ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


TRÇ

Yani Türkiye-Rusya-Çin...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin beklenmedik çıkışı hayli konuşuldu.

"TRÇ ittifakı"nın inşa edilmesini önerdi.

Meseleyi daha iyi anlamak için biraz genel duruma bakalım.

Ne diyor Bahçeli?

Başta İslam ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun ABD-İsrail ortak yapımı cinayet ve yıkım politikasına sonuna kadar direniş göstermesi gerektiğini söylüyor.

İsrail iki yıldır Gazze'de soykırım yapıyor.

Yetmedi, aradan geçen zamanda 6 ülkeyi daha bombaladı.

Sonuncusu Katar'dı.

Suriye'de ABD'nin yeni hükümeti desteklemesine rağmen istikrarı bozucu saldırılar ve kışkırtmalara yöneliyor.

PKK/YPG terör örgütünün Şam'la entegrasyonuna da çomak sokuyor.

Aslında İsrail bunları her yaptığında dünyadan daha çok tepki görüyor.

Biraz daha yalnızlaşıyor.

Sokaklardan yükselen sesler yavaş yavaş siyasete de sirayet etmeye başladı.

Birçok Batılı ülke önümüzdeki günlerde Filistin Devleti'ni tanıyacağını duyurdu.

Ama burada bir parantez açmak gerek.

O ülkeler İsrail'in soykırımına ve sivillerin ölümüne tepki gösteriyor.

Ama "Filistin Devleti'ni tanıyacağız" derken, direniş hareketi Hamas'ın İsrail'e karşı verdiği mücadeleyi desteklemiyor.

Aksine Hamas'ı hala "terör örgütü" diye niteliyorlar.

Hamas'ın hiçbir yerinde olmadığı bir Filistin'den bahsediyorlar.

Yani sonunda yine İsrail'in nihai hedefine varıyorlar.

Gerçi İsrail hedefi büyüttü.

Artık hiçbir şekilde Filistin Devleti istemiyor.

Bunun için de elinden geleni ardına koymuyor.

Batı Şeria'daki E1 yerleşim projesiyle, bölgeyi Doğu Kudüs'ten fiilen koparmak istiyor.

Bir yandan da ABD vasıtasıyla Filistin Devleti yönetiminin BM Genel Kurulu'na katılmasını engelledi.

ABD Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve heyetine vize vermedi.

Ama bunlar, Filistin'in BM Genel Kurulu'nda en öncelikli gündem maddelerinden biri olmasını engellemeyecek.

Netanyahu şimdi de Siloam Yazıtı'n gündeme getirdi.

Türkiye'den daha önce istediklerini ama vermediğini söyledi.

İddiasına göre o yazıt, Kudüs'ün binlerce yıl önce bile Yahudilere ait olduğunun kanıtıymış.

İsrail Başbakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben, "Kudüs bizim ve hep öyle kalacak" dedi.

Peki bu kadar pervasız olmasının ardındaki sebep ne dersiniz?

Herkesin bildiği bir gerçek aslında...

ABD'nin koşulsuz desteği.

ABD İsrail'e sürekli bomba sevkiyatı yapmasa, F-35'leri vermese, önünü açmasa İsrail bu soykırımı yapabilir miydi?

Ya da İran veya Katar'a savaş uçaklarıyla saldırabilir miydi?

Daha iki gün önce BM Güvenlik Konseyi'nde yine Filistin hakkında bir karar oylandı.

İsrail'in aleyhine olan karara "Hayır" diyen bir tek ülke oldu, ABD...

Hem Trump yönetimi, hem daha geniş ölçekte Amerikan yönetimi bir süreklilik içinde İsrail'in güvenliği için çalışıyor.

Bu eskiden de böyleydi, bundan sonra da böyle olacak.

Üstelik Katar'daki saldırı gösterdi ki, harcanan trilyonlarca dolarla satın alınan ABD'nin güvenlik şemsiyesi ve müttefikliği, mesele İsrail olunca faydasız kalıyor.

İşte bu nedenle bölge ülkeleri İsrail'e karşı ABD'siz alternatif güvenlik seçeneklerini düşünmeye başladı.

Çünkü ABD karşısında güçlü bir blok oluşturmadıkça, İsrail'le baş etmek mümkün olmayacak.

İsrail'i durdurmanın yolu öncelikle ABD'ye karşı denge kurmaktan geçecek.

İşte bu nedenle Suudi Arabistan, nükleer silah sahibi Pakistan'la stratejik güvenlik anlaşması imzaladı.

Aynı nedenle İran ve Mısır farklı askeri dayanışma platformları öneriyor.

Türkiye de bölge ülkelerinin sırtını birbirine dayaması gerektiğinin fazlasıyla farkında ve bu çağrıya katılıyor.

Bence Devlet Bahçeli'nin çıkışı da asla boş değil.

Arkasında bu okumalar var.

Lakin dikkat etmek gereken bir başka nokta var ki bence önemli.

Bahçeli bunu "ABD-İsrail şer eksenine" karşı öneriyor.

Yani İsrail'in bölgedeki saldırganlıkları ve ABD'nin desteğine karşı.

Türkiye'nin Batı'ya tümden sırtını dönüp Rusya ve Çin'e yönelmesini önermiyor.

Çünkü devlet aklı biliyor ki Türkiye için Batı ile olduğu kadar Doğu ile de yakın ilişkiler kurmak önemli.

Türkiye bu nedenle bir yandan NATO'da, bir yandan da Avrupa Birliği'ne tam üyeliğin resmi hedef olduğunu sık sık vurguluyor.

Ve aynı zamanda Şanghay İşbirliği Örgütü'nde Diyalog Ortağı...

BRICS'te boy gösteriyor ve üyelik arzusunu belirtiyor.

Bir yandan da Türk Devletleri Teşkilatı'nı şahlandırmak için çalışıyor.

Çünkü biz hem Avrupalı, hem Ortadoğulu, hem Asyalıyız.

Aynı zamanda Kafkasyalı, Akdenizliyiz.

Tarihsel geçmişimiz sebebiyle bir yandan da Afrika'dayız.

Türkiye'ye gücünü kazandıran da bu çok yönlülük.

Bunlardan birine sırtını dönmesi, dezavantajlar yaşaması anlamına gelir.

Ama günümüzde İsrail'in gözü dönmüşlüğünü baskılamak ve Ortadoğu'da huzuru tesis etmek için, ABD ve İsrail karşısında bir denge oluşturmak da şart.

"TRÇ" çıkış da BM Genel Kurulu öncesinde aslında ABD başta olmak üzere batılı ülkelere önemli bir mesaj.

Çünkü bağımsız politikası nedeniyle Türkiye'yi "zorlu müttefik" diye tanımlayan bu ülkeler için en büyük endişelerden biri de Rusya ve Çin'e yaklaşmamız.

Sözün özü, önümüzdeki dönemde özellikle Körfez ülkelerinin Türkiye, Rusya ve Çin ile daha fazla ilişkiye girdiğini görmemiz olası.

Bundan Türkiye de farklı alanlarda ciddi faydalar sağlayabilir.


Yazarın diğer yazıları
Çağrı Alkan
TRÇ
Çağrı Alkan
Utanıyorum