Toplumsal mutabakata giden yol
TBMM'de Terörsüz Türkiye hedefiyle komisyon oturumlarının başlaması, ülkenin geleceğini şekillendirecek anayasa tartışmalarında da yeni bir evreye girildiğinin göstergesi. Ancak bu sürecin yol kazası olmadan ilerleyebilmesi, bu sürecin yalnızca teknik bir metin hazırlama faaliyeti olmadığı, aynı zamanda toplumsal hafıza, siyasi kültür, kimlik algısı ve uluslararası dengeler arasında yürütülen çok katmanlı bir müzakere olduğu, unutulmadan mümkün. Öte yandan, evet toplumsal mutabakat için, farklı ideolojik, kültürel ve dini grupların, minimum ortak payda da buluşması gerekir ama bu, herkesin her talebinin karşılanması anlamına gelmez. Bu, ana hak ve özgürlüklerde, demokrasi ilkelerinde ve devletin temel niteliklerinde geniş kabul gören bir çerçevenin oluşturulması anlamına gelir.
Elbette toplumsal mutabakat sürecinde başarıya giden yol, karşılıklı güven inşası, kapsayıcı ve şeffaf bir diyalog ortamı ile mümkün. Ayrıca sürecin tam kapsamlı başarısı için, yalnızca siyasi partilerin değil, akademilerin, sendikaların, sivil toplum kuruluşların, genç kuşakların, kanaat önderlerinin de bu duruma dahil edilmesi şart. Ama çok önemli bir husus daha var ki o da toplum hassasiyetlerinin gözetilmesi.
Türkiye'nin çok katmanlı toplumsal yapısı, bu tür süreçlerde, hassasiyetlerinin göz ardı edilmesine izin vermez. Hassasiyetler göz ardı edildiğinde ise reform süreçleri kırılgan hale gelir. Hassasiyetler derken neyi mi kast ediyorum, şöyle: Öncelikle bu ülkeye hayatını, kolunu, bacağını, gençliğini, geleceğini vermiş tüm şehit ve gazilerimizden Allah razı olsun. Onlar sayesinde bugün, bu topraklarda 'benim' inliyor. Bu vatan evlatlarının, o fedakar ve cefakar ailelerinin hassasiyetleri de, işte bu yüzden her şeyden çok daha önemli. Diğer hassasiyetlere gelince, sürecin sağlıklı ilerlemesi için altı temel eksen gözetilmeli:
1. Siyasi iletişim ekseni: Tartışmaların medyada "kazanan-kaybeden" ekseninde değil, "ortak akıl ve uzlaşı" çerçevesinde sunulması.
2. Hukuki meşruiyet ekseni: Metnin hazırlanma sürecinin, hem anayasal hem de demokratik standartlara uygun ilerlemesi.
3. Toplumsal psikoloji ekseni: Toplumun sürece güven duymasını sağlayacak sembolik adımlar (açık oturumlar, halk toplantıları, şeffaf taslak metinler).
4- Partiler arası sert üslup: Bu sert dil müzakereyi "siyasi hesaplaşma" alanına dönüştürebilir. Dahası, kırmızı çizgi çatışmaları, örneğin vatandaşlık tanımı, resmi dil, yargı yapısı gibi konular, kolayca kilitlenme noktası olabilir.
5- Sürece yönelik olası uluslararası oyunları da yabana atmamak gerekir. Mesela, AB, ABD gibi aktörler tarafından işlerine gelmeyen her durumda dillendirdikleri "demokratik standart" çağrıları, iç siyasette bazıları! tarafından farklı yorumlanabilir.
6- En önemli risk faktörlerinden biri de, süreç ne zaman tamamlanır sorusu, yani hız baskısı. Sürecin "takvim yetiştirme" mantığıyla aceleye getirilmesi, toplumsal onayın zayıf kalmasına yol açabilir.
Toparlarsak, toplumsal mutabakat için, hiçbir grubun "dışarıda bırakıldığını" hissetmemesi şart. Meclis'teki komisyon süreci, dışarıda Türkiye'nin bölgesel pozisyonunu !!! zayıflatmamalı. Dahası dünya örnekleri gösteriyor ki (Güney Afrika'nın 1996 Anayasası, Şili'nin güncel reform süreci gibi), toplumda geniş tabanlı mutabakat ve ardından gelen mutabakat anayasası, var olan siyasi krizleri azaltırken, toplumsal enerjiyi de ortak hedeflere yönlendirme potansiyeline sahip. Ancak tekraren, bu kazanç, yalnızca teknik bir metin ile değil, bir ulusun kendini yeniden tanımlama cesareti ile mümkün. Türkiye'nin bu süreçteki başarısının anahtarı, "çoğunluğun dikte ettiği metin" değil, "çoğulculuğun birlikte yazdığı metin" olacaktır. İçerideki uzlaşı, dış politikada da ülkenin elini güçlendirecek; aksi senaryoda ise hem içeride hem dışarıda kırılganlık riski artacaktır.
Yazarın diğer yazıları

Kocaeli'deki orman yangınında son durum

Katil İsrail'in Gazze saldırılarında can kaybı 61 bin 827'ye çıktı

Sındırgı depreminin bilançosu belli oldu! Bakan Kurum açıkladı

Galatasaray, Fatih Karagümrük'ü yenerek sezona 2'de 2 ile başladı
