ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Zarafet Kaybolurken, Sesler Yükseliyor

Eskiden "zarafet" denince akla sadece bir duruş gelmezdi. Bir bakışın inceliği, bir sözün ağırlığı, bir selamın vakarı vardı. Şimdi ise kalabalıklar içinde yüksek sesle konuşan, sosyal medyada bağırarak var olmaya çalışan, kibarlığı zayıflık sayan bir neslin içindeyiz. Kabalık sanki bir marifet, kırıcı olmak bir tür dürüstlük kisvesiyle süsleniyor. Oysa doğruyu söylemenin de bir yolu, yüreğe dokunmanın bir dili vardır.

İletişim çağındayız deniyor ya... Evet, herkes birbirine bir tık kadar yakın. Ama gerçek anlamda dinleyen, anlayan, hisseden kaç kişi kaldı? Kelimeler değerini kaybediyor çünkü düşünmeden, hissetmeden sarf ediliyor. "Nasılsın?" sorusu bile artık otomatik bir refleks. Gerçekten iyi olup olmadığımız kimsenin umurunda değil.

Gençlik... Enerjisi yüksek ama yönü bulanık bir kalabalık. Z kuşağı, alfa kuşağı derken asıl soruyu kaçırıyoruz: Hangi değerleri taşıyor bu gençlik? Hangi duygularla büyüyor, nasıl bir dil kuruyor? Kızgın, aceleci, tahammülsüz bir dil. Çünkü model alınacak zarif örnekler azaldı. Çünkü ekranlar gürültüye, tartışmaya, hakarete prim veriyor.

Oysa sözün de bir terbiyesi vardır. Kimi zaman bir cümleyle kalp kazanılır, kimi zaman da tek bir kelimeyle bir ömürlük kırgınlık doğar. Doğru sözcükleri seçmek sadece edebi değil, ahlaki bir meseledir. İnsan konuştuğunda belli olur. Kalbi, niyeti, vicdanı... Ve evet, zarafeti.

Kültür yozlaştıkça zarafet lüks gibi görünmeye başladı. Oysa gerçek medeniyet, nezakettir. Karşısındakini insan olarak görmek, sözünle incitmemek, anlamaya çalışmaktır. Gençlere verebileceğimiz en büyük miras da bu aslında: İyi bir dil, temiz bir kalp, yumuşak bir ifade.

Belki de artık sesimizi kısmamız, birbirimizi dinlememiz ve zarafeti yeniden hatırlamamız gerek. Çünkü kibar olmak hâlâ güçlü olmaktır. Ve güzel konuşmak, hâlâ insanı güzelleştirir.


Yazarın diğer yazıları