ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


"Yaşamak ölmekten zor"

Gitmek mi zor, kalmak mı?

Yaşamak mı, yoksa ölmek mi?

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında her şeye rağmen ayakta durmaya çalışan Filistinli sivillerin çektikleri acılar ister istemez akıllara bu soruları getiriyor.

Bir yanda bombalarla şehit olan 11 binden fazla insan, diğer yanda evlerini terk etmek zorunda kalmış neredeyse 1 milyon 600 bin kişi.

Sığındıkları hastaneler bombaların hedefi olan insanların yaşadıkları dehşet, güneye sürgün edilirken yürüdükleri yollar vurulan kalabalıklardan daha az değil.

Yazını başlığındaki ifade de tam da bunu yaşayan birinin ağzından çıktı.

Adı Cevdet Medhun.

İsrail'in saldırılarıyla defalarca ölümle burun buruna gelmiş, sonunda Şifa Hastanesi'ne sığınmış.

Hastanedeki durum için tam olarak şöyle diyor:

"Yaşamak için gerekli en ufak bir şey bile yok. Elektrik yok, su yok, hayat yok. Un ve hurma yiyorduk. Hastanede yaşamak ölmekten bile zor."

Bu haldeki hastaneler bir de yaralılara, kronik hastalara, kuvözdeki bebeklere bakmak zorundaydı.

Ne yazık ki artık o şartlarda bile bir şeyler yapabilecek imkânları kalmadı.

Bugün üç fotoğraf göstereceğim size.

İlki tam da oradan.

Bombalamalar yüzünden hastane felç olmuş durumda.

Artık bahçesinde toplu mezarlar var.

İnsanlar yerlerde kan revan içinde tedavi olmaya çalışıyor.

Bebeklerse kuvözden çıkarılmak zorunda kaldı.

Artık kaderleriyle baş başalar.

Güneye sürgün edilenler için de durum hiç kolay değil.

O kadar insanı barındırmak ve doyurmak için yeterli imkân yok.

İnsanlar bir kap sıcak yemeğe muhtaç.

Akaryakıt, elektrik ve gaz olmadığı için yardım ekipleri odun ateşinde kazan kaynatıp yemek dağıtmaya çalışıyor.

O yemekler de kelimenin tam anlamıyla kapışılıyor.

Bir kap yemek, bir ekmek yaşam kadar değerli.

Ortaya çıkan manzaraysa gördüğünüz gibi.

Çaresizliğin resmi...

Hâlâ güneye sürgünü tercih etmeyip sığındıkları BM'ye bağlı okullarda yaşama tutunmaya çalışanlar da var.

Onlar için de durum pek farklı değil aslında.

Tıpkı hastanelere sığınanlar gibi okullara sığınanlar da güvende değil.

Üçüncü fotoğraf da o okullardan birinden.

Gazze'nin kuzeyindeki Bet Lahiya'dan.

Okullar çocukların geleceğe hazırlanması, eğitim görüp oyunlar oynaması içindir.

Mülteci kampı olmak için değil.

Gazze'nin çocukları haftalardır canlarını kurtarmak için okullarda.

Bu sırada zaman zaman İsrail'in bombaları oralara da düşüyor.

Fotoğraftaki okul bahçesinde oluşan çukur da İsrail bombasının eseri.

Gökten ölüm yağdıran bombanın açtığı çukursa, çocukların oyun alanı olmuş.

Yamacındaki asfaltı kaydırak yapmışlar.

Fotoğraf bir yandan şiddetin ne kadar normalleştiğini göstermesi bakımından acı verici.

Diğer yandan, bana Gazze'de hala gelecek için umut olduğunu anlatıyor.

Elbette yapılmak istenen soykırım ve etnik temizliğin vahşetini, yaşanan çok acı manzaraları yok saymak mümkün değil.

Ama İsrail'in katliamları elbette bir gün sona erecek.

O zamana kadar Filistinlilerin en büyük başarısı ve mücadelesi, geleceğe dair umutlarını ve inançlarını kaybetmemek olacak.


Yazarın diğer yazıları