ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Rusya- Ukrayna Diplomasi Satrancı

Diplomaside nefeslerin tutulduğu 2 Haziran, Ukrayna- Rusya savaşının yıkıcı etkileri sonlandırmak adına yeni bir umuttu. Ancak masaya oturulmadan bir gün önce, Kiev istihbaratının yürüttüğü Örümcek Ağı Operasyonu barış umutlarına gölge düşürdü.

İddialara göre Kiev'in Örümcek Ağı Operasyonu, sadece dijital saldırılarla sınırlı kalmadı. Kiev, saha ajanlarını da devreye sokarak, Donbas bölgesindeki lojistik hatlara büyük zarar verdi. Zelensky, Örümcek Ağı'nı, "barış, yalnızca eşit güçler arasında mümkündür."açıklamasıyla savunsa da, Rusya bu saldırıyı, "barış sürecini sabote eden provokasyon" olarak nitelendirildi ve misilleme yemini etti.

Peki, Kiev'in "Barış sadece eşit güçler arasında mümkündür" ifadesi ne anlama geliyor?

Kiev'in bu söylemini birkaç katmanda değerlendirmek mümkün. Burada temel mesaj, barış görüşmelerinde gerçek bir denge olmadan kalıcı ve adil bir çözümün sağlanamayacağı yönünde. Şöyle de yorumlayabilirim, bu söylem, klasik uluslararası ilişkiler ilkesi olan "güç dengesine dayalı barış" tezinin sahadaki güncel bir versiyonu. Teze göre, savaşın; askeri- diplomatik ve psikolojik cephelerinde, elinde koz olmayan tarafın, barışta gerçek kazanım elde etmesi nadirdir. Kiev'de bunu açıkça dile getiriyor. Şöyle ki;

Kiev, Rusya'nın askeri üstünlüğü karşısında zayıf bir pozisyonda barış masasına oturmanın, kendi ulusal çıkarlarını feda etmek anlamına geleceğini savunuyor. Bu nedenle, müzakereler öncesinde sahada denge kurmak için karşı taarruzlar veya özel operasyonlar (örneğin Örümcek Ağı ) yapılmasını stratejik olarak zorunlu görüyor.

Diğer yandan, Ukrayna, Batı dünyasının desteğine rağmen hâlâ bazı müzakerelerde ikinci plana atıldığını hissediyor. "Eşitlik" vurgusu, sadece Rusya ile değil; ABD, AB ve NATO gibi aktörlere de bir mesaj: "Biz olmadan bizimle ilgili karar almayın."

Dahası Kiev, Rusya'nın işgal ettiği topraklar, nükleer tehditler gibi konularda geri adım atmadan masaya oturmasını "meşrulaştırma" olarak görüyor. Yani bu tür saldırılarla Zelensky, kamuoyuna "biz boyun eğmeye değil, haklarımızı korumaya çalışıyoruz" mesajı veriyor. Dolayısı ile bu eşitlik söylemi ve eylemi ile, Ukrayna halkına moral verirken aynı zamanda dışarıya da bir "dik duruş" imajı yaratmak istiyor.

Rusya'nın karşı tepkisi ise hem propaganda hem de diplomatik manevra unsurları taşıyor.

Kremlin, Kiev'in barış öncesi saldırılarını, barış masasını baltalama ve zaman kazanma stratejisi olarak yorumluyor. ''Ukrayna kendi gücünü abartıyor'' çıkışını yaparken, "gerçeklikten kopmuş bir liderlik, Batı'dan gelen silahlara güvenerek barış şartı koyamaz." diyor. Rusya'ya göre, Ukrayna'nın sahadaki askeri gücü, NATO desteği olmadan ayakta duramayacak kadar zayıf durumda.

Peki, yaşanan bu saldırılara rağmen Rusya neden barış masasına oturuyor?

Kremlin, eşitlik söylemini reddetmekle birlikte barış masasından kalkmak istemiyor çünkü uluslararası baskı büyüyor. Bu nedenle , görüşmelere katılıyor, ama mesela Donbas ve Kırım'ın ilhakını tartışmaya bile açmıyor. Dahası, bu saldırıları işaret ederek barış istemeyen taraf görüntüsünü Kiev'e yıkıyor. Hatta, "biz hazırız, onlar sabotaj yapıyor." diyor.

Ama asıl tehlike, korkutucu nokta, Kiev gelişmelerine karşı Moskova'nın, örtük bir şekilde nükleer tehdidi artırıyor olması. Moskova, "eğer kendinizi bize denk sanıyorsanız, büyük güçlerin oyunu nasıl oynanır göstermek zorunda kalırız' tehdidi ile aba altından sopa gösteriyor. Dolayısı ile, Belarus'a taktik nükleer başlıklar yerleştirme, Kaliningrad'daki füze tatbikatları ve Baltık'a yönelik sert söylemleri, bu tehdit dilinin parçası olarak okumak gerekir. Bu arada, Kiev'in arkasındaki Batılı destekçilerin de ürkmesini sağlıyor.

Rusya'nın stratejilerindeki diplomatik ikilikte çok dikkat çekici. Uzmanlar bunu, "yumuşak güçle dünyaya, sert güçle sahaya"olarak tanımlıyor. Diplomatik ikilik nedir derseniz, Rusya, örneğin, Afrika açılımı, Türkiye- Vatikan ve Çin'le diplomatik temaslar gibi barış yanlısı vitrinlerle uluslararası kamuoyuna "uygar aktör" imajı sunarken, aynı zamanda da, sahada aktif saldırılarla hibrid savaş sürdürüyor.

Avrupa'da Askeri Yeniden Doğuş

Bu gelişmeler olurken Avrupa, 20. yüzyılın hayaletleriyle yeniden yüzleşiyor. Dolayısı ile, Berlin, Varşova, Paris; AB içinde bir "Avrupa Ordusu" kurulması yönünde ciddi askeri planlar yapıyor. Öyle ki, Almanya, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez "aktif caydırıcılık" doktrinini benimserken, Fransa'da nükleer caydırıcılığını, AB'ye şemsiye olarak sunmayı ciddi ciddi tartışıyor. Baltık ülkeleri, NATO'dan bağımsız bölgesel savunma ittifakları kurma fikrine yakınlaşıyor. Yani Avrupa'nın refleksi net: Rusya artık sadece bir jeopolitik aktör değil, psikolojik bir tehdit.

Putin - Papa Görüşmesi: Hristiyan Kodlarıyla Siyaset

Bu atmosferde Putin'in, Papa'yla yaptığı uzun görüşme uluslararası analizcilerin gözünden elbette ki kaçmadı. Görüşmede Batı'nın "savaş yerine dua" çağrısının yanı sıra, Papa'nın Rus Ortodoks Kilisesi ile Katolik dünyası arasındaki sembolik diyaloğu canlandırma çabası da vardı. Ancak yinede bu görüşme aynı zamanda, Putin'in yumuşak güç diplomasisinin yeni bir sahnesi olarak da okundu. Uzmanlar, Putin'in, bu hamle ile, "Tanrı'nın adaletine güvenen lider" imajı ile , Avrupa kamuoyunda vicdani etki yaratmaya çalıştığını iddia etti.

Trump-Putin Hattı

Kulislerde konuşulan iddialara göre Trump, Putin'le gizli ve kademeli bir ateşkes planı üzerinde çalışıyor. Plan, Ukrayna'nın doğusundaki çatışmaların dondurulması, Donbas ve Kırım'ın fiilî durumlarının şimdilik tanınması, ABD'nin bu anlaşmaya doğrudan arabulucu olarak katılması şeklinde öngörülüyor. Analizciler bu durumu "21. yüzyılın Yalta Konferansı" olarak tanımlıyor.

Burada dikkat çekici olan, her iki lider de, realist güç politikaları konusunda hemfikirler. Ama, Trump için Putin, "kendi halkının lideri"/ Batı'nın "fazla büyüttüğü bir tehdit" iken, Putin için Trump, NATO'yu bölen, Avrupa'yı dengesizleştiren ve çok kutuplu düzeni hızlandıran bir fırsat lideri. Yani, aslında bu iki lider arasında, derin bir sistem karşıtlığı ortaklığı bulunuyor.

Ama !!!! Trump'ın NATO üzerindeki baskısı artarken, Moskova ise Pekin'le daha fazla yakınlaşıyor. Bu da yeni bir ikilem yaratıyor. Çünkü, Trump, Rusya'yla barışı teşvik ederken, Çin-Rusya ekseni, ABD'ye karşı alternatif bloklar inşa ediyor. Bu nedenle, Trump-Putin yakınlığı uzun vadeli bir ittifak olarak değil, daha çok bir "savaş sonrası geçiş dönemi ittifakı" olarak okunmalı. Dolayısı ile küresel satranç masasında hamleleri çok dikkatli oynamak şart. Diğer yandan Trump-Putin ilişkisisinin çıktıları 'ciddi bir küresel yeniden dengeleme süreci'ne de işaret ediyor. İkili, birbirini meşrulaştırmakla kalmıyor, küresel sistemin değer !!!! yapısını da yeniden yazıyor. Nasıl mı? Son derece net bir şekilde, ''barış kurumlarla değil, güçlü liderlerin tokalaşmasıyla gelir" mesajını veriyorlar. Ancak bu tokalaşma zayıf aktörler için derin bir sarsıntı, küresel hukuk için uzun bir sınav anlamını taşıyor. Çünkü orman kanununda güçlü olan hep haklıdır.

Dönelim İstanbul masasına:

Tüm bu gerilimlere rağmen İstanbul, tarihsel hafızada barış ve çok kültürlü müzakerenin başkenti. 2022'de başarısız kalan ilk barış masasının ardından, yeniden "Boğaziçi diplomasisi"ne sarılmak, taraflar açısından son şans olabilir. Türkiye'nin bu süreçte tarafsız garantörlük rolünü koruyabilmesi, bölgesel güç kimliğini yeniden tanımlaması açısından da stratejik önemde.

Toparlarsak: Dünyanın aklı başında tüm güzel insanları, aydınları: belli ki, bu savaşın geleceği, yalnız cephede değil, ayrıca diplomasi masasında, Papa'nın duasında, Avrupa'nın korkularında ve Trump'ın stratejilerinde şekillenecek. Unutulmaması gereken gerçek şu ki, Rusya-Ukrayna savaşı, sadece iki ulus arasındaki bir çatışma değil; sonucu herkese pahalıya patlayabilecek bir savaş . Bu savaş, Batı'nın nükleer hafızası, Doğu'nun tarihsel öfkesi, liderlerin kişisel hesapları ve uluslararası hukukun sınırları arasında oynanan çok katmanlı bir satranç. Ve bu satrançta, her hamle sadece taş değil, insan hayatı demek.


Yazarın diğer yazıları