Teslimiyet nişanı, Kurban bayramı
Kurban Bayramı, İslam inancının en derin ve en sembolik ibadetlerinden biridir. Allah'a teslimiyetin, sadakatin ve kulluğun bir nişanıdır. Hz. İbrahim'in, Rabbinden aldığı emirle oğlu İsmail'i kurban etmeye razı oluşu, aklın almadığı ve sadece imanla kavranabilecek bir sadakat örneğidir. Bu teslimiyetin mükafatı olarak Cebrail'in getirdiği koç, kurban ibadetinin temelini oluşturur. Kurban kesmek, malın ve canın asıl sahibinin Allah olduğunu kabul etmek onun rızasını kazanmak uğruna fedakârlıkta bulunmaktır. Akıtılan kan, aslında bir teslimiyetin, bir bağlılığın ve bir arınmanın simgesidir. İslam'da kurban, Allah rızası için kesilir. Hiçbir beşere, kutsal zata veya sembole değildir. Ne bir azize adanır, ne bir türbeye. Kurban, yalnızca Yüce Allah'a takdim edilir. Bu yönüyle hem tevhid inancının altını çizer, hem de kulluğun özüne işaret eder. Kuran-ı Kerim'de Hac Suresi'nin 37. ayetinde buyurulur "Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Allah'a ulaşacak olan, sadece sizin takvanızdır." Yani önemli olan niyettir, teslimiyettir, kalbin halidir.
Kurban bence aynı zamanda bir sosyal adalettir, eşitliktir. Yani kesilen hayvanın eti kesen aileye, ihtiyaç sahiplerine, komşulara ve yakın çevreye dağıtılır kısaca paydaşlıktır. Bu, İslam'ın paylaşma, yardımlaşma ve toplumsal denge anlayışının somut bir göstergesidir. Kurban sayesinde, yıl boyu evine et girmeyen nice insan bayram sofralarında sevince kavuşur. İşte bu derin anlamların gölgesinde, benim çocukluğumun bayramları da bir dizi hatıralar zinciri. Benim çocukluğumun Kurban Bayramları, her zaman bir hazırlık heyecanıyla başlardı. Annem, bayramdan günler önce mutlaka yeni bayramlıklar alırdı. Renkli elbiseler, yepyeni çoraplar, mis gibi ütülenmiş mendiller, saç kurdeleleri. Bayram sabahına o kıyafetlerle uyanmanın heyecanı tarifsizdi hele o rugan ayakkabılar yok mu o rugan ayakkabılar, kıpkırmızı. Dedemlerle yaşadığımız bahçeli ev, bayramın kalbiydi. Güneş daha doğmadan kurbanlıklar hazırlanır, dedemin duaları eşliğinde ibadet yerine getirilirdi. O sırada benim aklım ise büyük aile kahvaltısında ve alacağım harçlıklarda olurdu elbet ama gözümü kırmızı ruganlardan ayırsam tabi ki. Kurban kesildikten sonra herkesin bir araya geldiği o kalabalık kahvaltı sofraları... Zeytinin, peynirin, bayram çöreğinin yanında sohbet, kahkaha ve sevgi olurdu.
Ve o yıllarda kurbanın asıl ruhu yaşatılırdı. Mahallede kimse yalnız bırakılmaz, et dağıtılır, bayram herkesin olurdu. Kurban sadece kesilmez, hatırlanır, paylaşılır ve bayramın anlamı yüreklerde yankılanırdı. Benim için her bayram, geçmişe uzanan bir köprü aslında. Şimdi aynı gelenekleri yaşayamaz, yaşatamazsak da özlenen günler olarak hafızamda kalması bile şanslı hissettiriyor. Ne demişler "Bir gelenek sürerse, bir hatıra yaşar..." Bende şimdiden tüm İslam aleminin bayramını kutlar Allah'tan kurbanlarımızı kabul, gönüllerimizi bir, sofralarımızı bereketli eylemesini dilerim.
Yazarın diğer yazıları

AK Parti'den bayrama özel video: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan güçlü Türkiye mesajı

Aydın'da feci kaza: 5 kişi yaralandı

Van'da Gazze'ye yolcusu "Madleen" gemisine destek

Elektrik akımına kapılan Ferdi Zeyrek'in durumu nasıl? Hastaneden açıklama
