ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Kırıldı diye atılır mı be?

Eskiden bir şey kırılınca tamirci çağırırdık ,şimdi yenisini alıyoruz.
Daha doğrusu... Almaya mecbur bırakılıyoruz. Çünkü artık tamir etmek "geri kafalılık", yenisini almak "ilerleme" sayılıyor. Ama ben soruyorum şimdi sana:
Kırılan her şey atılır mı be?

Atmak kolay tabi, ya tamir etmek?
Bir şeyleri bozup kaçmak herkesin harcı.
Ama durup onarmak için sanırım yürek lazım, sabır lazım, biraz da sevgi.
Eskiden annem ceketlerin gömleklerin düğmesini diker, yırtığını yamardı.
Çünkü her şeyin bir hikayesi vardı. Bir ceketi üç sene giymek ayıp değildi.
Şimdi bir düğme kopsa, o ceket rafa kalkıyor. Yamalanmış bir şey görmek "kötü" sayılıyor. Çünkü her şey gösteriş. Her şey yeni. Her şey parlak. İçi boş ama görüntüsü şahane. Haaaa şu da var ki annem hâlâ aynı. Asla atmaz,dönüştürür, saklar. Düşünün evde hâlâ benden yaşlı perdeler var.
"Yaşanmış perdeler" der ona.
Bir de o klasik cümlesi:
"Bir gün lazım olur kızım..."
Bize göre hurda, ona göre yedek hayat.
Bir yere sığamayan eski tencereler, eksik kulplu fincanlar, yalnız kalmış düğmeler...
Annem hepsini bir kutuya kaldırır.
"Onları ne atarım ne unuturum" der.
Ve belki de bu yüzden...
Ben kimseyi gözden çıkaramıyorum.
Bir ilişki yıpranınca, önce tamir etmeye çalışıyorum. Çünkü annemden öğrendiğim şey şu: Bazı şeyler atılmaz, saklanır. Yeri gelince tekrar değerlenir.

Gelelim onarılamayan elbiseler gibi onarılamayan İlişkilere...

Kırılan Kalpler, Değiştirilen İnsanlar, bir problem oldu mu hemen "bu bana göre değil" diyip kaçıyoruz. Konuşmuyoruz, beklemiyoruz, anlamaya çalışmıyoruz.
Direkt sil, engelle, yenisine geç.
Ama o yenisi de bir noktada eskiyecek.
Çünkü hiçbir şey kusursuz değil.
İnsan da değil, hayat da.
Kırıldığın yerde kalmak zordur evet ama kırıldığı yerden ışık sızdıran insanlar vardır. İşte o insanlar, onaranlardır.
Kaçmayanlar, yamayanlar, sabredenlerdir.

Japonların "kintsugi" diye bir sanatı var.
Kırılan seramikleri altınla onarıyorlar.
Kırığı gizlemiyorlar, tam tersine parlatıyorlar.
"Bak burası kırıldı, ama nasıl güzelleşti" diyorlar.

Biz niye utanıyoruz kırıklarımızdan?

Niye bir şeyi onardık diye eksik hissediyoruz? Evet belki tamir etmek zaman alır orası doğru ama yenisini almak bazen içinden bir şeyleri götürür, hikayeni yarım bırakır.

Bir insanı, bir sandalyeyi, bir anıyı...
Onarabilmek büyük iştir.
Ve bence bu devirde tamir edenler devrim yapıyor, farkında bile değiller. Sizi bilmem ama ben tamir etmeyi deniyorum. İnsanları da... yaşanmışlığı olan perdeleri de.


Yazarın diğer yazıları