ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Denizin ortasında “sessiz işgal”

Gazze'de katliamlar şiddetlenirken, ateşkes için çabalar da artıyor.

İsrail-İran savaşının ardından gelen ateşkes, bölgeye yeni mühimmat yığınağıyla şüphe uyandırmaya başladı.

"İsrail ve ABD İran'a yeniden mi saldıracak?" soruları gündemde.

İsrail bir yandan Lübnan'ın güneyini bombalarken, diğer yandan Suriye'de yeni hükümetle dolaylı irtibatlar var.

Ancak Suriye'de istediği gibi saldırılar düzenlemeye devam etmekte ve Golan Tepeleri'ndeki işgalden vazgeçmemekte kararlı.

İbrahim Anlaşmaları'nı genişletmek için de ABD'nin desteğiyle yeni girişimler kapıda.

Tüm bu yoğun gündem arasında, İsrail'in tehlikesinin hissedildiği Kıbrıs ise biraz geride kalmış gibi görünüyor.

Ama oraya dikkat etmek şart.

Çünkü böyle giderse İsrail ileride Doğu Akdeniz'in bu stratejik noktasını daha da büyük bir kriz alanına dönüştürebilir.

İsrailliler ve Siyonizm'e destek veren ülke dışındaki Yahudiler uzun zamandır Kıbrıs'ta yoğun şekilde mülk satın almalarıyla konuşuluyordu.

Son dönemde bu mesele yeniden gündeme geldi.

Ama ne hikmetse o zamanlarda da bu son zamanlarda da mesele soğutuluyor.

Önemsiz bir durummuş gibi gösteriliyor.

Lakin İsrail Kıbrıs adasında adım adım gelecekteki etki gücünü kuruyor olabilir.

Chabad...

Bu kelimeyi unutmayın.

Bir nevi Hasidik Yahudi misyonerliği örgütü.

Dünya genelinde evleri, okulları, yardım kuruluşları ve sinagogları bulunuyor.

Yöntemleri hepinize tanıdık geldi, eminim.

Chabad uzun zamandır Kıbrıs'ta da faaliyet gösteriyor.

Özellikle de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde...

Örgütlü şekilde adım adım genişliyor, yayılıyorlar.

KKTC'de de faal olduklarına dair bilgiler geliyor.

İsraillilerin bir süredir adadan yoğun şekilde mülk almasıyla Chabad'ın bu faaliyetleri birleştiğinde, ortaya çıkan tablo belli...

Aslında İsrail, Kıbrıs'ta bir nevi "sessiz işgal" sürecinde.

İran'la girilen son savaşta, pek çok İsrailli soluğu Güney Kıbrıs'ta aldı.

Kısa sürede en az 15 bin kişi gitti.

Ve Chabad örgütü bu süreçte çok organize davrandı.

Yoğun Yahudi akını bu sessiz tehlikeyi aslında yeniden görünür kıldı.

Öyle ki mesele Rum muhalefetinin de tepkisini çekiyor.

AKEL Genel Sekreteri "İsrail bizi işgal ediyor" diyor.

İsrail'den gelen tepkiyse klasik.

Suçları ya da gizli planları açığa çıktığında hemen "antisemitizm" mağduriyetine sığınıyorlar.

Yine aynısını yaptılar.

KKTC bu tehlikeyi fark ederek önlem almak için adımlar attı.

Ancak Rum hükümeti İsrail'i Türklere karşı doğal müttefik gördüğü için olanlara ses çıkarıp önlem almıyor.

Yine de Güney'de olanlar Kuzey'i mutlaka etkileyecektir.

Yani KKTC'nin b karanlık planın doğuracağı sonuçlardan tamamen izole kalacağını düşünmek saflık olur.

Sözün özü özellikle Güney Kıbrıs'ta İsrail kaynaklı nüfus, para ve ideolojik yayılma var.

Bu hem fiziksel, hem siyasi bir dönüşüme doğru yol alıyor.

Sessiz ama çok derinden ilerliyor.

Doğu Akdeniz müthiş enerji rezervlerine sahip.

Kıbrıs adası da aynı şekilde büyük stratejik önemde.

Yani İsrail'in bir sonraki hedefi olmaya fazlasıyla uygun.

Hem yeni kazanımlar elde etmek, hem Türkiye'nin etkinliğini kısıtlama amacıyla çalışmak için Tel Aviv adına büyük bir potansiyele sahip.

İsrail, Rumlar buna dur demezse bir gün mutlaka Güney Kıbrıs siyasetini etkileme potansiyeline sahip.

Ancak günün birinde KKTC siyasetine de nüfuz edip belirleyici olabilecek kadar güçlenirlerse, o zaman işin rengi çok değişebilir.

İşte bu nedenle çok dikkatli olmalı.


Yazarın diğer yazıları