ABD'nin Madenler Krallığı hamlesi
ABD ile Ukrayna arasında 30 Nisan 2025'te imzalanan "Değerli Madenler Anlaşması"nı yeni bir 'altına hücum' çağı olarak okuyabiliriz. Öte yandan, ABD ile Ukrayna arasında imzalanan anlaşma, yalnızca iki ülke arasında ekonomik mutabakat gibi görünse de, aslında küresel ticaretin kırılgan yapısına yeni bir dinamit yerleştirmiş durumda. ABD'nin bu hamlesi , dünyanın 'stratejik mineraller' üzerinden yeniden bölüşümüne yönelik sessiz ama acımasız bir rekabetin yeni perdesini de açıyor.
Peki, küresel ticaret üzerindeki etkileri ne olabilir? Şöyle başlayalım: Lityum, nadir toprak elementleri uranyum gibi kaynaklar, yeşil dönüşümden savunma sanayine kadar modern ekonominin can damarlarıdır. Dolayısı ile, ABD'nin bu kaynaklar üzerinde öncelikli haklar elde etme hamlesi, Avrupa, Çin gibi aktörleri endişelendirdiği ortada. Uzmanlar, Ukrayna kaynaklarının Amerikan etkisine girmesinin, enerji dönüşümünü hızlandırmaya çalışan AB'ye pahalıya patlayacağını, en basitinden tedarik zinciri bağımlılığının çok daha artacağını iddia ediyor. Çin basını ise, Trump'ın bu adımını "stratejik madenlerin özelleştirilmesi" olarak nitelendiriyor. Dahası, Çin basını, Pekin'in misilleme olarak Afrika'daki maden yatırımlarını artıracağını iddia ediyor. Sonuç? 2025 sonrası küresel ticarette, gıda savaşlarının yanına bir de "maden savaşları" ekleniyor. Yani, hammadde bağımlılığı yeni bir jeopolitik kart haline geliyor.
Dünyaca ünlü analistlerin yorumları:
Ian Bremmer (Eurasia Group): "Bu anlaşma Ukrayna'yı kurtarmaz, Amerikan çıkarlarını garanti altına alır."
Fiona Hill (Brookings): "Trump, klasik realist okulun en ilkel tezini uyguluyor: Yardım yaptığın ülkenin damarlarına gir."
Fareed Zakaria (CNN): "Bu bir Marshall Planı değil; bu bir Manhattan Madencilik Projesi."
Anne Applebaum (The Atlantic): "Ukrayna özgür kalabilir, ama ne kadar 'bağımsız' kalacak?"
Trump'ın 'İşadamı Başkan' Sendromu
Uzmanlar, Trump'ın bu anlaşmadaki asıl stratejisini, klasik diplomatik yardım-ödün mekanizmasını değil, yatırım karşılığı kaynak rehini modelini uygulamak olarak okuyor. Yani, Trump böylece;
1-ABD Ukrayna'ya sağladığı yüz milyarlarca dolarlık askeri ve mali yardımı 'kayıt altına' alıyor.
2-Ukrayna'nın gelecekteki gelir kaynakları dolaylı yoldan ABD tarafından güvence altına alınıyor.
3-ABD'nin Avrupa üzerinde baskı kurması kolaylaşıyor: "Siz yardım ettiniz mi? Hayır. Ben yardım ettim, ben çıkar sağlıyorum."
Dolayısı ile 'İşadamı Başkan' Trump'ın bu hamlesi, ABD'nin küresel düzen vizyonunun eksen kaydırdığı, "liberal hegemonyadan" pragmatik çıkarcılığa geçişi gösteriyor.
Aslında bu anlaşmayı şöyle de tarif edebilirim: Yeniden inşa vaadiyle kurulan yeni bir altın kafes. Yani Ukrayna fiziksel özgürlüğünü yeniden kazanmaya çalışırken, ekonomik özgürlüğünü uzun yıllar sürecek bir stratejik ipotekle sınırlıyor. Diğer açıdan, Trump'ın bu hamlesi, dünyada "müttefik yardımı" kavramının geleceğini de dönüştürecek bir durum. Eskiden, yardım hibe gibi algılanıyordu. Şimdi, görünen o ki, artık ''jeoekonomik teminat karşılığı yardım-kurtarma operasyonları'' devri başlıyor..
Hatırlarsanız, Rusya bu anlaşmaya tepki gösterdiğinde, Medvedev şöyle demişti: "Yakında Ukrayna diye bir ülke kalmayacak!" Belki de Medvedev, yanlış okumuştu. Ülke kalacak, sadece maden ruhsatlarının üzerindeki bayrak değişecek. Sonuçta Zelenky, bu anlaşma ile siyasi bağımsızlık savaşını kazandığını sanırken, ekonomik bağımsızlık savaşında yeni bir imparatorlukla anlaşmaya varmış oldu. Unutulmamalı, bayraklar değişebilir, ama madenler her zaman imparatorlarındır.
Yazarın diğer yazıları

Kocaeli'de miras cinayeti: Katil amca tutuklandı

Uçak kazası sonrası mucizevi kurtuluş: Timsahlarla 36 saat...

TBMM Başkanı Kurtulmuş'tan TEKNOFEST KKTC paylaşımı: Gelecek irademizin güçlü bir tezahürüdür

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan faşizanları korkutacak mesaj: Buradayız, burada olmaya devam edeceğiz
