Ötüken'den bir rüzgar eser…
Göktürkler, 6. yüzyılda tarih sahnesine çıktığında Asya bozkırları, Türklerin özgürlük ve mücadele ruhuyla tanışmıştı. Bilge Kağan'ın liderlik ettiği II. Göktürk Kağanlığı, Türklerin yeniden bir araya geldiği bir dönem olarak tarihe geçti. Göktürkler, sadece bir devlet değil, aynı zamanda Türk adını devlet ismi olarak taşıyan ilk millettir. Tarih sahnesinde öyle isimler vardır ki sadece yaşadıkları döneme değil, asırlar sonrasına da ışık tutar. Bilge Kağan, Türk milletinin tarihindeki böyle önemli şahsiyetlerden biridir. Onun adı, sadece Göktürklerin şanlı geçmişinde değil, bugün hala bağımsızlık ateşiyle yanan Türk dünyasının kalbinde yankılanır. Ötüken'den yükselen ruhu, asırları aşarak Türk milletinin geleceğine yön vermeye devam etmektedir. Dönemin kalbi neresi diye sorsalar orası burasıdır. Asya'nın tam ortasında yer alan bu kutsal topraklar, Türklerin birlik ve dirliğinin sembolü. Orhun Yazıtları'nda sıkça bahsedilen Ötüken, Bilge Kağan'ın Türk milletine verdiği mesajların merkeziydi. Bu bölge, sadece coğrafi bir yer değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık sembolü.
Bilge Kağan, babası İlteriş Kağan'ın mirasını devralarak kardeşi Kültigin ve veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk devletini zirveye taşıdı. Onun liderliği, sadece siyasi bir başarı değil, aynı zamanda halkına yol gösteren bir rehberdi. Orhun Yazıtları'ndaki sözleri ise, onun halkıyla ne kadar bütünleştiğini gösterir:
"Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim. Fakir milleti zengin kıldım, az milleti çok kıldım."
Bu sözler, Bilge Kağan'ın yönetim anlayışının temelini oluşturuyordu. Halkını refaha kavuşturmayı, onların huzur içinde yaşamasını öncelik haline getirmişti. Liderliği, güçlü bir devletin sadece ordularla değil, adalet ve halkın mutluluğuyla ayakta duracağını gösteriyordu.
Bilge Kağan, sadece iç huzuru sağlamakla kalmamış, Asya'da Göktürklerin adını da duyurmuştur. Çin'den batıya kadar uzanan bölgelerde, Türk milletinin gücünü hissettirmiştir. Onun stratejik zekası, hem askeri, hem diplomatik başarılar getirmiştir. Çin ile denge politikası güderek milletini korumuş, aynı zamanda diğer Türk boylarını birleştirerek güçlü bir birlik oluşturmuştur. Türk milleti için en önemli mesajlarından biri, birlik ve bağımsızlık temellidir. Orhun Yazıtları'ndaki şu sözlere bir baksanıza, günümüze kadar gelen bir uyarı niteliğinde...
"Türk milleti, titre ve kendine dön!"
Bu cümle, sadece o dönemin değil, bugün hala Türk dünyasının temel şiarıdır. Bilge Kağan, Türk milletinin tarih boyunca en büyük tehlikesinin birlikten, beraberlikten ve Türklükten uzaklaşmak olduğunu görmüş ve halkını buna karşı uyarmıştır. Her daim Türk töresine sıkı sıkıya bağlı bir liderden bahsetmekteyiz. Töre, Türk milletinin adalet, eşitlik ve ahlak anlayışını belirleyen kurallar bütünü,adalet ise onun yönetiminde en temel unsur ve kanunlar önünde herkesin eşitliği. Ekonomik refah için halkın ihtiyaçlarını karşılamayı görev bilmiş, tarımı ve hayvancılığı geliştirmiş, ticarete teşvik etmişti. Töreye uygun yaşam, sadece bir hukuki zorunluluk değil, aynı zamanda bir ahlaki duruştu onun için. Halkına daima doğruyu öğütleyen bir liderdi. Halkıyla kurduğu bağ, sadece zamanın hükümdarlık ilişkisi değil, aynı zamanda bir ailenin reisi gibi hissettirmekteydi, hoş bugün de cet deyince aynı saygıyı bizlerden fazlasıyla görmekte. Gerçi nifak adlı tohum tarihin bu döneminde de yine baş göstermiş. Hemen ölümünden bahsedeceğim ki; bu yazıyı neden yazdı demeyin.
Bilge Kağan, 726 senesinde tecrübeli Veziri Tonyukuk'un, 731 senesinde de kardeşi Kültigin'in vefatıyla devlet yönetiminde yalnız kalmış, yaşamı tek ve sakin, ülkesi de gücünün doruğunda, ayrıca Orta Asya'da da rakipsiz konumundaydı. Ezeli rakibi Çin ile de uzun soluklu bir barış yapmış sanki her şey bir hükümdarın istediği gibiydi. Fakat o dönemde sahneye bir anda Buyruk Çor çıkıyor. Kendisi Tonyukuk'tan sonraki başarılı sayılabilecek devlet görevlilerinden biri ve Çin ile olan müzakereleri yürüten kişi. Defalarca Çin'e diplomatik ziyaretlere gitmiş, imparator tarafından iyi ağırlanmış biri.734 senesinde gelindiğinde Bilge Kağan, bu barışın nişanesi olarak daha önce verilmiş bir sözü tutmak üzere bir Çin prensesiyle evlenmeye karar verir ve bu isteğini imparatora iletir, imparator da buna olumlu cevap verir. İşte tam da evlilik sürecinin başlayacağı bu esnada bu olay vuku bulur. Buyruk Çor, Bilge Kağan'ı zehirler. Bu hadiseden sonra Bilge Kağan hemen ölmez. Buyruk Çor'un kendisini zehirlediğini anlar ve onu, ailesini, yardımcılarını derhal katlettirir. 25 Kasım 734 tarihinde de kendisi ölür. Kaynaklarda net bir neden yazmamakla beraber maalesef Buyruk Çor'un Çin etkisinde kalma ihtimali ve bu suikastin kıskançlıktan olma ihtimali çok yüksektir.
Ancak onun ölümü, Türk milletinin hafızasında bir son değil, bir başlangıçtı. Bugün Göktürkler ve Bilge Kağan, Türk milletinin gururla hatırladığı bir mirastır. Mezarı, Moğolistan'da Orhun Vadisi'nde yer almaktadır. Khoshoo Tsaidam'daki gömü alanında bulunan altın tacı, onun liderliğinin ve Türk milletinin görkemli tarihinin bir sembolü olarak gün yüzüne çıkmıştır ve Moğolistan Ulusal Müzesi'nde sergilenmektedir.
Bilge Kağan'ın mesajları, yalnızca geçmişe değil, bugüne ve geleceğe de ışık tutmakta. Türk milleti, Ötüken ruhunu yaşattığı sürece bağımsızlık, birlik ve güç yolunda ilerleyecektir. Bilge Kağan'ın sözleriyle ifade edersek:
"Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?"
Bu miras, sadece Göktürklerin değil, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nden Azerbaycan'a, Türkmenistan'dan Kazakistan'a kadar tüm Türk dünyasının ortak değeridir. Bilge Kağan'ın liderliği, Türk milletinin asla unutmayacağı bir rehberliktir.
Bugün Türk dünyasının dört bir yanındaki bağımsız Türk devletleri, onun hayalini kurduğu birlik ve beraberliğin bir yansımasıdır.
Bilge Kağan'ın sesi, Ötüken'in yokuşlu ormanlarında yankılanıyor;
"Ey Türk milleti! Kendine dön, bir ol, güçlü ol!"