ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Türkiye, Eurofighter ve Avrupa'nın dönüşen zihni

Uluslararası sistem, bazen bir savaş uçağı anlaşmasında bile yeni dengelerini belli eder. Türkiye'nin İngiltere ile imzaladığı Eurofighter alımı da, aslında sadece bir savunma hamlesi değil, aynı zamanda Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmekte olduğunun da sessiz bir ilanı.

Uzun süredir ilişkilerin mesafeli seyrettiği Ankara-Brüksel hattında, son dönemde yaşanan yumuşama, örneğinAlmanya'nın Ankara'ya yıllardır uyguladığı fiili vetoyu kaldırması, Batı'nın Türkiye'ye yeniden yöneliminigösteriyor. Berlin artık Türkiye'yi dışlanması gereken bir"problem ülke" değil, Avrupa'nın güvenlik zincirinde koparılamayacak bir "stratejik halka" olarak tanımlıyor.

Almanya başbakanı Merz'in Ankara ziyareti de bu dönüşümün sembolü niteliğinde. Almanya, Türkiye ile köprüleri onarmanın zamanının geldiğini görüyor. ÇünküUkrayna savaşı, Gazze krizi ve enerji güvenliği başlıklarındaAvrupa'nın güvenlik kuşağının güney ucunda yer alanTürkiye, artık yalnızca "komşu" değil; "zorunlu ortak."

Tam bu noktada uzmanların sık sık dile getirdiği bir gerçeği tekraren not edelim: NATO'nun güneydoğu kanadıTürkiye'siz tamamlanamaz. Neden mi, göç, enerji hatları, Karadeniz dengeleri ve Ortadoğu istikrarsızlıkları vs vs... Berlin bu gerçeği hatırlamış görünüyor....

Eurofighter anlaşmasının ardındaki strateji

Uzmanlar, Eurofighter anlaşmasını, 10 milyar doları aşanbir ekonomik büyüklüğün ötesinde, stratejik anlamda 3 katmanlı olarak değerlendiriyor.

1. Savunma modernizasyonu: Türkiye, KAAN projesi olgunlaşana kadar modern bir ara filo oluşturmakistiyor. Bu uçaklar, sadece hava üstünlüğü değil, NATO içinde yeniden entegrasyon anlamına da geliyor.

2. Teknolojik bağ: Avrupa, Türkiye'yi yeniden savunma ekosistemine dahil ederek Rusya ve Çin karşısında manevra alanını genişletiyor.

3. Diplomatik sinyal: Ankara, Washington'un"soğuk ilgisine" rağmen Batı'yla işbirliğini yeniden tanımlıyor; Londra ve Berlin ise bu yeni tanımın mimarları olmak istiyor.

Öte yandan da, evet, Eurofighter'lar belki Türkiye'nin tüm beklentilerini karşılamayacak; hatta belki de teslimatlar örneğin 2030'lara sarkacak. Ama bu gecikme, anlaşmanın stratejik- sembolik gücünü azaltmıyor. Zira mesele uçakların hızından çok, diplomasinin yönü.

Batı medyasında yankılar

İngiliz The Guardian, anlaşmayı "ekonomik kazançla etik kaygılar arasında bir tercih" olarak nitelendirdi.

Financial Times ise "Türkiye'nin NATO içindeki yeniden merkeziliği"ne vurgu yaptı.

Le Monde, Almanya'nın kararını "realizmin ahlaka üstün geldiği bir an" diye yazdı.

Reuters ve AP News, anlaşmayı Avrupa'nın "Türk kartını yeniden masaya koyması" şeklinde yorumladı.

Toparlarsak, Batı basınında hakim tını şu: "Türkiye'yi kaybetmek lüks değil, risktir."

Dolayısı ile, Merz'in "Türkiye Avrupa'nın doğal parçasıdır" sözü, yalnızca diplomatik bir nezaket olarak okunmamalı. Bu söz, Avrupa'nın Türkiye'yi yeniden keşfidir. Şu ortada, artık Avrupa, Türkiye'ye stratejik bağımlılık, enerji vegüvenlik parametreleriyle bakıyor. Bu nedenle Merz'in ziyareti, sadece bir "politik jest" değil, geleceğin güvenlik mimarisine yönelik de bir test. Toparlarsak, Berlin, Ankara'yı yeniden Avrupa güvenlik sisteminin içine çekerek hem Rusya karşısında hem de Akdeniz hattında daha esnek bir pozisyon arıyor.

Ankara açısından: Batı'ya yakın ama bağımsız

Türkiye için bu tablo, "batıya dönüş" değil, "dengeyi yeniden kurma"dır. S-400 krizi sonrası kapatılan kapılar birer birer aralanıyor. Ancak Ankara bu kez tek kutuplu bir bağımlılığa değil, çok kutuplu bir denge diplomasisine yaslanıyor.

Eurofighter alımı da, Ankara'nın "yerli uçağını geliştirirken batı teknolojisinden vazgeçmeyen" bir stratejisinin ürünü. Bu, gerçekten de hem pragmatik hem de hesaplı bir tercih.Üstelik, Ankara'nın mesajı da açık: "Bağımsız kalmak içingüçlü olmalı, güçlü olmak için de akıllı ittifaklar kurmalı."

Öte yandan, Türkiye'nin yılan hikayesine dönen AB üyeliği meselesi... Bu anlaşma, Türkiye-AB ilişkilerinde de bir dönüm noktası olabilir, ama "AB üyeliği yolu açıldı" demekiçin erken. Avrupa hala, kendi haline bakmadanTürkiye'nin demokratik standartlarına dair eleştirilerini sürdürüyor. Ancak şu da ortada, aynı Avrupa, artıkTürkiye'yi dışlamanın güvenlik maliyetini daha iyi hesaplıyor.

Dolayısıyla bugün Ankara ile Berlin arasında esen sıcak rüzgar, bir "bahar" değil, yeni bir realizmin rüzgarı olarak okunmalı.

Ez cümle, Türkiye'nin Eurofighter adımı, bir savunma anlaşmasından, başarısından çok daha fazlası. Avrupa'nın güvenlik reflekslerini yeniden tanımlayan, Türkiye'nin küresel ağırlığını görünür kılan ve Almanya-Türkiye hattını yeniden stratejik bir eksene dönüştüren çok sağlam bir iş- strateji. Baksanıza, bu anlaşma ile, dünyanın yeniden hızla silahlandığı bir dönemde, Türkiye hem kendi gökyüzünü hem de kendi diplomasisini modernize ediyor. Bu kez mesele yalnızca "uçmak" değil — dengede kalmak.


Yazarın diğer yazıları