ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Ne olacak bu işin sonu?

Güneşin gülümsediği, hatta belki biraz fazlaca da kendini gösterdiği bu sıcak yaz günlerinde insanlar tatil mekânlarında yazın keyfini çıkarıyor.
Özellikle Akdeniz, bu yaz geçmiş yıllara göre biraz daha sıcak.
Bu durum Türkiye'nin güney kıyıları ve Afrika kıyılarının yanında, Ege Denizi ve Adriyatik gibi Akdeniz'in kuzeye uzanan kollarında da kendisini hissettiriyor.
Yazıdaki niyetim tatil raporu vermek değil elbette...
Bu sıcak yaz günlerinde aslında pek çok kişinin aklına gelmese de, bu yaşananlar ciddi bir tehlikenin habercisi.
Öyle bir tehlike ki insanoğlu için savaşlardan, salgınlardan daha büyük bir risk oluşturuyor.
Üstelik kendi eliyle oluşturduğu bu tehlike gelecek nesilleri çok zor zamanlar beklediğinin işareti.
Adı hepinizin artık sık sık duyu gibi "İklim değişikliği"...
Sanayi devrimi sonrasında fosil yakıtlarla havaya salınan karbon, günümüzde dünya için bir tuzağa dönüştü.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği çok ciddi bir sorun.
Öyle de sıcak hava dalgaları, soğuk hava dalgaları, tayfunlar, seller, orman yangınları hepsi daha şiddetli yaşanıyor.
Daha büyük yıkımlara ve can kayıplarına yol açıyor.
Günümüzde dünyada her beş kişiden biri iklim değişikliğinin etkilerini günlük hayatında birebir yaşıyor.
Ve durum gelecekte daha kötü olacak.
Sıcaklık kayıtları tutulduğundan beri rapor edilen en sıcak dönem geride kalan son 10 yıl oldu.
2023 ve 2024 ise en yüksek yıllık ortalamalarla rekor kırdı.
BM'ye bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre, önümüzdeki yıllarda bu rekorun kırılması çok yüksek bir olasılık.
Yani ısınma eğilimi sürüyor.
BM'ye üye ülkeler, Paris İklim Anlaşması ile küresel ısınmayı sanayi öncesindeki döneme göre 1,5 dereceyle sınırlandırmak için hedef koymuştu.
Ama başarılamadı.
BM uzmanlarına göre önümüzdeki 5 yıl içinde küresel ısınmada 1,5 derece eşiğinin aşılma ihtimali yüzde 70...
Yani ilk sınavda başarısız olduk.
Küresel ısınmayı durdurmak uzun yıllardır zaten mümkün değildi.
Eğer 1,5 derecede sınırlandırılabilseydi büyük bir avantaj olacaktı.
Uzmanlara göreyse artık gerçekçi davranmak ve yeni duruma uyum sağlamak gerekli.
Yeni hedef küresel ısınmada 2 derece eşiğinden mümkün olduğunda uzakta kalmak olmalı.
Çünkü 2 derece de aşılırsa, çok uzun vadeli ve daha yıkıcı felaketlerin kapısı aralanmış olacak.
Lakin iklim değişikliği uzmanları hala fosil yakıtların kullanıldığını hatırlatarak, çok da iyimser olmadıklarını gösteriyor.
Peki ne yapmalı?
Öncelikle sanayi dönüşümü şart.
Petrol, kömür ve onlara göre daha masum olsa da doğalgaz gibi atmosfere karbon salan yakıtlar terk edilmeli.
Temiz enerji kaynaklarına tamamen geçmek hayati önemde.
Lakin bunlar hiç kolay işler değil.
Uzun vadeli ve çok büyük yatırımlar isteyen dönüşümler.
Güneş, rüzgâr ve dalga gibi kaynaklara yönelim hızla artsa da şu an için ihtiyacın tamamını karşılamaktan uzakta.
İşte bu nedenle son dönemde nükleer enerji yeniden gözde oldu.
Her ne kadar atık yönetimi ve üretim sürecindeki güvenlik önlemleri konusunda çok sıkı tedbirler gerektirse de, üretim sırasında atmosfere karbon yaymadığı için AB bile temiz enerji sınıfına dahil etmişti.
Türkiye'ye gelince.
Tüm bu riskler ve gelişmelerden asla ve asla bağımsız değil.
Çünkü iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri olacağız.
Türkiye bir süredir yenilenebilir enerji ve nükleere çok ciddi yatırımlar yapıyor.
Büyük yol aldı.
Ama daha fazlası gerekli.
Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak istiyorsa herkesin daha fazlasını yağması şart.
Burada ciddi bir külfet paylaşımı meselesi de ortaya çıkıyor.
ABD ve Çin gibi küresel ısınmanın en büyük sebebi olan ülkelerin, Afrika ve diğer bölgelerdeki az gelişmiş ülkelere destek olması gerekiyor.
Küresel ısınmaya en az katkıda bulunan bu ülkeler, maalesef bu durumdan en çok zarar görenler.


Yazarın diğer yazıları