ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İsrail'e küresel baskı

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki katliamlarında 47. gündeyiz.

Ne acı ki her gün bombalar yağmaya devam ediyor.

Batı dünyasında hükümetler hala insanlık suçuna büyük ölçüde gözlerini kulaklarını kapatıyor.

Sokakların baskısı giderek artıyor ama bu yeterli değil. Küresel çapta İsrail'e siyasi baskıyı artırmak da şart. ABD, küçük geri adımları olsa da İsrail'e yoğun desteğinden vazgeçecek gibi değil ama katliamların durdurulması için Tel Aviv'e baskı yapmaya zorlanabilir.

İşte tam da bu konuda Türkiye'nin girişimleriyle önemli bir hamle başladı.

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkeler, 11 Kasım'da ortak toplantı yapmıştı. Türkiye o toplantıda bir heyet kurulmasını önerdi, kabul gördü.

O heyet 7 ülkenin dışişleri bakanlarından oluşuyor.

Bu ülkeler Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Endonezya, Nijerya ve Ürdün...

Bir de İslam İşbirliği teşkilatı Genel Sekreteri var.

Çabucak işe koyuldular. İlk durak Çin oldu. Sonrasında Rusya planlandı. Ardından da İngiltere ve Fransa...

Dikkatinizi çektiyse bu ülkelerin tamamı BM Güvenli Konseyi üyesi. ABD'yi önce orada sıkıştırmak gerek.

İsrail'in katliamlarını durdurması için baskı yapmak lazım. Ziyaretlerden ilk mesajlarsa umut verici. Günler neler getirecek göreceğiz.

Bir yandan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yoğun temasları var ki onlar da çok önemli. Örneğin dün son olarak Cezayir'deydi. İkili ilişkiler de görüşüldü elbette ama asıl önemli gündem Gazze'ydi.

"Birçok önemli ülke varken Cezayir'de ne işi var?" diye soranlar olabilir.

Onu da açıklayalım.

Cezayir'in pek çok Afrika ülkesi üzerinde önemli etki gücü var. Bu etki gücünün ne işe yarayacağına gelince. ABD ve İsrail'e uluslararası baskının bir boyutu BM Güvenlik Konseyi ise, bir boyutu da BM Genel Kurulu.

Genel Kurul'da İsrail'e karşı alınan son kararda 40 ülke çekimser kalmıştı. Erdoğan bu ülkeleri yanlarına çekmek için çalıştıklarını söylemişti. İşte onların hatırı sayılır bir kısmı, Cezayir'in etki alanında da yer alan Afrika ülkeleri.

İsrail'in cüretkâr katliamlarının bundan sonra da devam etmesini önlemek için, BM'deki küresel kamuoyunu bir araya getirmek elzem. Evet, BM Genel Kurulu'nun, Güvenli Konseyi üzerinde yaptırımı yok. Ama siyasi baskı gücünü küçümsememeli.

Bir şeyler değişecek. Bu artık kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Yeni Ortadoğu düzeninde hakkaniyet ve Filistinlilerin güvenliğini garanti altına almak, birinci öncelik. Çatışmaların sonrasını dizayn etmek için, bugünden bir şeyler yapma ihtiyacı da var. Bu adımlar bir yandan katliamı durdurmak için, diğer yandan da bölgenin, belki de uzun vadede dünyanın yeniden şekillenmesine etki etmek için hayli önemli.

GAZZE'DE ÇOCUK "ÖLMEK"

İki gün önce, yani 20 Kasım, Dünya Çocuk Hakları Günü'ydü.

Çocuklar gözbebeğimiz, geleceğimiz, milletçe güvencemiz.

Sıcak bir yuva, sevgi, sağlıklı yaşam, eğitim, kendilerini ifade etmek en doğal hakları.

Gazze'nin çocukları içinse bu ifadeler çok uzak.

Onların önceliği bombalar atında hayatta kalmak.

İsrail'in bombaları hala saatte 6 çocuk öldürüyor. Bombalar altında 5 binden fazla çocuk katledildi Gazze'de. Binlercesi de yaralı.

İsrail bombaları sadece 3 haftada, dünyadaki çatışmalarda son 4 yılda ölen çocuktan fazlasını öldürdü.

Geride kalanlara gelince, onların ruhlarında açılan yaralar muhtemelen ömür boyu kapanmayacak.

Pek çoğu annesini, babasını, kardeşlerini kaybetti. Kimsesiz kaldı.

Hangi çocuğun omuzlarına bu kadar büyük bir yük yüklenir?

Kardeşlerini "Korkmayın birazdan öleceğiz." diye teskin etmek zorunda kalır.

Niye küçücük bir çocuk, henüz bebek olan kardeşinin cenazesini kollarında taşımak zorunda kalır?

Gazzeli çocukların önemli kısmı büyüyemeden İsrail tarafından katlediliyor.

Bombalar altında can verirlerse, yakınları tanıyabilsin diye isimleri bedenlerine yazılıyor.

Bu utanç tüm dünyaya yeter aslında ama, vicdanı olana...

Batı anlamamakta ısrarcı. Özellikle de siyasi liderler, birkaç timsah gözyaşından ötesine geçmiyor. Gördükleri fotoğraflarının ne kadar üzücü olduğunu söyleyip, İsrail'e bomba yardımı yapmaya devam ediyorlar. Örneğin ABD Başkanı Joe Biden...

Burada herkese düşense, bıkmadan usanmadan anlatmak, anlamalarını sağlamak.

Sokaktaki bu hassasiyeti, deyim yerindeyse yöneticilerin gözüne sokmak.

Aslında bunun çarpıcı örnekleri de var.

Örneğin İspanya'da bir sosyal deney yapıldı. Yer altından gelen çocuk ağlaması seslerine insanların tepkisi ölçüldü. Fark etmeden deneye katılanlar, onların Gazze'de İsrail bombalarıyla katledilen çocukların sesleri olduklarını öğrendiklerinde, büyük şok yaşadı.

Batı medyası da artık çocukların katledilmesine tahammül edemiyor.

New York Times'ın birkaç gün önceki başlığı bunun göstergesiydi.

"Savaş Gazze'yi çocuk mezarlığına çevirdi" diye yazdılar.

İsrail tarafıysa bildiğiniz gibi. Elbette aklıselim kitleler var. Başbakan Netanyahu'nun istifasını isteyenler, bir an önce ateşkes talep edenler az değil.

Ancak öyle bir zihniyet de var ki İsrail'de, insanı kanını donduruyor. Filistinlilerin yok olmasını, Gazze'de etnik temizlik yapılmasını, hepsinin katledilmesini isteyen korkunç bir zihniyet... Üstelik bu zihniyet hükümetin en üst makamlarında, bakan seviyesinde temsil ediliyor.

Çocuk hakları gününde, Gazze'de etnik temizliği savunan İsrailli bir halkla ilişkiler firması, eski bir şarkıyı günümüze güncellemiş. Şarkının eskisi de buram buram siyonizm kokuyordu ama yenisi beni dehşete düşürdü.

Katliamların, kan dökmenin, yok etmenin övüldüğü bir şarkı, üstelik çocuklar tarafından seslendirilmişti.

Dahası tam da Çocuk Hakları Günü'nde İsrail devlet medyasında yayınlandı.

Ve bir kez daha anladım ki Ortadoğu'da huzurun önündeki en önemli engellerden biri bu zulüm zihniyeti.


Yazarın diğer yazıları