ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Peki şimdi ne olacak?

Atılan adımlar yapılan görüşmeler, alınan kararlar artık daha net gösteriyor.

Irak'ta PKK terör örgütüne karşı bu yaz çok yoğun ve yıkıcı bir mücadele geliyor.

Bunu daha önceki yazılarda da vurgulamıştık.

Türkiye tek başına bir harekâta girişir de Irak bunu siyaseten mi destekler, yoksa koordinasyon ya da ortaklık içinde mi bir operasyon olur, göreceğiz.

Benim tahminim birinci seçeneğin geçerli olacağı yönünde.

Irak neticede PKK'yı "yasaklı örgüt" listesine aldı ama resmen "terör örgütü" ilan etmedi.

Bu nedenle ağır bir askeri mücadelenin içine girmeyebilir.

Zaten şu anda bunu kaldıracak gücü var mı, orası da meçhul.

Ama Irak hududumuz bu yaz bir şekilde tamamen garanti altına alınacak.

Siyasi irade bunu diyor ve oldukça kararlı görünüyor.

Geçtiğimiz hafta Bağdat'a yapılan ziyaret çok önemliydi.

Hatırlarsınız Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın gitmişti.

Hakan Fidan son açıklamalarından birinde, o ziyarete ilişkin "Iraklı mevkidaşlarımızdan bizimle hareket edeceklerine dair söz aldık" dedi.

Bu ifade bana kapsamlı askeri bir ortaklıktan çok, siyasi ve ilkesel bir desteği anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Nisan ayında Bağdat'ta gitmeyi planlıyor ki, PKK terörüne karşı ortaklıkta asıl somut tablo o ziyarette ortaya çıkabilir.

Ama öncesinde, sırada Bağdat'tan Ankara'ya yeni bir ziyaret var.

Gelecek heyetle PKK terör örgütünün bölgeden nasıl çıkarılacağı konuşulacak.

Sadece sözde kalmayacak.

25 maddelik bir mutabakat zaptı da imzalanması bekleniyor.

Elbette içinde pek çok konu olacak ama güvenlik konuları da netlik kazanacak.

Terör örgütüne karşı atılacak adımlar karara bağlanabilir.

Geçen haftaki toplantıda açıklanan 7 maddelik sonuç bildirisi üzerine büyük bir adım daha atılmış olacak.

Bir başka deyişle Ankara'daki toplantı Irak ile ortak – ya da Irak'ın siyasi desteği ile – operasyonun nasıl olacağını netleştirecek.

Biraz önce Irak hükümetinin askeri desteğinden çok siyasi ve ilkesel desteğinin olabileceğinden bahsetmiştim.

Bunu söylerken sahadaki küçük çaplı lokal gelişmeleri ayrı tutuyorum.

Örneğin PKK'lı teröristlerin yerlerinin belirlenmesi ve istihbarat paylaşımı bunlardan biri olabilir.

Kandil, Sincar, Gara, Mahmur ve Süleymaniye gibi PKK'nın yoğun olduğu bölgelerde kontrol noktaları kurmak olabilir.

Daha ileri aşamada Irak-İran sınırının da terörden arındırılması gerekecek ve burada Bağdat'ı elini taşın altına daha da fazla koyması gerekebilir.

İran demişken, Tahran destekli Talabanilerin kontrolü altındaki Süleymaniye, PKK ile mücadelede hala bir çıbanbaşı.

KYB'nin desteğini kesmesi için sıkıştırılması gerekecek, bu belli.

Bu konuda da Irak federal hükümetine iş düşebilir ama bu mesele Bağdat için adet bir ateşten gömlek.

Çünkü ülkenin cumhurbaşkanı da KYB'den.

Burada da Irak Parlamentosu'nun devreye girmesi bir seçenek gibi görünüyor.

Tahminlere göre Ankara-Bağdat hattındaki görüşmelerde terörle mücadele için ortak bir metin oluşturulabilir.

En azından altyapısı ortaya çıkabilir.

Bu metin Irak hükümetince parlamentoya sevk edilip onaylanabilir.

Hatta bazı yorumlar bu aşamada PKK'nın Irak'ta terör örgütü olarak ilan edilebileceğini de söylüyor ama ben şu an için bu kadar ilerleme beklemiyorum.

İran'ın Irak Parlamentosu üzerinde de çok büyük bir ağırlığı ve etkisi olduğunu unutmamak lazım.

Meclis süreci tamamlanabilirse, işte o zaman Talabani ve KYB'nin hareket alanının büyük oranda daralması muhtemel...

En azından resmen.

Meselenin gayrıresmi boyutu ise gayrıresmi yöntemlerle çözülmek zorunda kalınacak gibi görünüyor.

Hakan Fidan Süleymaniye'ye PKK'yı desteklemekten vazgeçin diye sık sık boşuna seslenmiyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve MİT'in gözünün oranın üzerinde olduğu da her fırsatta fiilen gösteriliyor.

Son örneği dündü.

PKK/KCK'nın sözde sorumlularından biri Süleymaniye'de etkisiz hale getirildi.

Sonunda olacak olan şu:

Görünen o ki Talabani ailesi ve KYB bir seçim yapmak zorunda kalacak.

Bu seçim PKK terör örgütüyle arasına mesafe koymak ya da Türkiye'nin düşmanlığını kazanmak arasında olacak.

Türkiye hala sabrediyor ve sadece uyarıyor.

Ama gün geldiğinde durum çok daha farklı olabilir.

İş o ki mesele buraya kadar gelmeden sulh yoluyla hallolsun.

Tabii burada İran'ın tutumu da belirleyici olacak.

Belki de KYB meselesi doğrudan Süleymaniye'den değil, dolaylı yoldan Tahran'dan çözülebilir.

Ya da tam tersine Talabaniler İran'ın zoruyla PKK ile bağlarını kesemeyebilir.

Hangisinin olacağını zamanla göreceğiz.

Elbette bunları yazarken ABD'yi yok saymak da mümkün değil.

KYB'nin görünen yüzü Bafıl Talabani'nin hem İran hem ABD ile kol kola olduğu herkesin malumu.

Suriye'ye gidip, ABD'nin himayesinde işgal ettiği topraklarda devletçilik oyunu oynayan PKK/YPG ile görüştüğü fotoğraflar hala hafızalarda.

ABD ile yürüyen ılımlı süreçte de PKK/YPG terör örgütüyle mücadelede ne gibi kazanımlar sağlanacak göreceğiz.

ABD'nin de bazı alanlarda ve dengelerde Türkiye'ye muhtaç olduğunu unutmamak lazım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Suriye'de yarım kalan işimizi tamamlayacağız" derken, mutlaka göz önünde bulundurduğu bazı somut gelişmeler olduğunu düşünüyorum.


Yazarın diğer yazıları