ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Önemli değişimlerin kıyısında

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi bütün dünyanın dikkatini çekti.

Çünkü her açıdan çok önemli.

Erdoğan Beyaz Saray'a 6 yıl sonra gitti.

Trump bu ziyarete çok önem veriyordu.

Erdoğan çiftinin Devlet Konukevi Blair House'ta ağırlanması başlı başına bu önemin işaretiydi.

Trump Erdoğan'ı kapıda karşıladı.

Şeref Defterini'ni imzalarken sandalyesini tuttu ki bunu çok az lidere yaptı.

Normalde Oval Ofis görüşmeleri şu şekilde ilerler.

Ziyaretçi liderler kameralar önünde bol bol Trump'a övgüler dizer.

Çünkü övülmekten hoşlandığını bilirler.

O da keyifle dinler.

Sonra da kapalı kapılar ardından görüşme ve pazarlıklara geçilir.

Ama Erdoğan'ın ziyareti farklıydı.

Trump'a hiçbir övgüde bulunmadı.

Aksine Trump, Erdoğan'ı kameralar karşısında defalarca övdü.

Kendisini sevdiğini söyledi.

Çok etkili bir lider olduğunu belirtti.

Sadece Erdoğan'dan değil, bakanlardan oluşan heyetinden de övgüyle bahsetti.

O manzaralar en çok İsrail ve Yunanistan'ı rahatsız etti.

Yunan basını "Miçotakis BM'de fotoğraf çektirecek kişi ararken Erdoğan istediğiyle görüşüyor" yazdı ki haksız değiller.

Yunan Başbakan BM'de Erdoğan'la görüşeceklerini çok önceden ilan etmişti.

O görüşmenin olmaması nedeniyle de ülkesinde tepkilerin odağında.

Buna karşılık İsrail, görüşmeyi birkaç açıdan takip etti.

Bunlardan biri Gazze'de ateşkes görüşmeleri ve Batı Şeria'nın ilhakıydı.

Trump, Gazze'de ateşkes sağlamayı umduklarını söylese de, bunun Hamas'ın dayatılan şartlara razı olmasından geçtiği yönündeki fikri değişmemiş görünüyor.

Batı Şeria'nın ilhakına kesin bir dille müsaade etmeyeceğini söylüyor.

Ancak Gazze için aynı kesinlikte konuşmuyor.

Bu da İsrail'in hala hareket alanı olduğunu gösteriyor.

Trump yönetimi BM'de Erdoğan ve diğer Müslüman liderlerle toplantıda 21 maddelik bir plan ortaya koymuş.

Bu plan da Hamassız bir Gazze ve Müslüman ülkelerin yeniden imarla güvenliğe katılımını öngörüyor.

Karşılık bulacak mı göreceğiz.

İsrail'in dikkat ettiği bir diğer mesaj, F-35'ler hakkındaydı.

Trump, Türkiye'ye CAATSA yaptırımlarının kalkabileceği ve F-35'lerin verilebileceği sinyalini verdi.

Ancak bunun için Türkiye'den bir beklentisi var.

Net olarak söylemese de, Rusya'dan petrol alımını durdurması olduğu tahmin ediliyor.

Trump, zirveden sonra gazetecilere "Bunu istesem Erdoğan yapar" dedi.

Yani zorlayıcı şekilde talep etmediği anlaşılıyor.

Türkiye'nin Rus petrolü ve nükleer enerji projesinden vazgeçmesi mümkün değil.

Anlaşılan bu konuda da bir orta yol bulundu.

Türkiye bunun yerine ABD'den daha fazla enerji alımı ve işbirliği talep etti.

Amerikan doğalgazı alımı ve nükleer enerjide ortaklık için anlaşmalar yapıldı.

Donald Trump buna razı olmuş görünüyor.

Türkiye'nin F-35'leri alması ve program geri dönmesi, Ortadoğu'da güç dengelerini ciddi şekilde etkileyebilecek.

Her ne kadar kendi 5. nesil savaş uçağımızı üretiyor olsak da F-35'lere sahip olmak önemli bir güç çarpanı.

Özellikle de İsrail ve Yunanistan'a karşı.

Her alanda ilerleyen savunma sanayi projelerine bir de F-35'lerin eklenmesi Türkiye'yi çok farklı yerlere taşıyabilir.

Bir de Suriye dosyası var.

Trump Şara yönetimindeki yeni Suriye'ye birçok yaptırımı kararnameyle kaldırdı.

"Nefes almalarını istiyoruz" dedi.

Suriye'deki devrimin ardındaki asıl ismin Erdoğan olduğunu yineledi.

"Ama bunu üstlenmiyor" dedi.

Erdoğan bu konuda yine sessiz kalmayı tercih etti.

Ancak İsrail Oval Ofis'te yapılan bu açıklamalardan hiç de hoşnut değil.

Suriye konusunda Amerikan yönetiminin yaklaşımını biraz daha açansa, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Tom Barrack oldu.

Şara hükümeti ile Türkiye dâhil onu destekleyen ülkeler, Kongre'nin Suriye'ye yönelik Sezar yaptırımlarını tamamen kaldırmasını istiyor.

Trump aslında zor da olsa bunu yapabilecek güçte.

Ancak Barrack, her ne kadar Suriye'nin yeni yönetimini destekleseler de, yeni bir lider olarak Ahmed Şara'ya tam güven oluşması gerektiğini söylüyor.

Bu da zaman alacak.

Burada belirleyici olansa, Şam'ın Tel Aviv'le güvenlik anlaşmasına varması olabilir.

Ahmed Şara İsrail ile savaş istemediklerini, tehdit oluşturmadıklarını her fırsatta söylüyor.

"Saldırıya uğrayan biziz" diyor.

Trump'ın istediği gibi İbrahim Anlaşmaları'na katılıp İsrail ile ilişkileri normalleştirmeleri pek mümkün değil.

Buna karşılık, bulunabilecek bir orta yol Suriye için pek çok önemli avantaj ve değişimin kapısını aralayabilir.

Trump, önümüzdeki günlerde Beyaz Saray'da Netanyahu'yu da ağırlayacak.

O görüşmenin sonucu ve çıkacak mesajlar da önemli olacak.

Bekleyip göreceğiz.


Yazarın diğer yazıları
Çağrı Alkan
TRÇ
Çağrı Alkan
Utanıyorum