yandan, Trump döneminin, Tayvan politikalarında görülen net sertleşme, hele Trump'ın nükleer tehdide varan söylemi, Pasifik'te yükselen şiddetli fırtınanın habercisi gibi duruyor.
Trump'ın "Pekin'i bombalarım" ifadesi
Uzmanlara göre Trump'ın bu ifadesi iki yönlü mesaj içeriyor:
1-Çin'e Kırmızı Çizgi Hatırlatma: Tayvan'ı işgal etmenin bedelinin yalnızca ekonomik değil, fiziksel ve yıkıcı olacağı algısını yaratmak.
2- Asya Müttefiklerine Güvence: Japonya, Filipinler ve Avustralya gibi ülkelerin ABD kararlılığını sorgulamaması için kamuoyuna sertlik gösterisi.
Ancak, Pentagon'un stratejik belgelerinde vurgulanan kaygıyı tam bu noktada potaya atıyorum: Çin'in hipersonik ve denizaltı kabiliyetleri ABD'nin erken müdahale kapasitesini zayıflatabilir.
Küresel denklemin diğer çatlakları: olası kıyamet cepheleri
Çin-Tayvan ekseninden farklı gibi görünen Avrupa'daki gelişmeler de bir başka kıyamet cephesini tetikliyor.
Bu cepheyi, NATO'nun yeniden konumlanması olarak tanımlayabiliriz. Bildiğiniz üzere, Almanya dahil birçok ülke, Rusya'ya karşı "ileri mevcudiyet" doktrinini uygulamaya koydu bile. ( İleri mevcudiyet doktrini (forward presence / forward deployment doctrine) özellikle NATO ve ABD savunma stratejisinde kullanılan bu kavram en sade haliyle şu anlama geliyor: Kriz yaşanması ihtimali yüksek bölgelerde önceden askerî güç, üs, ekipman ve lojistik unsurlar konuşlandırmak. Böylece hem caydırıcılığı artırmak hem de bir çatışma çıkarsa hızlı harekât kabiliyeti sağlamak.
Başka bir deyişle:
"Krize tepki vermek için sonradan bölgeye gitmek yerine, potansiyel kriz alanlarında kalıcı veya yarı kalıcı şekilde var olmak."
Örnekler: Soğuk Savaş'ta Batı Almanya'daki NATO birlikleri: SSCB'nin olası işgalini önlemek için ileri mevcudiyetin klasik örneğiydi.
Bugün Polonya ve Baltık ülkelerinde konuşlandırılan NATO taburları: Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonrası caydırıcı amaçla yerleştirildi.
ABD'nin Japonya, Güney Kore ve Guam'daki üsleri: Çin ve Kuzey Kore'ye karşı ileri mevcudiyet stratejisinin Asya'daki dayanaklarıdır.
Diğer bir kıyamet cephe si ise, Rusya-Ukrayna hattı.
Ukrayna'daki savaş, Avrupa savunma doktrinlerini dramatik biçimde değiştirdiği malum. Dolayısı ile Baltık ve Karadeniz bölgelerinde yığınak, Moskova'ya yeni baskı alanları oluşturuyor. Hele askeri yatırımlardaki patlama, bu cephenin her an dünyayı yutabilecek bir kara delik oluşturma kabiliyetini artırıyor. Almanya, Fransa, Polonya, Baltık ülkeleri son 40 yılın en yüksek savunma harcamalarına yönelmiş durumda.
Yalnız! burada gözden kaçmaması gereken bir durum var, Avrupa'nın Rusya'ya odaklanması, Pasifik'te Çin'e karşı büyük çaplı angajman riskini azaltıyor. Buradaki bir fiziki fırtına, Washington'un Avrupalı müttefiklerinden Pasifik'te net destek bulma umudu sınırlı kalır.
Diğer kıyamet cephesi ise, Orta Doğu. Türkiye küresel siyasetin güçlü bir aktörü olarak en büyük sınavı burada veriyor.
Çin'in Alman Uçağına Lazer Saldırısı: Stratejik Mesaj mı?
Geçtiğimiz günlerde Çin donanmasının Alman keşif uçağına lazerle taciz girişimi, "Asya'da Batı askeri varlığına tolerans göstermeme" stratejisinin tipik örneği olarak okunmalı. Uzmanlar
Bu saldırıyı üç kritik mesaj üzerinden okuyor;
1. AB'ye Gözdağı: Çin, Avrupa Birliği'ne "Pasifik'te angajmana girerseniz, sizinle de cepheleşirim" uyarısı gönderiyor.
2. Çok Cepheli Caydırıcılık: Tayvan meselesini izole bir dosya olmaktan çıkarıp küresel pazarlık enstrümanına dönüştürüyor.
3. Risk Kalibrasyonu: Bu tip saldırılar, fiili sıcak çatışmaya girmeden tansiyon yönetme taktiği.
Yani, Çin'in görünüşte küçük bir "taciz" gibi duran saldırısı, uzun vadede Pasifik'te Avrupa-Çin gerilimini büyütecek örnek teşkil edebilme potansiyeline sahip.
Pasifik'te fiziki çatışma gerçekten mümkün mü?
Kısa vadede doğrudan işgal ya da geniş ölçekli hava savaşı olasılığı sınırlı görünse de, "çarpışma öncesi kriz" dönemine girdiğimiz açık. Çin ordusunun 2027-2030 arasında Tayvan çevresinde abluka veya sınırlı hava operasyonları planladığı gizli değil. Dolayısı ile, ABD ve müttefiklerinin Tayvan'a büyük çaplı silah sevkiyatı, Çin tarafından fiili kuşatma gerekçesi sayılırsa, sürpriz olmaz. Gerçi, uzmanlara göre Çin, lojistik hatlar, enerji bağımlılığı ve ekonomik riskler nedeni ile topyekün işgal kararını sürekli ertelemek zorunda kalıyor. Yani henüz korkulacak bir şey yok. Ancak, "yanlış hesap" riski, bu yeni küresel satrançta hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Mesela özellikle hava ve deniz sahasında küçük ölçekli bir çatışmanın hızla tırmanma ihtimali ciddi bir senaryo olarak görülüyor.
Bu ortaya çıkan tablonun bazı kritik ve az konuşulan boyutlarına gelince;
Yarı iletken jeopolitiği: Tayvan dünyadaki ileri çip üretiminin %60'ını kontrol ediyor. Pekin'in stratejisinde "teknolojik hakimiyet" motifi en az siyasi birleşme kadar belirleyici.
Nükleer caydırıcılığın dönüşümü: Çin, son 5 yılda nükleer başlık kapasitesini ikiye katladı. Bu sessiz tırmanış, ABD'nin "belirsiz caydırıcılık" stratejisini zorluyor.
Hindistan faktörü: Hindistan sessiz sedasız Çin çevreleme denkleminde kritik rol oynuyor; dahası ABD ve Avustralya'yla savunma koordinasyonu hızla artıyor.
Gıda ve Enerji tedariki: Rusya-Ukrayna savaşının getirdiği enerji belirsizliği, Çin'in uzun vadeli askeri planlamasını doğrudan etkiliyor.
Toparlarsak, Trump'ın nükleer tehdidi, Çin'in askeri hamleleri, Avrupa'nın Rusya kaygıları birbirinden kopuk krizler değil; ortak bir küresel tabloyu tamamlıyor: Yeniden bloklaşma ve çip, enerji, savunma eksenli bir sistem rekabeti... Dolayısı ile, Pasifik'in ısınması, Batı'nın Soğuk Savaş sonrası tek kutupluluğunun sürdürülemez olduğunun kanıtı.
Kısa vadede büyük ölçekli savaş ihtimali düşük kalmakla birlikte, kriz yönetiminin kusurlu olması durumunda tarihi bir çatışma eşiği hızla aşılabilir.
Dünya, yeni bir Soğuk Savaş'ın ötesinde, çok cepheli bir rekabet çağının eşiğinde. Bu eşiğin nasıl aşılacağı, yalnızca Tayvan Boğazı'nda değil, Berlin'den Tokyo'ya, Ankara'dan Washington'a kadar tüm başkentlerde verecek kararlarla şekillenecek.
Yazarın diğer yazıları

Gripin rüzgarı Kosova'yı sardı! Unutulmaz performans

Faladdin ve Binnazabla'ya kara para aklama soruşturması!

Teşkilat seti nerede, basalım mı? Boykot soruşturmasında yeni gelişme

16 Temmuz 2025 Çarşamba Bugün Cumhuriyet altını, çeyrek altın ve gram altın fiyatları bugün ne kadar, alış satış kaç TL?
