ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İsrail dünyaya da zarar veriyor

Gazze'de katliamların boyutu her geçen gün daha da büyüyor.

İnsanlık dramı her gün daha da derinleşiyor.

Anlıyoruz ki artık ABD bile durumdan rahatsız ve sivillerin acımasızca katledildiği bu saldırıların mümkün olan en kısa zamanda sonlanmasını istiyor ama henüz somut bir adım görmedik.

Hatta aksi yönde somut adımlar geliyor.

İsrail hükümeti ise katliamları sürdüreceğini, dahası saldırılardan sonra Gazze'yi fiilen işgal altında tutacağını söylemekten çekinmiyor.

Öyle ki İsrailli emlak firmaları Gazze Şeridi'nde villa projeleri reklamları yapmaya başladı.

Geçtiğimiz hafta Gazze'de kendi vatandaşı esirlerden 3'ünü katlettiler.

Baskılar Netanyahu hükümetini yeni bir ateşkes ve esir takası anlaşması aramaya itse de asıl amaçlarından sapmadıklarını anlamak zor değil.

Ama durum gittikçe daha da tehlikeli bir hal alıyor.

Bölgesel çatışma riski artıyor ve bundan doğrudan İsrail sorumlu.

Zaten bir süredir Lübnan'da Hizbullah ile kontrolü bir çatıma içindeler.

Hizbullah'ın İran destekli olduğunu söylemeye bile gerek yok.

İsrail'e en büyük desteği veren ABD'nin Ortadoğu'daki üsleri de uzunca bir zamandır sıklıkla hedef alınıyor.

Onun da ardında İran destekli milis gruplar var.

İsrail geçtiğimiz günlerde İran'da akaryakıt sistemine siber saldırı düzenledi ve bunu açıkça ilan etti.

İddiaya göre hemen öncesinde de İran'dan İsrail'e bir siber saldırı gelmişti.

Ancak bölgesel çatışmayı sanal alemden gerçek sahaya taşıyan çok daha önemli gelişmeler var.

Kilit coğrafya ise Yemen...

Yine İran destekli Husi milisleri Yemen'in meşru hükümeti değil ama uzun yıllardır başkent San'a dahil ülkenin önemli kısmını kontrol altında tutuyor.

Arkasında uzun yıllara dayanan bir iç savaş var.

İsrail'in Gazze'ye saldırılarına belki de Hizbullah'tan ve Irak'taki İran destekli milislerden bile daha sert tepki verdiler.

İsrail yönüne defalarca füze ve İHA gönderdiler ki aradaki mesafe oldukça uzun.

Yaklaşık 2200 kilometre.

Bir yandan da kritik jeopolitik konumlarını kullanıyorlar.

Yemen, Kızıldeniz'in güney girişine hâkim konumda.

Güneyden Kızıldeniz'e girip kuzeye, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrupa'ya seyreden gemiler Bab ül Mendeb boğazından geçmek zorunda.

Husi milisleri İsrail'e giden, ya da İsrailli ortağı olan firmalar ait sivil yük gemilerini de hedef alıyor.

Kimini helikopterli operasyonlarla ele geçirdiler.

Pek çoğu ise füzelerin hedefi oldu.

Her seferinde açık bir talepte bulunuyorlar.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarını tamamen durdurmasını; bölgeye yeterli miktarda gıda, ilaç ve diğer insani yardım malzemelerinin girmesini istiyorlar.

Saldırılar öyle yoğunlaştı ki, pek çok firma Kızıldeniz rotasını kullanmaktan vazgeçti.

Bu da uluslararası lojistik süresinin uzaması, maliyetinin artması demek.

Örneğin Doğu-Batı eksenindeki en önemli deniz rotalarından birini, Singapur-Rotterdam hattını ele alalım.

Gemilerin varış noktasına ulaşması için Afrika kıtasının çevresini dolaşmak zorunda olması, yolun yüzde 40 uzaması demek.

8440 millik rota, 11720 mile çıkıyor.

Tabii bu da maliyetlere yansıyacak.

Ayrıca ürünler barış noktasına daha geç ulaşacak ve tedarik zinciri aksayacak.

Bunlar doğrudan İsrail'i olduğu gibi batı pazarının tamamını da etkileyecek.

Deniz yoluyla taşınan petrolün yüzde 10'unun Bab ül Mendeb Boğazı'ndan geçtiğini de hatırlatalım.

İsrail Husilerin saldırılarına engel olmak için bölgeye birkaç savaş gemisi yönlendirdi.

ABD uçak gemisini gönderdi.

Fransa zaten orada.

Ve görünen o ki mesele daha da alevlenecek.

Çünkü Husilere, dolayısıyla arkasındaki İran'a karşı yeni bir uluslararası görev gücü kuruyorlar.

Görevin adı bile belirlenmiş.

"Refah Muhafızı Operasyonu."

Yine kendilerine havalı bir isim bulmayı başarmışlar.

Yani bölge yeni bir çatışma ve kaosa ardına kadar kapılarını açıyor.

Bu çok uluslu görev gücünde ABD'den başka kimler olacak biliyor musunuz?

İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Seyşeller, Norveç ve İspanya.

Burada can alıcı ülkeyse Bahreyn.

Bilenler bilir. ABD'nin meşhur Beşinci Filo'suna da ev sahipliği yaparlar.

Ve Yemen'deki İran destekli Husiler, Bahreyn'i de tehdit etti.

"Haçlı donanmasına katılarak aptallık ettiniz. Sizi bir anda yok edecek kadar füzemiz var" dediler.

Sözün özü, bölgeyi çok daha zor günler bekliyor.

Daha fazla kan ve göz yaşı kapıda olabilir.

Oysa her şeyi çözmek, İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarını durdurmasını sağlamak kadar kolay.

ABD'nin de bunu yapabilecek gücü var.

Diğer batılı hükümetler de gözlerini yaşanan insanlık dramına kapatmaktan vazgeçerse her şey daha da kolay olabilir.

Tabii bunu söylerken birkaçını ayrı tutuyorum.

İsrail sadece camileri vurmuyor.

Kiliseleri de vuruyor.

Papa bile Gazze'de haftalardır yaşananlar için "Bu terördür" diyebilmişken, diğer ülkeler neyi bekliyor?

Hristiyan dünyasının, Hz. İsa'nın da esmer ve Filistinli olduğunu hatırlama vakti artık gelmedi mi?

Aynen sosyal medyada o Amerikalı teoloğun batılı ülkelere seslendiği gibi.

"Gazze halkı soykırıma uğruyor. Hz. İsa hayatta olsaydı, kendisi ve halkı sizin şu anda sessiz kaldığınız gibi bir soykırımla karşı karşıya olurdu."


Yazarın diğer yazıları