ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


“Nasılsın Diye Sorma, Çünkü Cevabı da Kayıp”

Bazen biri "Nasılsın?" diye sorduğunda, durup kalıyorum. Çünkü bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. "İyiyim" desem, doğru değil. "Kötüyüm" desem, o da tam değil. Arada bir yerdeyim belki, ama o aranın bile tarifi yok artık. Sanki içimde duygular değil, sis dolaşıyor. Ne hissettiğimi görmüyorum; sadece içinde kayboluyorum.

Dünya tuhaf bir yer oldu. Her gün yeni bir acıyla uyanıyoruz. Bir yerde bir çocuk ağlıyor, bir kadın yalnızlıkla boğuşuyor, bir adam öfkesine yenik düşüyor. Ve biz, tüm bu karanlığın içinde hâlâ çay demleyip, işe gidip, güya normal hayatlar yaşıyoruz. Ne kadar ironik, değil mi?

Belki de bu yüzden "Nasılsın?" sorusu artık bana büyük geliyor. Sanki cevabını vermekle yükümlüymüşüm gibi. Oysa bazen hiçbir cevabım yok. Bazen sadece susuyorum. Ya da "İyiyim" diyerek geçiyorum, çünkü anlatmaya kalksam, nereden başlayacağımı bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum: Yalnız değilim. Bu kırılmışlıkta, bu yorgunlukta yalnız değilim. Ve belki de köşe yazısının anlamı da burada yatıyor—birilerinin, bir yerlerde aynı duyguları yaşadığını bilmekte. Birbirimize uzaktan ama derinden "Ben de öyleyim" diyebilmekte.

Evet, nasılsın sorusunun cevabı belki yok artık. Ama soru hâlâ kıymetli. Çünkü hâlâ birbirimizi önemsiyoruz. Hâlâ soruyoruz. Hâlâ bir cevabı olsun istiyoruz.

Ve bu bile... Umuda dair küçük bir işaret.


Yazarın diğer yazıları