‘Mahrumiyet' Hakkında
"Varlıkta şaşmayan, yoklukta sarsılmayan nesiller için..."
Yukarıdaki cümle yeni çıkan bir kitabın alt başlığı. Kitabın adı ise Mahrumiyet
Eğitimi. Yazarı klinik psikolog Hilal Çorbacıoğlu.
Mahrumiyet kulağımızda, zihnimizde aşılması gereken şeylere karşılık geliyor. İyi
şeyler çağrıştırmıyor yani. Ama Çorbacıoğlu bunun bir eğitim metodu olması
gerektiğini savunuyor.
Neden? Biz mahrumiyeti kendi yaşadığımız sıkıntılardan hareketle çocuklarımıza
asla yaşatmamız gereken bir şey olarak algılıyoruz halbuki.
Ben çektim o çekmesin. Bana istediğim alınmadı, verilmedi, ona bunu
yaşatmayayım. Böyle değil mi evladımıza, onun ihtiyaçlarına bakışımız.
İşte tam da burada şu ayrımı öne sürüyor yazar; İhtiyaç başka, istek başka.
Çocukların ihtiyacını elbette karşılayın ama isteklerini koşulsuz ve anında
yerine getirmek, iyilik değil, kötülük olur. Sabırsız ve bencil insanlar, kendi
sınırını bilmeyen, başkasının sınırını da önemsemeyen karakterler buradan
çıkar.
Aslında son cümlelerin üzerine ciddi anlamda düşünmemiz lazım. Maalesef vermeyi
sevmediğimiz zorbalık ve şiddet haberlerinin temelinde bu "çünkü ben öyle istedim,
o anda istedim, isterim ve yaparım" meselesi var.
Nereden başlamalı, nasıl ilerlemeli? Kitap sadece olaya bakıp, kökene işaret edip
sebepleri bulmuyor. Bunları yaptıktan sonra, kötüleme veya karamsarlık kuyusuna
düşmeden öneriler de sunuyor. Ve öncelikle çocuklar neden, nasıl böyle oldu
demeden, dönüşümü nesillere rehber olan anne-babaya şart koşuyor.
Çocuğumuzun bugünü ve geleceği için endişe duymak neredeyse anne baba
olmanın ayrılmaz parçası, farkındayım. Ama bütün iyi niyetlerimizle beraber, onları
korumak için galiba sınırsızlık kafesinden de çıkmamız, çıkarmamız lazım.
Yukarıdaki cümle yeni çıkan bir kitabın alt başlığı. Kitabın adı ise Mahrumiyet
Eğitimi. Yazarı klinik psikolog Hilal Çorbacıoğlu.
Mahrumiyet kulağımızda, zihnimizde aşılması gereken şeylere karşılık geliyor. İyi
şeyler çağrıştırmıyor yani. Ama Çorbacıoğlu bunun bir eğitim metodu olması
gerektiğini savunuyor.
Neden? Biz mahrumiyeti kendi yaşadığımız sıkıntılardan hareketle çocuklarımıza
asla yaşatmamız gereken bir şey olarak algılıyoruz halbuki.
Ben çektim o çekmesin. Bana istediğim alınmadı, verilmedi, ona bunu
yaşatmayayım. Böyle değil mi evladımıza, onun ihtiyaçlarına bakışımız.
İşte tam da burada şu ayrımı öne sürüyor yazar; İhtiyaç başka, istek başka.
Çocukların ihtiyacını elbette karşılayın ama isteklerini koşulsuz ve anında
yerine getirmek, iyilik değil, kötülük olur. Sabırsız ve bencil insanlar, kendi
sınırını bilmeyen, başkasının sınırını da önemsemeyen karakterler buradan
çıkar.
Aslında son cümlelerin üzerine ciddi anlamda düşünmemiz lazım. Maalesef vermeyi
sevmediğimiz zorbalık ve şiddet haberlerinin temelinde bu "çünkü ben öyle istedim,
o anda istedim, isterim ve yaparım" meselesi var.
Nereden başlamalı, nasıl ilerlemeli? Kitap sadece olaya bakıp, kökene işaret edip
sebepleri bulmuyor. Bunları yaptıktan sonra, kötüleme veya karamsarlık kuyusuna
düşmeden öneriler de sunuyor. Ve öncelikle çocuklar neden, nasıl böyle oldu
demeden, dönüşümü nesillere rehber olan anne-babaya şart koşuyor.
Çocuğumuzun bugünü ve geleceği için endişe duymak neredeyse anne baba
olmanın ayrılmaz parçası, farkındayım. Ama bütün iyi niyetlerimizle beraber, onları
korumak için galiba sınırsızlık kafesinden de çıkmamız, çıkarmamız lazım.
Yazarın diğer yazıları
Aydın'da define avı ölümle bitti... Kazdığı tünelde fenalaştı
ABD baskısı yıldırmadı... Venezuela petrol üretim hedefine ulaştı
TBMM'de 2026 yılı bütçesi kabul edildi
Terörsüz Türkiye süreci... DEM Parti heyeti, TBMM Başkanı Kurtulmuş ile Bakan Tunç'u ziyaret edecek