“Mücadelede Ben De Varım”
Mücadele. Önemli bir kelime. Adını başka bir kelime ile değiştirmek
pek mümkün değil. Savaş değil mesela bunun karşılığı. Mücadele
savaştan çok daha uzun bir sabır sürecini ima ediyor. Daha
dayanıklı, daha dirençli, daha kararlı ve bu dirence karşın, barışı ve
ortalamayı, sağlıklı bir normalleşmeyi de söylüyor bize.
Kadına karşı şiddetle mücadele bu yüzden bir savaş olmaktan çok
bir mücadeleyi gerektiriyor. Kalıbın kendisi bile ruhu incitiyor
aslında. Herhangi bir şeye karşı şiddet de sertliği hissettirse de
kadına karşı olanı elbette tüyleri diken diken ediyor. Etmeli.
Dünyanın, toplumun, ailenin, bütün olarak hayatın iki temel unsuru;
kadın ve erkek. Hangisi zarara uğrasa, etkisi diğerine de değiyor.
Bu yüzden kadına karşı şiddet mücadelesinin ayrılmaz
unsurlarından biri kadın ise diğeri de erkeklerdir.
Şiddet insanlık tarihinde elbette yeni bir kavram veya durum değil.
Ancak artışı da göz ardı edemeyiz. Üstelik artan iletişim bize nerede
ne olduğunu hızlı bizimde gösteriyor. Ve haberdar olduğumuz
şeyler, sorumluluk alanımıza taşınıyor.
Sadece maruz kalanın, sadece kadının meselesi olmayan şiddeti
önleme, en aza indirebilme için yapılacak şeyler var. İlk adı ise var
olduğunu görüp, bir derde ortak olmak, bir çözüme katkı sunmak.
Böyle toplumsal meseleleri bizim için gündeme getiren önemli sivil
toplum kuruluşlarından biri olan KADEM, 25 Kasım vesilesi ile yine
dikkatleri bu noktaya çekiyor. Derdin devası için tüm kesimlere
mesaj veriyor, paydaşlık teklif ediyor.
Şöyle diyor KADEM Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan
Bayraktar;
"Bugün burada bir toplumsal seferberliğin ilk adımını atıyoruz.
Çünkü kadına yönelik şiddetle mücadele bir kaç kurumun değil,
bütün bir milletin meselesidir. Kampanyamızın simgesi turuncu
nokta. Turuncu, KADEM'in kurumsal rengi. Aynı zamanda Birleşmiş
Milletler'in uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele rengi. Bu
nedenle kampanyamızda turuncu nokta, kadına yönelik şiddetlemücadelede 'Ben de varım.' diyen herkesin sembolü olacak.
Yakamıza taktığımız turuncu rozet, üzerimizde taşıdığımız her
turuncu obje ya da sosyal medyada paylaştığımız her turuncu
noktayla 'Bu mücadelede ben de varım, sessiz kalmıyorum,
görmezden gelmiyorum, göz yummuyorum.' demiş olacağız."
Şimdi top bizim sahada. Bu meselenin, toplumun her katmanını ve
kişisini ilgilendiren bu meselenin "bana ne" tarafı yok. 'Biz'iz, 'hep
beraberiz'. O yüzden annesinden, evladına, eşinden kız kardeşine
bakarak bütün erkekler, maddi manevi korunaklığı olduğunu var
sayan bütün kadınlar aynı sesi vermeli. Bir gün mecbur kalmadan;
gönlünü duyarak;
"Mücadelede ben de varım"
pek mümkün değil. Savaş değil mesela bunun karşılığı. Mücadele
savaştan çok daha uzun bir sabır sürecini ima ediyor. Daha
dayanıklı, daha dirençli, daha kararlı ve bu dirence karşın, barışı ve
ortalamayı, sağlıklı bir normalleşmeyi de söylüyor bize.
Kadına karşı şiddetle mücadele bu yüzden bir savaş olmaktan çok
bir mücadeleyi gerektiriyor. Kalıbın kendisi bile ruhu incitiyor
aslında. Herhangi bir şeye karşı şiddet de sertliği hissettirse de
kadına karşı olanı elbette tüyleri diken diken ediyor. Etmeli.
Dünyanın, toplumun, ailenin, bütün olarak hayatın iki temel unsuru;
kadın ve erkek. Hangisi zarara uğrasa, etkisi diğerine de değiyor.
Bu yüzden kadına karşı şiddet mücadelesinin ayrılmaz
unsurlarından biri kadın ise diğeri de erkeklerdir.
Şiddet insanlık tarihinde elbette yeni bir kavram veya durum değil.
Ancak artışı da göz ardı edemeyiz. Üstelik artan iletişim bize nerede
ne olduğunu hızlı bizimde gösteriyor. Ve haberdar olduğumuz
şeyler, sorumluluk alanımıza taşınıyor.
Sadece maruz kalanın, sadece kadının meselesi olmayan şiddeti
önleme, en aza indirebilme için yapılacak şeyler var. İlk adı ise var
olduğunu görüp, bir derde ortak olmak, bir çözüme katkı sunmak.
Böyle toplumsal meseleleri bizim için gündeme getiren önemli sivil
toplum kuruluşlarından biri olan KADEM, 25 Kasım vesilesi ile yine
dikkatleri bu noktaya çekiyor. Derdin devası için tüm kesimlere
mesaj veriyor, paydaşlık teklif ediyor.
Şöyle diyor KADEM Mütevelli Heyet Başkanı Sümeyye Erdoğan
Bayraktar;
"Bugün burada bir toplumsal seferberliğin ilk adımını atıyoruz.
Çünkü kadına yönelik şiddetle mücadele bir kaç kurumun değil,
bütün bir milletin meselesidir. Kampanyamızın simgesi turuncu
nokta. Turuncu, KADEM'in kurumsal rengi. Aynı zamanda Birleşmiş
Milletler'in uluslararası kadına yönelik şiddetle mücadele rengi. Bu
nedenle kampanyamızda turuncu nokta, kadına yönelik şiddetlemücadelede 'Ben de varım.' diyen herkesin sembolü olacak.
Yakamıza taktığımız turuncu rozet, üzerimizde taşıdığımız her
turuncu obje ya da sosyal medyada paylaştığımız her turuncu
noktayla 'Bu mücadelede ben de varım, sessiz kalmıyorum,
görmezden gelmiyorum, göz yummuyorum.' demiş olacağız."
Şimdi top bizim sahada. Bu meselenin, toplumun her katmanını ve
kişisini ilgilendiren bu meselenin "bana ne" tarafı yok. 'Biz'iz, 'hep
beraberiz'. O yüzden annesinden, evladına, eşinden kız kardeşine
bakarak bütün erkekler, maddi manevi korunaklığı olduğunu var
sayan bütün kadınlar aynı sesi vermeli. Bir gün mecbur kalmadan;
gönlünü duyarak;
"Mücadelede ben de varım"
Yazarın diğer yazıları
ABD'de ilk kez uygulanan kök hücre nakliyle görme artışı sağlandı
Ay'dan getirilen 50 yıllık örnek bilim insanlarını şaşırttı
Tansiyon ilacı Alzheimer belirtilerini farelerde temizledi
Araştırmacılar yaşlanmanın en kritik dönemini buldu