ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Başka bir arzunuz?

Rusya-Ukrayna savaşı sürerken ABD'de Trump'ın iktidara gelmesi Avrupa için pek çok dengeyi sarstı.
ABD'nin güvenlik şemsiyesine artık güvenemiyorlar.
Üstelik durumun gelecek için de kalıcı şekilde değişmiş olması riski göz ardı edilemeyecek kadar büyük.
Bu nedenle kendilerine ait yeni bir güvenlik mimarisi kurma arayışındalar.
Lakin AB ülkeleri savunma harcamalarını yüzde 30 artırsa bile yeterli olmayacağı görüşü hakim.
Bu nedenle daha ileri bir adıma ihtiyaç var.
Birkaç gün önce AB üyesi ülkelerin büyükelçileri toplandı.
Bu yönde büyük bir adım attılar.
Avrupa'nın savunmasını yapısal şekilde güçlendirmek üzere 150 milyar Euro'luk bir kredi finansmanı paketinde anlaştılar.
Asıl onay birkaç gün sonra dışişleri bakanlarının yapacağı toplantıda verilecek.
Böylece savunma şirketleri yeni yatırımlar yapıp ürünler geliştirebilecek, mevcut üretimleri de artırabilecek.
Ve Avrupa savunmasının hizmetine sunacak.
Bu NATO'ya da yarayacak çünkü AB ülkelerinin büyük kısmı zaten ittifak üyesi.
Zaten NATO içinde de savunma harcaması artırımı şart.
Özellikle de gelecek 10 yılda Rusya'ya karşı caydırıcılık gücünü koruyabilmeleri için.
Gelelim meselenin asıl önemli yönünde.
Brüksel, bu fondan AB dışındaki ülkelerin faydalanmasının da önünü açtı.
Çünkü durum acil ve hâlihazırda AB dışında olan ve savunma sanayisi gelişmiş ülkelerin de desteğine ihtiyaç duyuyorlar.
Bundan ilk faydalanan İngiltere olacak.
Birkaç gün önce imzalar atıldı bile.
İngiltere AB'nin 150 milyar Euro'luk kredi fonuna erişebilecek.
Kendi sanayisine yatırım yapacak ve AB ülkelerine ürün satacak.
27 Mayıs'ta yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısının bizim için de önemi var.
Çünkü AB'nin birlik dışına da açılması demek, teknik olarak Türkiye'nin de bu fona erişebilmesi demek.
Bakanların toplantısından bu konuda belirleyici bir karar çıkabilir.
Zira gelişmiş savunma sanayisi ile Türkiye, Avrupa'nın savunması için son dönemde daha da kritik bir öneme sahip oldu.
Lakin Brüksel'in bu konuda bir engeli aşması gerekebilir.
Rum-Yunan cephesinin bu meseleye taş koyma niyeti açık.
Zaten engellemek için şimdiden pek çok girişimde bulunmaya başladılar.
Büyükelçilerin, onlara rağmen anlaşma sağlayabilmiş olması önemli bir işaret.
Bundan sonra ne olacağını da izleyeceğiz.
Özellikle Atina, bir yandan Türkiye ile pozitif gündem vurgusu yaparken, diğer yandan körü körüne yaptığı Türkiye düşmanlığı nedeniyle AB'nin savunma hedeflerine darbe vurabilir mi?
Yani kendi ayağına sıkabilir mi göreceğiz.
Gidişata bakarsak bu çok mümkün olmayacak gibi.
Yunan hükümeti, Türkiye gibi üçüncü ülkelerle yapılacak anlaşmaların kararının oybirliği ile alınmasını istiyor.
Metne bu konuda açık bir hüküm konulmasını talep ediyor.
Ana metne bu yönde bir hüküm konulması ama belirsizliğe bir açık kapı da bırakıldı.
Komisyon, ek bir deklarasyonla oybirliği meselesini dikkate almayı taahhüt etti.
"Uygulamayı" değil, "dikkate almayı"...
Tartışmalar ve engeller olacağına kesin gözüyle bakabiliriz ama Türkiye'nin şu anda AB için kıymeti büyük.
Atina, bir yandan Türkiye'nin savunma kredi fonuna erişimini engelleyememe hesapları da yapıyor.
O zaman da durumdan faydalanıp başka çıkarlar elde etme peşindeler ki istedikleri yenilir yutulur cinsten değil.
Kelimenin tam anlamıyla kurnazlık peşindeler.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, ek deklarasyonu işletip önemli bir şart koşmaya hazırlanıyor.
Yunan basınına göre, Türkiye'nin "casus belli" şartını kaldırmasını talep etmeye hazırlanıyor.
Bilmeyenler için kısaca anlatmak gerekirse, "casus belli" Latince bir uluslararası ilişkiler terimi.
Türkçeye "savaş sebebi" diye çevirmek mümkün.
Meselenin arkasında, Yunanistan'ın Ege'deki maksimalist hedefleri var.
Karasularını 6 milin ötesine, daha dorusu 12 mile çıkarmak istiyorlar.
Bu durumda Türkiye'ye Ege'de kıyı şeridine hapsolmak düşüyor ki talep hukuken de doğru değil.
Atina şimdi olduğu gibi onlarca yıl önce de bu niyete sahipti.
Hiçbir zaman vazgeçmediler.
TBMM'de 1995'te alınan kararla, Yunanistan'ın bu adımı atmaya kalkmasının "casus belli" yani "savaş sebebi" sayılacağı resmen dünyaya ilan edildi.
O karar hala geçerli.
Atina sık sık küçük siyasi denemelerle Türkiye'nin bu konudaki nabzını yoklar.
Bir anlık boşluk bulmayı umuyorlar ama o iş öyle kolay değil.
Şimdi de AB'yi sıkıştırarak bunu yapmak niyetindeler lakin böyle uçuk taleplere kimsenin prim vereceği bir dönemde değiliz.
Yunanistan aslında AB'nin "kötü çocuğu" olma yolunda kendisine zarar verecek adımlar atmayı planladığının farkına değil.
Brüksel'in derdi başka, Atina'nın başka.
Olmayacak duaya "amin" demenin de hiçbir faydası yok.
Sadece Brüksel'le değil, olumlu bir hava yakalanmışken Ankara'yla da arayı bozmanın en büyük zararını yine onlar çeker.
Türkiye zaten savunma konusunda kendi başına yetebilen bir ülke.
Türkiye'nin Avrupa'ya değil, şu dönemde Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı var.
Uçuk taleplerle ortaya çıkmadan önce bunu akıllarında tutsalar iyi olur.


Yazarın diğer yazıları