ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Kimi gülerken yorgun, kimi susarken öfkeli…

Nisan'ın gölgesinde. Ne tam bahar, ne de tam kışın gölgesinden kurtulmuş bir zaman. Ağaçlar uyanıyor, ama bazı dallar hâlâ kuru. Gökyüzü griyle mavi arasında gidip geliyor. İçimiz de öyle... Neşeyle yorgunluk, umutla hayal kırıklığı arasında salınan bir ruh hali var bu ara. Herkesin içinde ayrı bir fırtına, ayrı bir sessizlik var gibi.

Kimi gülerken yorgun... Yüzündeki tebessüm, içindeki savaşları gizlemek için bir perde sanki. Yorgunluk artık sadece bedenle sınırlı değil; ruh, kalp, zihin... Hepsi birden yorulmuş gibi. "İyiyim" derken gözleri başka şeyler anlatan insanlarla dolu etraf.

Kimi susarken öfkeli... Dışarıdan sakin ama içinde kopan kasırgalarla boğuşuyor. Kelimelerle anlatılamayan duygular var bazı anlarda. Belki de bu yüzden sustukça büyüyor içimizdeki karmaşa. Sessizlik her zaman huzur değil, bazen en yüksek ses oluyor aslında.

Nisan, hem içimizi ısıtan güneşiyle hem de aniden bastıran yağmuruyla bizi kendimize döndürüyor. "Gerçekten ne hissediyorum?" sorusu geliyor usulca aklımıza. Çünkü bu ay, hem yenilenme hem de yüzleşme ayı. Doğanın yeniden doğuşu gibi, biz de kendi içimize doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Kimi yeniden başlamak istiyor ama neyle, nereden başlayacağını bilmiyor. Kimi bitirmesi gereken şeylerin farkında ama elinden bir şey gelmiyor. Kimi kabullenmek istiyor, kimi direniyor. Kimi artık sadece 'olduğu gibi' kalmak istiyor. Maskesiz, filtresiz, yorgunluğuyla, kırgınlığıyla...

Belki de bu yüzden Nisan'ı seviyorum. Çünkü tam da hissettiğim gibi: Kararsız, kırılgan ama umutlu. Yağmurlarıyla yıkıyor içimizi, güneşiyle sarıyor. Kendimize "iyi miyim?" diye sormayı öğretiyor.

Ve cevap ne olursa olsun, içimizde bir şeyler kıpırdıyor...

Bu da yetiyor bazen. İnsan sadece "amaaan bugün de böyle" demekle yetiniyor...


Yazarın diğer yazıları