ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Avrupa'nın Rusya Korkusu Haklı mı?

Almanya, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir NATO ülkesi topraklarında kalıcı asker konuşlandırdı. Bu tarihi adım sadece askeri değil, aynı zamanda psikolojik bir kırılma anı. Görünen o ki Berlin duvarının yıkılmasından bu yana süregelen "barış düzeni" inancı, yerini, eski korkuların yeniden dirildiği bir güvenlik refleksine bırakmış durumda. Yani, Avrupa, yeniden "Doğudan gelen tehdit" fikriyle sarsılıyor. Peki gerçekten tehdit mi, tehditse nerede başlıyor, nerede bitiyor?

Avrupa'nın Rusya algısı, sadece siyasi değil, tarihsel olarak da şekillenmiş bir korkular sistemi içeriyor. 20. yüzyıl boyunca Sovyet yayılmacılığının, Avrupa üzerinde yarattığı Varşova Paktı baskısı, Berlin'in bölünmesi ve Macaristan (1956), Çekoslovakya (1968) gibi örneklerin kıtada kolektif travmalar inşa ettiği bilinen bir tarihi gerçek. Bu travmalar özellikle Baltık ülkeleri, Polonya ve Finlandiya gibi sınır kuşağında daha derin hissediliyor. Bugün bu ülkeler, Rusya'nın Ukrayna'da yaptıklarını "yeni bir Stalinist dalga" gibi yorumluyor. Almanya'nın bu tarihi kırgınlıkla olan ilişkisi ise çok daha karmaşık: Nazizm sonrası militarizmi reddeden bir ülke olarak şimdi yeniden silaha sarılıyor. Elbette bu durumu yanlız Rusya korkusu ile değil, konjoktürel olarak da "güvenlik üreticisi ülke" olma baskısıyla da açıklamak mümkün.

Peki, Rusya neden hala tehdit olarak algılanıyor?

Bu sorunun yanıtını, askeri sebeplerden başlayarak yanıtlayalım: Rusya, 2014'te Kırım'ı ilhak etti, 2022'de de Ukrayna'ya saldırdı. Rusya'nın bu hamleleri, soğuk savaş sonrası kurulan tüm güvenlik doktrinine ters bir durum. Dolayısı ile Avrupa bu hamleleri, sınırların silah zoruyla değiştirilebileceği anlamında okudu.

Avrupa'nın Rusya'yı tehdit algısında diğer bir neden, enerji kırılganlığı. Avrupa'nın Rus gazına olan bağımlılığı, Putin'in enerjiyi jeopolitik silah olarak kullandığına dair güçlü bir algı yarattı.

Öte yandan, Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin, Rusya'yı seçimlere müdahale, aşırı sağ -sol hareketleri besleme gibi yollarla iç siyaseti istikrarsızlaştırmakla suçlaması, enformasyon ve hibrit savaşlarının da startını verdi.

Diğer yandan, Rusya'nın NATO'yu tehdit olarak görmesi, sınırlarına doğru genişlemesini güvenlik tehdidi sayması, "Putin, NATO'ya değil, Avrupa'nın bütünlüğüne meydan okuyor." algısına neden oldu.

Kim ne dedi, ne diyor?

Hatırlarsanız Almanya "Avrupa'da savaş ihtimalini göz ardı edemeyiz" açıklamasını yapmıştı. Sonuçta, Almanya NATO'nun Doğu kanadını korumak amacıyla Litvanya'ya kalıcı asker gönderdi. Öte yandan, son yıllarda askeri harcamaları da oldukça dikkat çekici bir şekilde artan Almanya'nın bu adımları 'sorumluluk alma' doktrinine geçiş olarak okunabilir.

Fransa: Macron, nükleer caydırıcılığa vurgu yaparak "Avrupa'nın kendi savunma şemsiyesini kurması gerektiğini" uzun süredir savunuyor. Rusya'yla diyalog kapısını açık tutma eğiliminde olsa da, Ukrayna'nın yanında kararlı duruyor.

Polonya ve Baltıklar: Açıkça Rusya'yı varoluşsal tehdit olarak görüyorlar. ABD üslerinin artırılmasını istiyorlar.

İngiltere: Rusya'yı "Avrupa'daki barış düzenine kast eden revizyonist güç" olarak tanımlıyor. Londra, Ukrayna'ya en hızlı destek verenlerden.

Rusya'dan Avrupa'ya yanıt

Kremlin, Avrupa'daki bu gelişmeleri "NATO'nun Rusya'yı kuşatma stratejisi" olarak yorumluyor. Moskova'ya göre Batı, Soğuk Savaş sonrası verilen "NATO doğuya genişlemeyecek" sözünü bozdu.

Lavrov ve Putin, "Batı hegemonyasına karşı çok kutuplu dünya" vurgusunu öne çıkarıyor. Rusya, kendini bir saldırgan değil, kuşatılan bir medeniyet olarak tanımlıyor.

Aynı zamanda Rusya, Almanya'nın askeri adımını "tarihi sorumluluğunu unutarak tekrar militarist zihniyete kaymak" olarak sert şekilde eleştiriyor.

Ukrayna Savaşı Avrupa Güvenliğini Nasıl Şekillendirdi?

Jeopolitik Sonuçlar: Avrupa'da kalıcı ABD varlığı yeniden arttı. NATO doğuya kayıyor. İsveç - Finlandiya NATO'ya girdi. Almanya yeniden silahlanıyor.

Askeri Strateji: Ortak Avrupa ordusu fikri yeniden canlandı. "Stratejik özerklik" tartışmaları hız kazandı.

Psikolojik Etki: Avrupa halkları, barışın artık garantili olmadığını anladı. "Yumuşak güç" çağı yerini "akıllı güç" dönemine bırakıyor. Avrupa güvenliği artık yalnızca AB'nin değil, NATO ve hatta Hint-Pasifik stratejilerinin de bir parçası. Yani savaş, sadece Ukrayna'da değil; Avrupa'nın zihinsel haritasında da yaşanıyor.

Toparlarsak, Avrupa, Rusya tehdidini yeniden tanımlarken aslında kendi içindeki kırılganlığı da yeniden keşfediyor. Almanya'nın asker göndermesi sadece bir savunma hamlesi değil; aynı zamanda Avrupa'nın jeopolitik bir aktör olarak yeniden doğduğunun ilanıdır. Ancak soru şu: Avrupa, bu kez sadece korkularla mı hareket ediyor, yoksa geçmişin hayaletlerine karşı nihayet bir savunma mekanizması mı geliştiriyor?


Yazarın diğer yazıları