Alışmaya ve unutmaya direnmek...
Ateşi harlı güncel olaylar haber akışlarında ve tartışma programlarında kendine yer bulurken dikkat hiç eksilmeyecek, mesele nihai çözüme kavuşuncaya kadar herkes tarafından aynı ciddiyetle takibe devam edilecek gibi gelir. Ama nihayetinde her gündem alışkanlığa yenik düşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bugün neredeyse bütün dikkatimiz Filistin'e, Gazze'ye yönelmiş durumda. İnsanlık karası katliamı, Siyonist barbarlığı, geçici ateşkesi, esir takasını, insani yardımı, Filistin'e dünyadan gelen desteği, savaşın ilk günlerinde doğan bebeğin 37 gün sonra enkazdan çıkarılışını, takip ediyor ve konuşuyoruz. Ben ise korkuyorum. Alışkanlığa yenik düşmekten korkuyorum.
Evet, Filistin'e kör ve sağır kalmayı on yıllarca sürdürmüş bir dünya var. Onları bilen görenlerin sayısı maalesef hep çok azdı. Halbuki bugün göz ardı edilemeyecek Netanyahu pervasızlığından mıdır, sosyal medya gücünden midir, başka onlarca sebebe dayandırılacak bir silsileden sebep midir... Yoksa sebebe ihtiyacı olmayanın muradı mıdır... Her ne ise geçmiş facia dönemlerinden farklı bir durum var. Bunu görebiliyoruz. Ve sona dair umut aşılayan bir değişim bu, her şeye rağmen. Ama ben bütün bu saydığım değişime rağmen korkuyorum. Unutmaktan korkuyorum. Alışmaktan korkuyorum. Kendimden korkuyorum.
Yıllar evvel kütüphanemde bir yer açmıştım. Boşluğu Filistin ve Kudüs kitapları ile doldurulacak bir alan. Oraya dizdiğim kitapları okuyalı yıllar oldu ama hala hafızamda boşluklar var. Ben hafızamdaki boşluklardan da korkuyorum. Yeniden döndüm. Elime aldığım kitapla hafızamı diri tutmanın yolunu bulmaya çalıştım...
Kudüs Ey Kudüs - Larry Collins ve Dominique Lapierre
Yıllar evvel kitaplığıma girmiş, girdiği dönemde parça parça okunmuş kitap.
"14 Mart günüydü. O gün İngilizlerin Filistin'den ayrıldıklarını, Yahudilerin İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan ettiklerini, Arapların savaşa girdiklerini gördü. Bir ihtilaf kutsal toprağı alevlere boğacak ve alevler bir daha da sönmeyecekti. Bu kitap ihtilafın doğuşunu anlatıyor."
Uluslar arası hukuk tanımazlığın tarihçesini okumak için Larry Collins ve Dominique Lapierre'in gazetecilik tekniklerini kullanarak kaleme aldıkları kitap, sıralı ve düzenli anlatımıyla okura gerçekten yardımcı oluyor. Bugünler, bu kitapla tanışmak için de, yeniden buluşmak için de gerçekten doğru zamanlar.
Nekbe 1948 (Büyük Felaket)- Nurettin Taşkesen
Yazar Nurettin Taşkesen Nekbe'nin 70. Yıl dönümü olan 2018'de yazmıştı bu kitabı. Filistin'in tarihinin en kara dönemlerinden birinin adı "Nekbe". Büyük felaket anlamına geliyor.
"15 Mayıs 1948'den sonra Siyonistlerce gerçekleştirilen katliam, baskı ve sürgünler sonucunda 750 bin Filistinli evinde, köyünden, toprağından uzaklaştırılmış, kendi ülkesinde veya başka ülkelerde mülteci durumuna düşürülmüştü. Filistinliler bu güne büyük felaket anlamına gelen "NEKBE" demişlerdi. Elinizdeki kitap, gerçek olaylara dayanan büyük felaket "NEKBE"nin belge roman niteliğinde anlatımıdır."
Tünel (Gazze'de Yaşamak) – Mehmet Âkif Ersoy)
Gazeteci Mehmet Âkif Ersoy Filistin'de saha tecrübesine sahip, bölgede muhabirlik yapmış isimlerden biri. Tecrübesini kitaplaştırdığı Tünel, belki son 15 yıla daha fazla ışık tutan bir günlük de denilebilir. Yine, 7 Ekim'e uzanan süreci anlamak bakımından önemli bir çalışma.
"Filistin için kaygılı olan herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimileri diplomasi yürütüyor kimileri insani yardım gönderiyor. Ben ise savaş muhabirliğim boyunca sadece bu toprakların, her saniye tonlarca demir parçası altında yaşama tutunmaya çalışan halklarının gözlerindeki sitemi, yüzlerindeki acıyı anlatmaya çabaladım. Anlatabildiklerim ve Tünel'de okuyacaklarınız, onların dünyasının küçücük bir detayı."