ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İsrail'in İran'a Askeri Saldırıları

İsrail'in İran'a saldırıları, yıllardır istihbarat savaşları ve vekil çatışmaları üzerinden yürüyen bölgesel gerilimin yeni ve tehlikeli bir evresine işaret ediyor. Bu gelişme sadece Orta Doğu'nun kırılgan dengelerini değil, aynı zamanda, küresel güç haritası ve güvenlik mimarisini de yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Yani İsrail'in İran'a yönelik hamlesi, sadece bir saldırı değil, aynı zamanda bölgesel pozisyonların yeniden tanımlandığı bir eşik. Dolayısı ile, Ortadoğu'da yeniden şekillenen dengeler, Türkiye'nin dış politika vizyonunu daha da önemli kılıyor.

Bilindiği üzere ABD ve İsrail, İran'ın nükleer programını varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Dolayısı ile, İran'ın uranyum zenginleştirme oranının %90'a yaklaşması, öte yandan, Hizbullah, Hamas ve Suriye'deki milis gruplar üzerindeki çarpan etkisi ,Tel Aviv yönetimini diplomatik çerçevenin dışına itmiş görünüyor. İsrail'in güvenlik kalkanı Washington ise, İran'a karşı uzun süredir sert bir pozisyonda ısrar ederken, İsrail'in bu son saldırılarına da örtük destek veriyor.

Öte yandan, İsrail'in İran saldırıları Netanyahu için adeta bir can simidi. Bu sayede Netanyahu, içerideki yolsuzluk davaları ve koalisyon çatlaklarını dış düşman tehdidi üzerinden konsolide etme fırsatını yakalıyor.

Saldırının dünyada yankısı

ABD'den gelen resmî açıklamalar "İsrail'in kendini savunma hakkı vardır" çizgisinde. Ancak uzmanlar, perde arkasında Pentagon'un, İran'la doğrudan savaşa sürüklenme riskine karşı temkinli olduğu söylüyor.

Fransa ve Almanya, diplomatik çözüm çağrısı yaparken, İsrail'in eylemini "orantısız güç kullanımı" olarak nitelendirdi. (Avrupa ve ABD, Ukrayna krizinde "egemenliğe saygı" diyordu; peki şimdi neden suskun?)

Rusya ve Çin: İran'a yakın durarak saldırıyı açıkça kınadılar. Moskova, "egemen bir devlete karşı açık saldırganlık" ifadesini kullandı.

Arap dünyası: Körfez ülkeleri ikiye bölündü. Suudi Arabistan saldırıyı "istikrarsızlaştırıcı" bulurken, BAE daha nötr kaldı. Lübnan, Irak ve Yemen'de halk tabanı, İran yanlısı protestolar düzenledi.

Olası bölgesel ve küresel sonuçlar

Hürmüz Boğazı'na yakınlığı nedeniyle petrol fiyatları 120 dolar bandına yaklaştı. Dolayısı ile, Çin ve Hindistan gibi büyük enerji ithalatçıları büyük tedirginlik yaşıyor.

Uzmanlar asimetrik misilleme olasılığından söz ediyor. Mesela, İran'ın doğrudan yanıtı beklenirken, Hizbullah veya Yemen'den İsrail'e yönelik vekil saldırılar olabilir diyorlar. Ama ben, İran'ın "vekâlet savaşı" kapasitesinin bu saldırılarla, son derece olumsuz etkilendiğini potaya atayım.

Suriye sahası yeniden ısınıyor! Bu Türkiye açısından çok dikkatli izlenmesi gereken bir durum. İsrail, İran'a bağlı milis hedeflerine yönelik, özellikle Şam çevresinde hava operasyonlarını yoğunlaştırdığı görülüyor. Rusya ise bu hamlelere karşı hava savunma sistemlerinin devreye alınabileceğini ima etti!!!!!!

NATO içinde ise çatlak olasılığı artıyor. Uzmanlara göre, ABD'nin İsrail yanlısı tutumu ile Avrupa'nın denge çağrısı arasında oluşan fark, NATO'nun ortak güvenlik algısını zayıflatabilir.

Türkiye'nin denge politikası stres testinde

Türk Dışişleri Bakanlığı, "bölgesel barışın tehlikeye girmemesi" yönünde sağduyulu bir çağrı yaptı. Ancak, Ankara, olayın perde arkasını iyi okuyor: İsrail'in hedefi yalnızca İran değil; bölgede Türkiye'nin yükselen rolüne karşı da bir denge kurma çabası.

Dolayısı ile, Türkiye açısından bu kriz; enerji fiyatları, sınır güvenliği ve ticari geçişler açısından risk barındırsa da, bölgesel liderlik kapasitesini test eden bir fırsata da dönüşebilir. Öte yandan, Türkiye, ne Batı'nın çıkar hesaplarına boyun eğiyor, ne de İran gibi mezhepçi yayılmacılığa göz yumuyor. Bu nedenle diplomasiyi öne çıkararak arabuluculuk zeminini diri tutuyor.

İran Halkı Açısından Durum

Rejim saldırıyı dış tehdide karşı "ulusal onur savaşı" olarak çerçeveliyor. Sokaklarda zaman zaman Batı karşıtı gösteriler düzenlense de, bana göre İran halkı bu savaşın tarafı değil, mağduru. Molla rejiminin bölgesel maceracılığı, Tahran'daki sade vatandaşa fatura olarak dönüyor. Üstelik zaten ağır yaptırımlar altındaki İran ekonomisini, şimdi çok daha zorlu bir süreç bekliyor. Şimdiden Tahran'da döviz kuru da kontrolden çıkma eğiliminde. Yani olan İran halkına oluyor.

Kim ne dedi? Uluslararası açıklamalar...

Trump "İran'ın bölgeye kaos yaymasına artık göz yummayacağız. İsrail yalnız değildir."

Almanya ve Fransa, "İran da masum değil" diyerek İsrail'i açıkça hedef almadı.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi: "Gerilimi tırmandırmak değil, düşürmek zamanıdır. Taraflara Cenevre'de müzakere çağrısı yapıyoruz."

Putin: "Rusya, egemenliğe yönelik saldırılara karşı sessiz kalmaz. İran'ın yanındayız."

Türkiye Dışişleri Bakanı: "Komşumuz İran ile dayanışma içindeyiz; ancak bölgesel çatışmaların büyümesine karşı net bir tutum sergileyeceğiz."

BM, klasikleşmiş "herkesi itidale davet ediyoruz" açıklamasıyla, küresel krizlerin çözümsüzlüğüne bir katkı daha sundu:

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri: "Uluslararası hukuk ihlal edilmiştir. Derhal ateşkes sağlanmalı."

Toparlarsak, İsrail'in İran'a doğrudan saldırısı, yalnızca iki ülke arasındaki bir hesaplaşma değil, Orta Doğu'da şekillenmekte olan ''yeni jeopolitik düzenin''de ön habercisi. Bu jeopolitik düzen, enerji güvenliğinden,

Uluslararası hukuk normlarına, vekil savaşlardan, sıcak çatışmalara kadar geniş bir spektrum içeriyor.Bu da küresel aktörleri, taraf seçmeye zorlarken, Türkiye'yi ciddi sınamalarla karşı karşıya bırakma ihtimali taşıyor. Belli ki, Ortadoğu'da artık masa başında harita çizenler değil, sahada söz sahibi olanlar belirleyici olacak. Öte yandan sürecin nereye evrileceği noktasında ise, İran'ın tepkisi belirleyici olacaktır. Eğer, misillemeler zinciri başlarsa, bölge kontrollü gerilimden doğrudan çok daha sert savaşa sürüklenebilir.


Yazarın diğer yazıları