ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Biraz da sektöre eleştiri

Geçenlerde evdeydim ve televizyon izlemek istedim fakat günümüz televizyon yayıncılığının, eski kalitesini kaybetmiş, izleyicilerin beklentilerini tam anlamıyla karşılayamayan bir tablo sunduğunu gördüm. Özellikle gündüz kuşağında yayınlanan bazı kadın programları, toplumun değer yargılarına aykırı içeriklerle tepki çekmekte ve ciddi eleştiriler almakta. Ayrıca prime time kuşağı ise, genellikle birbirine saatlerce bakan dejenere olmuş ailelerin dizi senaryolarıyla dolup taşmakta. Ücretli yayın platformlarında ise daha yüksek bütçeli yapımlar sunulmasına rağmen, çoğu zaman LGBT temalı içerikler, küfür ve cinselliğin ön plana çıkması, ben dahil bazı izleyici grupları tarafından rahatsız edici olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, televizyonun sosyolojik etkileri ve izleyici davranışları açısından değerlendirilmesi gereken bir konudur.

Televizyonun tarihine bakıldığında, ilk olarak 20. yüzyılın ortalarında yaygınlaşan bu medya aracı, özellikle 60'lı ve 70'li yıllarda toplumu bilgilendirme, eğitme ve kültür aktarımı gibi önemli işlevler üstlenmiştir. O dönemlerde sınırlı kanal sayısı ve devlet eliyle kontrol edilen yayınlar vardı. Bu yapısı gereği televizyon, izleyicinin üzerinde büyük bir etkisi olan ve ailelerin topluca izlediği bir medya aracıydı. Televizyon, devlet denetiminde olduğu için toplumun değer yargıları doğrultusunda programlara ağırlık veriliyor; kültürel, ahlaki ve eğitimle ilgili konular ön planda tutuluyordu.

1980'lerin sonunda başlayan özelleştirme süreci ile birlikte televizyon kanalları daha geniş bir yayın yelpazesi sunmaya başladı. Ancak bu dönemde, reyting baskısı giderek içerik kalitesinin düşmesine yol açtı. Özel televizyon kanalları, reklam gelirlerini artırmak için daha sansasyonel ve dikkat çekici içeriklere yöneldi. Gündüz kuşağında tartışmalı programlar, dedikodu temalı içerikler ve düşük kaliteli şovlar yaygınlaştı. Birçok kanal, kısa vadeli reyting başarılarına odaklanarak izleyicilerin kalite beklentilerini göz ardı etmeye başladı. Örneğin, kadın programları olarak adlandırılan bazı sabah kuşağı yapımları, aile içi problemlerin veya kişisel ilişkilerin çözümü adına magazinsel bir dille sunulurken aslında toplumsal değerleri zedeleyen bir hal aldı.

Son yıllarda dijital platformların ortaya çıkışı, televizyon izleme alışkanlıklarını değiştirdi. Ancak ücretli abonelik gerektiren bu platformlar da bazı izleyiciler açısından hoşnutsuzluk yaratıyor. Dijital platformlarda yer alan içeriklerin denetimsizliği, her yaş grubunun kolayca erişebilmesi nedeniyle toplumda ahlaki kaygıları artırmaktadır. Yayınların özgür olması gerektiği kadar toplumun kültürel değerlerine ve ahlaki normlara uygun olması da önemlidir. Yeni nesil yayıncılığın toplumun sosyolojik yapısına uygun bir çerçevede yeniden şekillenmesi gerekmektedir. Öncelikle, daha nitelikli içerik üretimine önem verilmelidir. Reyting kaygısından uzak, gerçek anlamda bilgilendirici, eğitici ve kültürel değerlerimizi yansıtan programlara yer verilmelidir. Bu bağlamda, medya yapımcılarının toplumsal değerlere duyarlı içerikler üretme sorumluluğunu üstlenmesi gereklidir. Ayrıca, dijital platformlar da her yaş grubuna hitap eden, kaliteli içeriklerle izleyiciye ulaşmayı hedeflemelidir.

Televizyon ve dijital medya, toplumun kültür yapısını doğrudan etkileyen ve yönlendiren en güçlü araçlardır. Bugünün televizyonculuğu, geçmişten aldığı dersleri, günümüzün ihtiyaçlarıyla birleştirerek topluma daha yararlı bir hizmet sunma sorumluluğunu taşımalıdır. Bende uzun yıllardır sektöre çekirdekten gelmiş ve hali hazırda yapımcılık yapan bir medya mensubu olarak belirtmek isterim ki kaliteli yapım izlemek isteyen herkesin hakkı. Bu yüzden yapımcısı olduğum için değil gerçekten nitelikli bir tarih programı izlemek isteyenler için, her Cumartesi günü saat 23.15'te 24'te yayınlanan moderatörlüğünü Dr. Özgenur Reyhan Güler'in yaptığı "An Ve Zaman" programını izlemeye davet ediyorum.


Yazarın diğer yazıları