ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Teşekkürler kötü müttefikler

Yeni yıla günler kala, hafta sonunda savunma sanayiinden yine göğsümüzü kabartan haberler aldık.
Bayraktar Kızılelma İnsansız Savaş Uçağı, dünya havacılık tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
İki insansız savaş uçağı, otonom olarak yakın kol uçuşu yaptı.
Üstelik bunu sağlayan algoritma da Baykar tarafından geliştirildi.
Yani yazılımı da bizim.
Bu teknolojik ilerleme ne demek biliyor musunuz?
Şimdiye kadar pilotlu savaş uçaklarıyla gerçekleştirilen karmaşık hava görevleri artık insansız ve otonom hava araçlarıyla yapılabilecek demek.
Aynı hafta sonunda bir başka önemli haber daha vardı.
Bayraktar Akınca Taarruzi İnsansız Hava Aracı, Tolun mühimmatının yeni ürünleriyle hedeflerini tam isabetle vurdu.
Tolun, Aselsan tarafından üretiliyor.
Yeni mühimmat parçacık etkili, yaklaşma sensörlü.
Yani çoklu hedeflere geniş alanda yüksek etkili.
Bir diğeriyse sığınak delici ki, bu kabiliyetteki mühimmat pek fazla ülke tarafından üretilmiyor.
Üstelik türünün tek yerli örneği de değil.
İnsansız hava aracından atılması ise bir başka önemli gelişme.
2025 savunma sanayi açısından bizim adımıza birçok olumlu gelişmeyle geçti.
Örneğin, nükleer olmayan en güçlü bombalardan biri olan Gazap...
Tayfun Blok 4 hipersonik füze, Gökhan, Hayalet ilk kez vitrine çıktı.
Ya da Bayraktar Kızılelma'nın görüş ötesi hava-hava füzesiyle jet motorlu bir hava aracını hareket halindeyken vurabilmesi...
Üstelik o füze de yerli üretimimiz Gökdoğan.
Ve bu ABD'den bile önce elde ettiğimiz bir başarı.
Tusaş'ın ürettiği Anka III, yine Aselsan'ın Tolun mühimmatıyla gövde içerisinden mühimmat atışını başarıyla yaptı.
Hisar-O hava savunma sistemi, kızılötesi arayıcı başlığıyla test atışında hedefi tam isabetle vurdu.
Tayfun füzemiz, uzun menzilli test atışından alnının akıyla çıktı.
Gökbey genel maksat helikopteri, yoğun kış şartlarında alçak irtifa uçuşunu başarıyla tamamladı.
Hava savunma sistemi Göksur, su üstü platformdan ilk atışını gerçekleştirdi.
Aselsan'ın Göktan projesinde atışlı testler başarıyla tamamlandı.
Bayraktar TB2'nin turbo motor ve gelişmiş yapay zekaya sahip yeni versiyonu test uçuşlarına başladı.
Bayraktar Kızılelma Aerodinamik Sistem Tanımlama Testi'ni başarıyla geçti.
Aselsan'ın Murad AESA radarı Bayraktar Akıncı ile gökyüzüyle buluştu.
Roketsan'ın Kara Atmaca füzesi en uzun menzilli ve en uzun süreli uçuşunu gerçekleştirdi.
Hürjet ses hızını aştı, Aksungur yerli motorla 40 bin feet'e çıktı.
Bayraktar TB3 ilk kez envantere girdi.
Altay tankı kışlanın yolunu tuttu.
MİLGEM projesindeki sekizinci gemi denize indirildi.
Bunlar sadece şu anda hatırlayabildiklerimden yazıya aktardıklarım.
Çok daha fazlası var, emin olabilirsiniz.
Ayrıca bunların hatırı sayılır kısmı ihracat ürünü.
Bu yıl savuma sanayii ihracatımız 9 milyar doları buldu.
Üstelik aralarında NATO ve AB ülkeleri de var, Afrika ülkeleri de, Asya da...
En son 30 adet Hürjet'in İspanya'ya satışı için 2,6 milyar Euro'luk sözleşme imzalandı.
Bir dizi ürün ilk kez ihraç edildi.
Bu ihracatlar sadece ülkenin sadece gelir elde etmesi anlamına gelmiyor.
Büyük bir etki gücü, sağlamlaşan ittifaklar demek.
Geride bırakmak üzere olduğumuz 2025, son birkaç yıl gibi dünyanın pek çok bölgesinde savaşlar, soykırım, katliamlarla geçti.
2026'da bu krizleri sona erdirme çabaları bira daha hız kazanabilir belki ama uzun vadeli kalıcı çözümler için daha zaman gerekecek gibi görünüyor.
Dünya değişiyor.
Soğuk savaş döneminin küresel dengeleri ve mücadele biçimi geride kaldı.
Tüm ülkeler kendilerini yeni şartlara hazırlıyor.
Savunma doktrinlerini, silah yeteneklerini buna göre düzenliyor.
Türkiye de bu değişimin uzun zamandır fazlasıyla farkında.
Ve çok başarılı adımlar atıyor.
Milli Teknoloji Hamlesi boşuna değildi.
Türkiye'yi takip eden değil, yön veren bir ülke konumuna taşıdı.
Savaş sahasında oyun değiştirici olmanın nasıl bir güç kattığını, ülkemize karşı oynanan oyunları nasıl bozduğunu ve dengeyi lehimize çevirdiğini defalarca gördük.
Bunun arasındaki güç de işte bu milli teknolojilerdi.
ABD'li ekonomist Jeffrey Sachs, durumu güzel özetliyor.
NATO, silahı üretenin güçlü olduğu bir sistemdi.
Teknolojik hiyerarşi üzerine inşa edilmişti.
ABD ve büyük Avrupa ülkeleri üretir, Türkiye ve diğerleri satın alırdı.
Bu teknolojik hiyerarşi, siyasi hiyerarşiyi de getiriyordu.
Ama Türkiye savunma sanayisiyle bu dengeleri bozdu.
Türkiye artık teknolojiye bağımlı değil.
Hatta SİHA gibi bazı alanlarda birçok NATO ülkesinden öndeler.
Düşünün teknoloji ülkesi Japonya bile yeni savunma stratejisinde Türkiye'den insansız deniz araçları ithal etmeyi planlıyor.
Bugünlere gelmek ne hızlı, ne kolay oldu.
Arkasındaysa geçmişte sırtımızı dayayıp "müttefik" dediğimiz ülkelerin bizi ortada bırakması vardı.
"Kötü ev sahibi insani ev sahibi yapar" derler ya...
Kötü müttefikler de bizi önemli bir savunma sanayii gücü haline getirdi.
İyi de oldu.
Kendi göbeğini kesebilmenin verdiği hareket özgürlüğü bu ülkenin hayrına...
Daha yapılacaklar da var elbette.
Örneğin ABD Başkanı Trump, pazartesi günü bizzat Netanyahu'nun önünde, Türkiye'ye
F-35 satışını ciddi şekilde düşündüklerini açıkladı.
Bu uçakların alımı sadece operasyonel amaçla faydalı olmayacak.
Bence buradan edinilecek yeni bilgilerin, elde edilecek tecrübenin kendi beşinci nesil savaş uçağımız Kaan'ın üretimine aktarılması da muhtemel ki asıl kıymetli olan bu.
Öte yandan, Kaan için "müttefik" ABD'den beklenen motorlar gelmiyor.
Bu bizi belki biraz geciktirecek ama engellemeyecek.
Belki de o uçaklar envantere 2030'da değil 2035'lerde girmeye başlayacak.
Ama kendi motorlarımızla olacak.
Bu süreçte doğacak ara boşluğu ise SİHA ve füze teknolojileriyle kapatmamız pekâlâ mümkün olabilir.
Zaten bu konuda çok ciddi yol alınıyor.
Buna benzer başka meseleler de var elbette ama hepsinin uygulanabilir bir b planı var.
Müttefik gibi davranmayan müttefiklere karşı şerbetliyiz.
Yeni yılda daha bağımsız, daha güçlü bir Türkiye dileğiyle.


Yazarın diğer yazıları
Çağrı Alkan
TRÇ