Algılardan olgulara
İsrail'in Katar'ın başkentinde Hamas'ı hedef alan saldırısının üstü öyle kolayca kapatılmayacak.
Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın liderler seviyesinde Katar'a toplanması bu açıdan çok önemliydi.
İsrail o hava saldırısıyla hem kendini bulunduğu coğrafyada şu anda ve gelecek için daha zor bir duruma soktu hem ABD'nin etki gücünü ve itibarını bombaladı.
Körfez ülkeleri artık ABD'nin güvenlik şemsiyesinin güvenilmez olduğunun farkında.
İsrail'e karşı ortak bir adım atılması, bu suçun cezasız kalmaması konusunda ise tüm İslam âlemi hemfikir.
O saldırı ciddi bir zihniyet dönüşümü getirecek gibi görünüyor.
Üstelik Körfez İşbirliği Konseyi de Katar'da güvenlik başlığıyla acil bir toplantı yapacak ki sonrasında neler olacak göreceğiz.
Her ne kadar hızlı sert adımlar beklenmese de bölgenin güvenlik mimarisinde değişimler olması gerektiğinin fazlasıyla anlaşıldığını görüyoruz.
Ortadoğu her zaman karmaşık oldu.
"Osmanlı Barışı" dönemi bittikten sonra huzur bulmadı.
Körfez'deki zengin ülkeler ABD'nin müttefikliğini parayla satın alarak, son dönemde uzunca bir zamandır bundan uzak olduklarını düşünüyordu.
Ama gördüler ki ABD'ye ödenen trilyonlarca dolar da yeterli gelmedi.
Körfez'deki Sünni Arap devletleri Şii İran ile ezeli bir rekabet içinde.
Bu öyle bir rekabet ki, İran'ı dengelemek için ABD ile sıkı fıkı olmak bile yeterli görülmedi.
Elbette ABD'nin de telkinleri ve bazen zorlamalarıyla, bazıları İran'a karşı İsrail'e de yanaşmayı tercih etti.
Onlara göre İran, İsrail'den daha büyük bir tehditti.
Elbette rekabet ve nüfuz mücadelesi kaynaklı olarak birbirlerine karşı tehdit oluşturuyorlardı.
Ama birçok akademisyene göre bu "algısal" tehdit gerçekte olduğundan daha büyük hissediliyor ya da öyle gösteriliyordu.
Sonucunda Körfez'e en büyük darbeyi "algısal" tehdidin kaynağı İran değil, "olgusal" bir tehdit olduğunu gösteren İsrail vurdu.
Bir Körfez ülkesinin başkentini doğrudan savaş uçaklarıyla bombaladı.
Araplarda şöyle bir bakış vardır.
Kardeşler birbirine düşer.
Bir kuzen onlara tehdit oluşturursa, kardeşler birleşip kuzenle mücadele eder.
Dışarıdan biri kuzene tehdit oluşturursa, hepsi birleşip o yabancıyla mücadele ederler.
Günümüzde yaşanan da aslında bunun farklı bir versiyonu.
Birkaç sene önce Katar'la tüm ilişkileri koparan Körfez ülkelerinin başını çeken Suudi Arabistan, İsrail saldırısından sonra Doha'ya en güçlü destek mesajı verenlerdendi.
"Kardeş ülke Katar'ın atacağı adımda tüm imkânlarımızla yanındayız" dedi.
Hatta bu birlik İslam ülkelerine yayıldı.
Katar'daki toplantıda İran Cumhurbaşkanı da vardı.
Tahran, bölge ülkeleriyle birlik olmayı önerdi.
Türkiye de İsrail'in haydutluklarına karşı ortak cevaplar verilmesi yönünde hemfikir.
"Her şerde bir hayır vardır" derler ya...
İsrail'in bu saldırısı bölge ülkelerinin çareyi başka yerde değil de kendi aralarındaki dayanışmada aramaları gerektiğini gösterdi.
Liderler de bunun farkına varmış görünüyor.
Kendi aralarındaki mücadeleleri bırakıp da gerçekten bu yolda adımlar atabilirlerse, bambaşka bir Ortadoğu oluşur.
Bunun hiç de kolay olmadığının farkındayım.
Özellikle ABD bunun olmaması için her yolu deneyecektir.
Eğer dikkatli olunmazsa, gerçek tehdidin İsrail'den geldiğini acı şekilde anlayan Körfez ülkeleri kendilerini İsrail ile aynı güvenlik platformunun içinde bile bulabilir.
Durumun ne yönde seyredeceğini, ABD'den gelecek baskılar ve çeşitli "rüşvetler" karşısında özellikle Körfez'in zengin ülkelerinin liderlerinin ne kadar dirayetli olabileceği belirleyecek.
Yazarın diğer yazıları

Mardin'de oğuldan babaya bombalı tuzak: Sanığın ifadesi şaşkına çevirdi

Gündem bölgesel kriz... Amman Zirvesi'nde ortak mesaj: Siyasi çözümler şart

Asya devi Türkiye'nin radarında! Hedef 5 milyar dolar

Çevredekilerin ihbarı jandarmayı harekete geçirdi: Uzun namlulu tüfek, 33 fişek...
