Görmenin yorgunluğu
                                Artık çok şey görüyoruz.
Belki de insanın taşıyamayacağı kadar fazlasını.
Bir ekran kadar uzağımızda dünyanın bütün kötülükleri; bir kaydırma hareketiyle savaş, bir tıklamayla ölüm, bir yorumla nefret çıkıyor karşımıza. Görüyoruz, bilmeden tanık oluyoruz, sonra bir sonraki videoya geçiyoruz... ama beyin geçmiyor, kalp geçmiyor.
Bir zamanlar kötülüğü bilmek bile insana ağır gelirdi. Şimdi görmek sıradanlaştı.
"Maruz kalmak" diye bir kavram var ya, işte tam da oradayız. Kötülüğe maruz kalıyoruz.
İstemeden, bazen farkında bile olmadan...
Geçenlerde biri şöyle demişti:
"Yorumlarda hep olumluları okuyorum ama kötü bir yorum görene kadar devam ediyorum, görünce rahatlıyorum. 'Oh tamam, dünya normale döndü' diyorum."
Ne kadar acı bir cümle...
Çünkü bu, artık kötülüğü denge gibi algılamaya başladığımızın göstergesi. İyiliği anormal, kötülüğü olağan kabul eden bir çağdayız. Ve bu, insan ruhunu sessizce çürütüyor.
Sürekli kötü görüntüler izlemek sadece kalbi değil, beynin kimyasını da bozuyor.
Empatiyi yoran, korkuyu diri tutan, huzuru çalan bir döngü bu.
Görsel şiddet, sadece savaş alanında değil artık; sosyal medyada, haber bülteninde, yorum satırlarında bile var. Ve en tehlikelisi: buna alışıyor olmamız.
Belki de durmamız gerekiyor.
Bir süre hiçbir şey görmemek için.
Bir ağacın gövdesine, bir çocuğun gülüşüne, bir kedinin gözlerine bakmak kadar basit bir şeye sığınmak için.
Çünkü bazen ruhu iyileştiren şey, görmeyi bırakmaktır.
Görmek bilgi verir ama huzur vermez.
Belki de artık seçici görmenin, seçici bilmenin zamanı geldi.
Her şeyi bilmek zorunda değiliz, her acıyı taşımak zorunda da...
                        Belki de insanın taşıyamayacağı kadar fazlasını.
Bir ekran kadar uzağımızda dünyanın bütün kötülükleri; bir kaydırma hareketiyle savaş, bir tıklamayla ölüm, bir yorumla nefret çıkıyor karşımıza. Görüyoruz, bilmeden tanık oluyoruz, sonra bir sonraki videoya geçiyoruz... ama beyin geçmiyor, kalp geçmiyor.
Bir zamanlar kötülüğü bilmek bile insana ağır gelirdi. Şimdi görmek sıradanlaştı.
"Maruz kalmak" diye bir kavram var ya, işte tam da oradayız. Kötülüğe maruz kalıyoruz.
İstemeden, bazen farkında bile olmadan...
Geçenlerde biri şöyle demişti:
"Yorumlarda hep olumluları okuyorum ama kötü bir yorum görene kadar devam ediyorum, görünce rahatlıyorum. 'Oh tamam, dünya normale döndü' diyorum."
Ne kadar acı bir cümle...
Çünkü bu, artık kötülüğü denge gibi algılamaya başladığımızın göstergesi. İyiliği anormal, kötülüğü olağan kabul eden bir çağdayız. Ve bu, insan ruhunu sessizce çürütüyor.
Sürekli kötü görüntüler izlemek sadece kalbi değil, beynin kimyasını da bozuyor.
Empatiyi yoran, korkuyu diri tutan, huzuru çalan bir döngü bu.
Görsel şiddet, sadece savaş alanında değil artık; sosyal medyada, haber bülteninde, yorum satırlarında bile var. Ve en tehlikelisi: buna alışıyor olmamız.
Belki de durmamız gerekiyor.
Bir süre hiçbir şey görmemek için.
Bir ağacın gövdesine, bir çocuğun gülüşüne, bir kedinin gözlerine bakmak kadar basit bir şeye sığınmak için.
Çünkü bazen ruhu iyileştiren şey, görmeyi bırakmaktır.
Görmek bilgi verir ama huzur vermez.
Belki de artık seçici görmenin, seçici bilmenin zamanı geldi.
Her şeyi bilmek zorunda değiliz, her acıyı taşımak zorunda da...
Yazarın diğer yazıları
 
                    Sanal Ortamda Kumarla Mücadele Eylem Planı Genelgesi yayımlandı
 
                    TBMM Başkanı Kurtulmuş'a destek yağdı! Siyasilerden sert tepkiler peş peşe geldi
 
                    Bakan Fidan, Karadağ Dışişleri Bakanı İbrahimovic ile İstanbul'da bir araya geldi
 
                    Cumhurbaşkanı Erdoğan: Millet Bahçemiz, İstanbul'umuza hizmet etmeye hazır!
 
                     
             
                             
                                         
                                         
                            