ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Oval ofis zirvesi ardından…

Trump'ın Oval Ofis'te Zelensky ve Avrupalı liderlerle gerçekleştirdiği toplantının çıktıları, yalnızca Ukrayna-Rusya savaşının seyrine değil, aynı zamanda küresel güvenlik mimarisine ve asıl, transatlantik ilişkilerinin geleceğine dair önemli ipuçları verdi. Zirvede öne çıkan hususlar; ABD'nin güvenlik garantilerindeki belirsizlik, Rusya'nın sahadaki pozisyonunun nasıl dengeleneceği ve Avrupa'nın özerklik arayışı, gibi noktalardı.

Trump, zirvedeki stratejik tutumu ile, Avrupalı liderlere net bir çifte mesaj verdi. Şöyle ki, bir yandan Ukrayna'ya sınırlı güvenlik garantileri sunulabileceğini ifade ederek Washington'ın masadan kalkmadığını gösterirken, diğer yandan da NATO taahhütlerindeki çekingen tutumları yüzünden, Avrupa'yı kendi savunmasını üstlenmeye zorladı.

Uzmanlar Trump'ın bu yaklaşımının, Avrupa'da stratejik özerklik arayışlarını hızlandırdığı belirtiyor. Gerçekten de, Fransa ve Almanya'nın öncülük ettiği güvenlik girişimleri, AB'nin gelecekte "ABD'ye bağımlı olmadan caydırıcılık kapasitesi geliştirme" yönündeki güçlü isteğinin işareti kabul edilebilir. Ama diğer yandan da, İngiltere'nin ABD ile daha yakın hareket etmesi, AB'nin geleceğine dair bir çok soruyu gündeme taşıyor. Yani, AB içinde "Atlantikçi" ve "özerklikçi" yaklaşımların çatışması hızla gün yüzüne çıkıyor.

Ukrayna-Rusya Savaşı

Zirveden çıkan en somut sonuçlardan biri, savaşın kısa vadede sona ermesinin zor olduğu, ancak uzun vadeli bir "donmuş barış" senaryosunun giderek güçlendiğidir. Çünkü, Avrupa liderlerinin hızlı ateşkes ve müzakere arayışlarına, Trump'ın mesafeli yaklaşımı, tarafların öncelik farklılıklarını da ortaya koyuyor. Diğer yandan, Rusya açısından, Batı'nın Ukrayna'ya verdiği askeri desteğin sürmesi caydırıcılık unsuru olsa da, Batı içindeki bu bölünmüşlük Moskova için stratejik avantaj anlamına geliyor.

İşte bu tabloyu, uzmanlar, 21. yüzyılın "yeni soğuk savaş" dinamikleri olarak işaret ediyor ve uluslararası hukuk ve güvenlik normlarının yeniden tanımlandığı bir dönemin kapısının aralandığını söylüyorlar.

Yani, uzmanlara göre Oval Ofis buluşması, sadece bir diplomatik görüşme değil, aynı zamanda küresel düzenin yeniden kurgulandığı bir sahneydi.

Öyleyse uzmanların gözünden sahnenin dekupajını bir yapalım:

ABD'nin çekingen liderliği: Washington, artık mutlak belirleyici olmaktan ziyade "seçici angajman" politikası izliyor demek mümkün.

Avrupa'nın ikili rolü: Hem ABD'nin yanında kalmak hem de kendi özerk güvenlik mimarisini kurmak zorunda.

Rusya'nın stratejik beklentisi: Uzayan savaşın, Batı blokunu eninde sonunda yıpratacağından emin. Bu süreci stratejik sabırla izliyor.

Çin faktörü: Pekin, bu belirsizlik ortamında jeopolitik manevra alanını genişletiyor; enerji, ticaret ve güvenlik ekseninde kendi ağını kurmaya çalışıyor.

Türkiye'nin konumu: fırsatlar ve riskler

Önce fırsatlar:

Türkiye'nin kilit köprü rolü: Avrupa güvenliğinin yeniden tanımlandığı dönemde Türkiye, hem NATO üyesi hem de Avrasya koridorunun merkezinde bir aktör olarak öne çıkıyor.

Enerji ve lojistik koridoru: Ukrayna savaşı nedeniyle güvenliği sorgulanan enerji yolları, Türkiye'nin Doğu-Batı arasındaki stratejik önemini artırıyor.

Arabuluculuk potansiyeli: Türkiye'nin hem Moskova hem Kiev ile iletişim kanallarını açık tutması, müzakere süreçlerinde etkin rol almasını sağlıyor.

Türkiye'ye yönelik riskler:

ABD Politikalarındaki Belirsizlik: Trump'ın öngörülemez politikaları, ilişkilerde dalgalanmalar yaratabilir.

Rusya İle denge: Batı ile Rusya arasında artan gerilim, Türkiye'nin denge siyaseti üzerinde baskı yaratabilir.

AB'nin stratejik özerklik arayışı: Türkiye'nin AB ile güvenlik işbirliği rolü, Brüksel'in iç tartışmalarına bağlı olarak sınırlanabilir.

Peki, tam bu noktada, Türkiye'nin yol haritası ne olur? Bu noktada Türkiye'nin NATO, AB, Rusya ve Çin ile dengeli ilişkiler sürdürmesi, kendi askeri kapasitesini artırması, Ortadoğu'dan Kafkasya'ya kadar uzanan stratejik kriz alanlarında aktif diplomasiyle "dengeleyici aktör" rolünü pekiştirmesi, enerji bağımlılıklarını azaltacak hamleler yapması beklenebilir.

Toparlarsak; Trump'ın Oval Ofis zirvesi, küresel düzenin çok kutupluluk ve belirsizlik içinde şekillendiğini bir kez daha gösterdi. ABD'nin çekingen liderliği, Avrupa'nın özerklik arayışını hızlandırırken, Ukrayna-Rusya savaşı uzun vadeli bir "donmuş barış" riskine evriliyor. İşte bu tablo, Türkiye'yi küresel siyasetin kilit ülkesi durumuna taşıyor.

Not: Analist ve Köşe Yazarlarının Değerlendirmeleri

Janan Ganesh (Financial Times): Trump'ın belirsiz ve tutarsız tutumunun Avrupa'da reform ve savunma hazırlıklarını engellediğini belirtiyor. Avrupa'nın, ABD güvenliğini umut ederek kendi özerk savunma reformlarını erteleyebileceğine dikkat çekiyor

Carnegie Endowment – Andrew S. Weiss: Trump'ın Rusya'yla ilişkide "yeniden başlama" çabalarında Ukrayna'yı ikinci plana atma eğiliminde olduğunu kaydediyor. Bu yaklaşımın nasıl tanımlandığıysa belirsiz

Robert Ford (Eski ABD Büyükelçisi): Trump'ın yapılandırmalardaki zayıflığına zarar verdiğini ve arabuluculuk kapasitesinin sınırlı olduğunu vurguluyor. Yine de üç ilkeyi prensip olarak kabul ettiği aktarılıyor: (1) Ukrayna'nın sınır müzakerelerini başlatması, (2) ABD güvenlik garantisi vermesi, (3) Putin ateşkesi reddederse ABD ve Avrupa'nın sert yaptırım uygulaması

AA Analiz: Trump'ın aceleci ateşkes talebinden vazgeçmesi ve stratejik kararların Trump tarafından yönlendirilmesi, Avrupa'nın savunma planlarını Trump'ın gündemine dayalı olarak şekillendirmesine yol açıyor.


Yazarın diğer yazıları