KKTC 19 Ekim 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimleri
19 Ekim seçimlerinde, Tufan Erhürman, ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı olarak, mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı geride bırakarak seçimleri kazandı. Resmî olmayan sonuçlara göre seçimlere katılım oranı yaklaşık %64–65 civarında gerçekleşti. Öte yandan, bu seçim aynı zamanda Doğu Akdeniz'in geleceğine, Türkiye-KKTC kardeşliğinin derinleşmesine ve milli egemenlik anlayışına yönelik bir referandum niteliği de taşıdı.
Bu sonuç birkaç açıdan önem taşıyor, bunlardan ilki Erhürman'ın programı bi-zonal, bi-communal yani iki toplumlu federasyon modelini savunan bir yaklaşımı içeriyor olması.
Tatar ise görev süresi boyunca ve seçim kampanyasında, Türkiye'nin savunduğu "iki devletli çözüm" vizyonuna daha yakın bir çizgide yer alıyordu.
Dolayısıyla seçim sonuçları, yalnızca iç siyasi dengeler açısından değil, Kıbrıs meselesi ve uluslararası aktörlerle ilişkiler açısından da potansiyel bir dönüm noktası.
Öte yandan, seçim sonuçları KKTC seçmeninde alternatif bir yön arayışını da gösteriyor. Kimi uzmanlara göre bu durum, dış politika ve Kıbrıs sorunu bağlamında "yeni başlangıç" potansiyelini de beraberinde getiriyor. Bu potansiyelin, hayır mı – şer mi olacağı noktasına biz bir şerh düşelim ve devam edelim. Kıbrıs adasında Türk ve Rum kesimleri arasındaki sorun uzun yıllardır diplomatik gündemini koruyor. Erhürman'ın seçilmesi de, 'Batı'nın dayattığı federasyon modelinin, 'müzakere masasına taşınır' beklentilerini yükselmiş görünüyor. Zaten, GKRY de seçim sonucunu "yeniden görüşmelere hazırız" işareti olarak değerlendirdi. Burada soru şu, KKTC'nin iki devletli çözüm vizyonunda bir yön değişikliği olabilir mi? Diyelim ki oldu... KKTC'nin yeni yönetimi, Türkiye'nin hem ekonomik hem güvenlik bakımından büyük desteğine rağmen, bu olası yeni yönelimi uygulayabilir mi?
Durumu şöylede fotoğraflayabiliriz, Türkiye ile KKTC arasındaki ilişki, güvenlik, dış politika, ekonomi ve kültür bağları açısından çok yönlü ve güçlü. Ancak bu geleneksel bağlara rağmen, seçim sonuçları bazı kritik soru işaretlerini gündeme taşıdı. Mesela, KKTC eski Cumhurbaşkanı Tatar döneminde, dünya medyasındaki makalelerde, Türkiye'nin iki devlet vizyonu ile KKTC politikaları uyumlu görülüyordu. Şimdi ise, Erhürman'ın seçimi, aynı medyada bu vizyondan sapma sinyali olarak yorumlanıyorsa, bu durum Ankara açısından bir uyum sorunu yaratacaktır. Peki, Ankara bu konuda nasıl bir stratejisi geliştirecek dersiniz?
Öte yandan da, Türkiye için stratejik önemi yüksek olan KKTC'de yeni bir liderle çalışmak, Ankara açısından riskler kadar, fırsatlarda içerebilir. Mesela, iki toplumun yeniden görüşmelere başlaması, Türkiye'ye diplomatik prim kazandırabilir. Diğer yandan, KKTC'nin uluslararası tanınma sorunu devam ediyor. Bu nedenle uluslararası aktörler, "yeni liderlik değişimi"ni kendi çıkarlarına uygun bir strateji ile, Türk toplumunun ağzına bir parmak bal çalmak vizyonu ile değerlendirebilirler. Ankara buna izin vermez! Dolayısı ile müzakerelerin hangi çerçevede ilerleyeceği, Ankara açısından dikkatle izlenecek bir nokta olacaktır.
Bir diğer soru da şu; KKTC ekonomisi büyük oranda Türkiye desteğine bağımlı. Seçim sonuçları, bu noktadan ilişkileri nasıl etkiler dersiniz? Sizce, Türkiye-KKTC ilişkilerinde yeni yönetimin yaklaşımı ne olur? Asıl önemlisi de, güvenlik açısından, Türkiye'nin adadaki askeri varlığı ve garantör statüsü büyük önem taşıyor. GKRY açısından ise Türkiye askeri varlığının devamı ciddi bir kırmızı çizgi. Yeni liderin bu konudaki tutumu, dahası müzakere masasında ki tavrı, yerli ve milli anlayışı açısından da tartışılacak başlıklardan biri olacak.
Peki, KKTC-GKRY tekrar masaya oturursa ne olur?
Önce pozitif sonuçtan başlayalım. Her şey güllük gülistanlık giderse, Kıbrıs adası çerçevesinde, kimi güven artırıcı önlemler devreye girebilir (örneğin, sınır ötesi erişimlerin kolaylaştırılması, karşılıklı ticaretin çok yönlü artırılması, enerji işbirliği vs)
Ama !!!! Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı, pembe rüyalara dalmadan önce, çok yakın tarihini unutmasın. Kimin dost, kimin post olduğu 1974'de görüldü. Ersin Tatar'ın yürüttüğü iki devletli çözüm politikası, Rum tarafının dayattığı "federasyon masalı"dan çok daha gerçekçi, bir çözüm. Üstelik o federasyon masalının, bir çözüm üretmediği, aksine Kıbrıs Türk halkını azınlığa düşürme riski taşıdığı net biçimde bu güne kadar görülmediyse eyhah... Eyvah ki, ne eyvah !!!
Unutulmamalı ki, Türkiye'nin D.Akdeniz'deki kararlılığı, bugüne dek Kıbrıs'ta atılan her adım, Türk milletinin bağımsızlık bilincini ve elbette yavru vatan KKTC'nin varlığının kalıcılığını perçinlemek içindi. Kıbrıs Türk halkı için en büyük güvence Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü desteğidir. Dolayısı ile, seçimin hemen ardından, yeni yönetimin yol haritasının nasıl çizileceği, Türkiye-KKTC ilişkileri ve KKTC'nin uluslararası tanınması açısından ne gibi adımların atılacağı, önümüzdeki dönem açısından çok kritik olacak. Özetle, toplumun istediği bir değişim sinyali var, ancak bu sinyalin gerçekten arzu edilen somut sonuçlara dönüşebilmesi için çok yönlü işbirliği ve "Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır" ülküsü etrafında birleşmek şart.
Yazarın diğer yazıları
Tiyatroseverler İzmir'de perde arkasına konuk oluyor
"Elmacı Dede" topladığı elmalarla depremzedelerin ağzını tatlandırdı
Altın Portakal'da "Gelin Takımı 2" filminin galası yapıldı
Kadınlar Günü'nde inanılmaz tuzak! ''Oğlunuz gönderdi'' diyerek imzalattılar