Moskova'da Yükselen Avrasya Dili
2025 yılı Zafer Günü'nde Moskova'da ki gösterişli geçit töreni, sadece bir anma olarak değil; jeopolitik satranç tahtasına atılmış dikkat çekici, derin bir hamle olarak da okunmalı. Şöyle ki;
80. Zafer Günü'nü kutlayan Moskova'nın kırmızı halıları bu yıl alışılmadık bir manzaraya tanıklık etti. Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan askerleri, Rus birlikleriyle aynı düzende, aynı adımlarla Kremlin önünden geçip gittiler. Bu yürüyüşü, dünyaca ünlü analizciler yalnızca törensel jest değil; sembollerin diliyle yazılmış bir dış politika metni olarak gördüler.
Gerçekten de öyle. Sovyet döneminde "pan-Türkizm" paranoyasıyla bastırılan Türk kimlikleri, Rusya'nın kalbinde kendi bayraklarıyla yürümesi büyük bir anlam ifade ediyor. Üstelik zaten bu tarihsel çelişki bile başlı başına anlam yüklü. Yani Moskova artık Türk Dünyası'nı dışlamıyor; dışlayamıyor!!!! tam aksine, kendi etrafında yeniden konumlandırmak istiyor.
PEKİ NEDEN ŞİMDİ?
Ukrayna Savaşı ve artan Batı izolasyonu, Rusya'yı yeni müttefik arayışlarına ittiği malum. Dolayısı ile, Türk Devletleri, hem jeopolitik konumları hem de kültürel bağları nedeniyle bu denklemde cazip birer oyuncu. Kremlin'in mesajı ise açık: "Avrasya hâlâ benim etki alanımda. Yalnız değilim."
Ancak, tarihsel kodlar üzerinden Rusya'nın göz ardı etmek istediği önemli bir nokta var: Yürüyen o askerler artık sadece Rusya'ya değil, tüm dünyaya hitap ediyor. Mesela, bu devletler Çin'le ekonomik işbirliği içinde, Batı'yla diplomatik dengede ve Türkiye'yle gönül köprüsünde... Yani ne tam Rusya yanlısı, ne Batı düşmanı. Bu da, modern diplomaside sıkça duyduğumuz bir kavramın Türki Cumhuriyetlerde de vücut bulmuş halini gösteriyor: denge siyaseti.
Türkiye ise bu tablonun, esas aktörlerinden biri. Türk Devletleri Teşkilatı'nın fikir babası ve kültürel rehberi olarak, Ankara bu geçitte fiilen yer almasa da, varlığını hissettirdi. Türk Dünyası'nın uluslararası görünürlüğü, Türkiye'nin de yumuşak gücünü büyütüyor.
Ancak, şu noktayı da akılda tutmakta fayda var, yeni küresel düzenin kuruluş çağında, Avrasya coğrafyasının, dostluk kadar rekabetin de merkezi olduğu gerçeği. Bu gerçek, zaman zaman Rusya ve Türk Devletleri arasında da enerji, güvenlik, kimlik vs üzerinden sürtüşmelere de neden olabilir. Dolayısı ile, görkemli geçit törenindeki bu görüntü, ilerideki olası gerilimlerin üzerini örtecek bir ipek perde de olabilir. O nedenle bu yürüyüşü yalnızca "güzel bir anı" olarak değil, gelecekteki olası jeopolitik yönelimlerin sinyali olarak da okumak gerekir.
Moskova sokaklarında yürüyen o adımlar, sadece tören temposu değildi. Onları, Avrasya'nın yükselen dilini, çok kutuplu dünyanın yeni harfleriyle yazmaya başlaması olarak okumak gerekir.
Yazarın diğer yazıları

HÜRJET'e dünyanın kapısı açıldı! NATO ülkesi ile anlaşma resmen imzalandı

Bakan Fidan, Ukraynalı mevkidaşı ile görüştü

İz bırakanlar unutulmaz! En sevilen Türk dizileri belli oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu yıl 321 tesisi hizmete alacağız, ormancılıkta tarihi başarılara imza attık
