ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Reisi'nin ziyareti ne getirir?

Daha önce bir kez ertelenmiş, ziyaretin ocak ayı başlarında yapılmasına karar verilmişti.

Kirman'da Kasım Süleymani'nin mezarı yakınındaki anma törenine saldırı düzenlenince yine ertelendi.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Türkiye ziyareti sadece bu sebeplerle bile önemli.

Ama ziyareti asıl önemli yapan, İsrail'in Gazze'deki katliamları...

Bir de Türkiye'nin bu katliamlara yüksek sesle karşı çıkmasıyla eş zamanlı olarak Irak ve Suriye'nin kuzeyinde artan terör saldırıları.

Ve Türkiye'nin terörle her zamanki gibi kararlı mücadelesi.

Önce Gazze meselesine değinelim.

İran'ın bölgede etkisi malum.

Orta Doğu'da pek çok önemli başkent Tahran'ın güdümünde.

Örneğin Bağdat, Şam, Beyrut ve San'a...

Gazze Şeridi'nde Hamas'a verdikleri destek sır değil.

Hatta Hamas'ın roket teknolojisini geliştirmesinde hatırı sayılır katkıları var.

Lübnan demekse İran için Hizbullah demek.

Vekil güçleri İsrail'in kuzeyine sık sık saldırılar düzenliyor.

Suriye'de hem Devrim Muhafızları, hem kendilerine bağlı yerel güçlerin dışında Afgan ve Pakistanlılardan oluşan milis kuvvetleri var.

Onlar da eskiden beri sık sık İsrail'e baş ağrısı oluyor.

Yemen'de İran destekli Şii milislerin İsrail bağlantılı olduğunu iddia ettikleri sivil gemilere saldırıları da ayrı bir mesele...

ABD uzun yıllardır yapmadığını yaptı, Husileri kendi başına bombalamaya başladı.

İran, Irak'ta da siyasette çok etkili.

Özellikle de Bağdat'ta...

Ayrıca Haşdi Şabi içindeki kendileriyle bağlantılı gruplar o kadar güçlü ki İsrail'i destekleyen ABD güçlerine hem Irak'ta hem Suriye'de füzeler ve bombalı İHA'larla sık sık saldırılar düzenleyebiliyorlar.

Bunların ne kadar etkili olduğu tartışılabilir elbette ama İran'ın bu coğrafyada hem ABD'nin hem İsrail'in canını sıkma potansiyeline sahip olduğu kesin.

Irak'ta kendi güdümlerinde olmayan tek yer Erbil...

Orada da Mossad ve ABD bağlantılı noktalara füzeyle saldırdıklarını unutmamak lazım.

Tabii aynı zamanda Suriye'nin kuzeybatısında da bir DEAŞ hedefini vurmuşlardı ki, Kirman'daki o katliamı DEAŞ üstlenmişti.

Oysa İran açıkça bu işin arkasına ABD ve İsrail'in olduğunu, DEAŞ'ı aparat olarak kullandıklarını söylemişti.

ABD'nin terör örgütlerini kullanışlı birer aparat olarak gördüğünü zaten biliyoruz.

Yılladır gözümüzün önünde yaşanan PKK/YPG terör örgütü gerçeği var.

PKK/YPG terör örgütüne destek verip bir terör kuşağı oluşturmak için de DEAŞ terör örgütü belli bir canlılıkta tutuluyor ki hala bir tehdit olduğunu gösterebilsin.

İran'ın açıklamalarından anlıyoruz ki ABD bu oyunu çok iyi oynayıp istediği terör örgütünü istediği şekilde kullanabiliyor.

Tabii Ortadoğu ve ABD deyince İsrail'i yok saymak olmaz. İlk iki kelime nerede bir araya gelirse gelsin orada bir İsrail mutlaka vardır.

İşte bunları alt alta koyunca, geliyoruz son dönemde terörle alakalı olarak bizi ilgilendiren asıl meseleye.

Sizce tam da Türkiye İsrail'in katliamlarına açıkça karşı çıkıp Gazze halkını yüksek sesle savunurken Irak ve Suriye'nin kuzeyinde Mehmetçiğe düzenlenen hain saldırıların zamanlaması tesadüf olabilir mi?

Hele ki İsrail Başbakanı Netanyahu ve oğlunun PKK terör örgütü ve uzantılarını sözde motive eden açıklamaları ve paylaşımlarının üzerinden henüz çok geçmemişken...

Türkiye Irak ve Suriye'nin kuzeyinde terörle mücadelesini sonuna kadar sürdürmeye kararlı.

Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

İran Cumhurbaşkanı'nın ziyareti bu yönüyle de önemli aslında.

Irak'ın kuzeyindeki farklı noktalarda kalıcı üslenmelerimiz var ve bunlar ciddi faydalar sağlıyor.

Ancak terörün asıl kaynağı bir süredir Süleymaniye olmuş durumda ki İran ile iyi ilişkilere sahip Talabanilerin ve KYB'nin kalesi konumunda.

Türkiye burada havadan ve istihbari anlamda nokta operasyonlar yapmaya muktedir.

Fakat bu bölgede PKK terör örgütüne destek kesilmeli.

Ayrıca terör örgütünün ana yuvası olan Kandil Dağı'nın da bir kısmı İran topraklarında.

ABD-İsrail ikilisinin PKK'yı kışkırtmasına karşılık İran ile tam da bu konularda önemli faydalar sağlayacak bir anlaşma ve eşgüdüme gidilebilir mi?

Kolay değil ama bence olmayacak şey de değil.


Yazarın diğer yazıları