Küresel Sumud filosunun, Gazze'ye doğru yola çıkışı, yalnızca bir eylem değil. Bu eylem, uluslararası siyasetin sert ve çoğu zaman çıkar odaklı hesaplarının ötesinde, insanlığın kolektif vicdanını yeniden uyandıran bir çığlık. Filonun taşıdığı yük, yalnızca yardım malzemeleri değil; aynı zamanda insanlık onuru, dayanışma ve zulme karşı küresel bir direnişin de sembolü.

Küresel ahlakın dirilişi

Bu eylemin ortaya çıkardığı en temel gerçek, siyasetin dar çerçevesinden bağımsız olarak, küresel bir ahlakın hala var olduğudur. Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen gönüllüler, farklı inançlara ve kültürlere sahip bu güzel insanlar tek bir amaç etrafında birleşmiş durumda: Gazze'de yaşanan vahşete "hayır" demek. Bu, insanlığın ortak vicdanının, yıkıma karşı yeniden dirildiğinin en net göstergesi.

Dahası, Sumud filosu, 21. yüzyılın, toplumların içindeki adalet özlemini de görünür kılan en büyük başkaldırı. Baksanıza, sizde gurur duymuyor musunuz? Dünyanın dört bir yanında sivil toplum kuruluşları, sanatçılar, akademisyenler, sıradan insanlar bu eyleme destek vererek, bir tür küresel dayanışma zinciri oluşturmuş durumda. Üstelik bu destek, kendi hükümetlerinin çıkar hesaplarına sıkışmış politikalarına karşı, avaz avaz haykırarak sürüyor. Şu net ortada ki, Sumud Filosu, bu yönüyle, bir halk diplomasisi örneği olarak tarihte yerini alacak.

Küresel siyasetin sessizliğini delen halkların bu vicdan çığlığı, Gazzelilere de yalnız olmadıklarını, dünyanın bir yerlerinde her şeye rağmen, onları gören, duyan, kalbi onlarla atan insanların varlığını hatırlatıyor. Bu toplu mukaddes vicdan, Gazze toplumunun direncine moral aşılayan ve onların "sumud" yani sebat kavramıyla özdeşleşen varoluş mücadelesini de küresel boyuta taşıyor.

Düşünsenize, dünyada iyilik hala örgütlenebilmekte, vicdan hala harekete geçebilmekte, dayanışma hala sınırları aşabilmekte. Yani tek tek bireylerin içsel ışığı, ''iyiliği'' küresel bir harekete dönüştürebiliyor. Bence, insanın en büyük umudu da burda: zulüm karşısında susmayan, harekete geçen, bir araya gelen vicdanların varlığında. Bu yüzden, Sumud ile insanlığın vicdani haritası yeniden çizilirken insanın içine bahar yürüyor. Çünkü bu harita, çıkarların değil, değerlerin; korkunun değil, cesaretin; sessizliğin değil, dayanışmanın işaretleriyle dolu. En önemlisi, Sumud, küresel siyaseti aşan bir ahlak çağrısı, dayanışmanın ve iyiliğin yeniden doğuşu.

Artık daha çok eminim, insanlık, en karanlık zamanlarda bile kendi ışığını yakabilir.

Bir gemi düşünün... İçinde silah yok, çıkar hesabı yok, jeopolitik nüfuz planı yok. Dünyanın dört bir yanından gelen farklı inançlardan, kültürlerden, mesleklerden insanlar aynı güverteye adım atmış; tek bir amaçla: Gazze'de süren vahşete "hayır" diyor. İşte Küresel Sumud filosu tam da bu yüzden, siyasetin ötesinde bir anlam taşıyor.

Dahası, bu eylem, "ahlaki diplomasi" diye bir şeyin var olup olamayacağını da test ediyor aslında. Görünen o ki, cevap çok açık: Evet, mümkün. Çünkü, her tür baskıya rağmen, sokaklarda, meydanlarda, üniversitelerde yüzbinlerce insan bu filoya destek veriyor. Halkların dayanışması, hükümetlerin sessizliğini çoktan gölgede bıraktı.

Gelin bir soru daha soralım; Sumud'un Gazze'de yankısı ne olabilir? Onlar için bu yolculuk, birkaç kutu ilaç, biraz gıda maddesi mi? Değil. Gazze halkı için bu yolculuk, en zor zamanda bile "yalnız değilsiniz" mesajı. Onların sebatına, yani "sumud"larına moral katıyor. O yüzden bu filo, sadece denizi aşmıyor; gönülleri de aşıyor.

Yani dostlar, Küresel Sumud, bize, zulmün en koyu karanlığında, insanlığın hâlâ tükenmediğini, birilerinin vicdanını gemiye yükleyip yola çıkabildiğini hatırlatıyor. Elbette, bu filo tek başına savaşları durduramayacak. Ama kesin olan bir şey var: Bu yolculuk, insanlığın vicdani haritasında yeni bir rota açacak. Ve o rota bize şunu söylüyor: Sessizlik kader değil, vicdan harekete geçtiğinde sınırları aşan bir güç.