ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Aklımdaki sorular

Cuma günü Beyaz Saray'daki görüntü tarihiydi.
ABD Başkanı Donald Trump, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile üçlü zirve yaptı.
İmza atılan bildiri barış sürecine ivme kazandırmayı hedefliyor.
Trump her ne kadar "Savaşı ben bitirdim" dese de taraflar aslında uzun zamandır müzakere halindeydi.
Ve barış anlaşmasını neredeyse nihayete erdirdiler.
Hatta dışişleri bakanları paraflamıştı.
Aslında Azerbaycan'ın anlaşmayı resmileştirmek için Ermenistan'dan bazı haklı ve önemli talepleri var.
Örneğin toprak iddiasının Ermenistan Anayasası'ndna çıkarılmasını istiyor.
Bunlar referandum da içeren büyük ve zaman alacak değişimler.
Washington'da imzalanan belgenin ise bu taahhüdü vermesi bakımından önemi büyük.
Ayrıca ABD, Azerbaycan'a uyguladığı kısıtlamaları kaldırıyor ki bu bile başlı başına önemli bir gelişme.
Aslında 2. Karabağ Savaşı'nı kazanan Aliyev'in, barışı da kazandığını söylemek mümkün.
Elbette tahmin edebileceğiniz gibi bütün bunlar Bakü-Ankara hattındaki yakın iş birliği ve koordinasyonun dışında gerçekleşmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar perde arkasında sessiz kalmayı tercih etse de Ermenistan Başbakanı Paşinyan'la telefon görüşmesinde Erivan'ı tebrik etmesi boşuna değil.
Öncelikle şunu söylemek yanlış olmayacak.
Beyaz Saray'daki o zirve Aliyev'i Türk dünyası ve Güney Kafkasya'da önemli bir figür olmaktan, küresel çapta önemi artan bir figür haline getirecek.
Türkiye ile birlikte Azerbaycan'ın da küresel çapta daha etkin hale gelmesi hem bu iki ülke için hem Türk dünyası için kıymetli.
İkincisi, Azerbaycan'ı Nahçıvan'a karadan bağlayacak hattın, Ermenistan topraklarındaki Zengezur Koridoru'ndan geçişi garantilenmiş görünüyor.
Bu hat, Hazar geçişiyle birlikte Türk dünyasını doğrudan karadan Türkiye'ye bağlayacak.
ABD, hattın Zengezur geçişini Ermenistan yasaları kapsamında 99 yıllığına işletecek.
ABD adına çok büyük bir kazanç.
Çünkü bahsi geçen ulaşım koridoru İran sınırına sıfır noktasında sayılır.
Haliyle Tahran durumdan hiç memnun değil.
Bunu engellemek için ellerinden geleni yapacaklardı.
Tam da bu noktada bölgede yeni gerilimler yaşanır mı, izlemek lazım.
Bunlara nasıl önlem alınacağı önemli.
Madalyonun öbür yüzündeyse Rusya var.
Son dönemde hem Ermenistan, hem Azerbaycan'ın Moskova ile ilişkileri pürüzlü.
Zaman zaman gerilimler yaşanıyor.
Trump'ın tam da böyle bir dönemde şahsen meseleye dâhil olması hiç de tesadüfi olmamalı.
Rusya hem Güney Kafkasya'daki bu süreçte hem Türk Devletleri Teşkilatı'nın güçlenmesi sürecinde aslında kenara itilmeye başlamıştı.
Anlaşılan o ki Bakü ve Erivan bu durumdan memnun ve daha da fazlasını istiyor.
ABD'nin Kafkasya'ın güneyinde, yani Rusya'nın "arka bahçesi"nde siyaseten bu kadar etkili hale gelip, bir de 99 yıllığına bölgeye yerleşecek olması Moskova açısından can sıkıcı olmalı.
Soğuk kanlı ve kontrollü olmasıyla bilinen Putin'in, şimdi ses çıkarmasa da zamanı geldiğinde bunun hesabını sormaya kalkıp kalkmayacağını merak ediyorum.
Özellikle de Erivan ve Bakü'ye.
Ukrayna savaşı sona erdiğinde neler olacağına bakmak lazım.
Şu aşamada Putin'in, Ukrayna savaşını kendi çıkarları doğrultusunda daha hızlı bitirmeye çalışacağını da düşünebiliriz.
Tabii bu olacak mı göreceğiz.
Öte yandan, geri planda dursa da sürece dahli olmayacağını düşünemeyeceğimiz Türkiye'nin, Rusya'yı karşısına almadan bölgenin dönüşümüne imza atmış olabileceğini düşünüyorum.
Erdoğan ve Trump'ın şahsi ilişkilerinin çok kuvvetli olması bence bu ihtimali güçlendiriyor.
Trump'a kendisinin kazanacağı, aynı zamanda Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan'ın faydasına olacak bir hamle ve çıkış yolu önerildiğinde reddetmesi beklenmez.
Bölgede Rusya'ya rağmen bir şeyler yapılmak isteniyorsa, bir aşamadan sonra Rusya kadar, belki ondan daha kuvvetli bir aktörün meseleye dâhil olması oldukça mantıklı.
Durum böyleyse, o aktör bölgeye bir asırlığına yerleştikten sonra başka ne tür sıkıntılara yol açabileceğini de hesap etmek lazım.
Muhtemelen bunların hesabı da yapılmıştır.
Aslında tüm bunları konuşurken, bir bölge ülkesini daha es geçmemek lazım.
O ülke de Gürcistan.
Azerbaycan ve Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkisi yokken bütün önemli projeler Gürcistan üzerinden geçiyordu.
Tiflis şimdi stratejik önemini kaybetme endişesiyle karşı karşıya.
Gürcü Cumhurbaşkanı bizzat Erdoğan tarafından Türkiye'ye davet edildi.
Endişelenmemesi gerektiği, kenara atılmayacağı mesajı önemli.
Ancak Rusya'nın bölgeye etki gücünü artırmak için Ermenistan ve Gürcistan'da iç gerilimi tırmandırma ihtimalini yok saymamak lazım.
Ermeni başbakan Paşinyan zaten ciddi meydan okumalar, hatta darbe planlarıyla karşı karşıya.
Gürcistan'da ise Batı yanlığı bloğun karşısında çok güçlü bir Rusya yanlısı siyasi blok var.
Erivan ve Tiflis'te bundan sonra daha büyük gerginlikler yaşanır mı, göreceğiz.
Güney Kafkasya'da ve Türkiye'den Orta Asya'ya uzanan koridorda yeni bir dönem, düzen doğuyor.
Bu doğum bazıları için sancılı olabilir ama sonuçta kazanımları büyük olacak gibi görünüyor.


Yazarın diğer yazıları