İnsanlığı bekleyen tehlike
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüşünde birçok konuda çok önemli mesajlar verdi.
Benim en çok dikkatimi çekense nüfus artışı hakkındaki sözleriydi.
"Nüfus artış hızında şu anda maalesef 1,7'deyiz. Bu bir intihardır. Bunu çözmemiz lazım" dedi.
"Boşuna en az 3 çocuk demiyoruz" diye konuştu.
İşin siyaseti ve yaşam şartlarına dair tartışmalara girmeden, aslında bunun pek çok ülke için çok ciddi bir sorun olduğunu vurgulamakta fayda var.
Maalesef Türkiye için de aynısı geçerli.
Durumu şöyle özetleyelim.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de nüfus artış hızı 2010'da binde 15,9'du.
2023'te binde 1,1'e düştü.
Teknik detaylarda boğulmadan bazı bilgileri hatırlamak gerekli.
Toplumun kendini yenilemesi için doğurganlık oranı en az 2,1 olması lazım.
Türkiye ise bundan olumsuz yönde giderek uzaklaşıyor.
Bunun altında kalması nüfusun zamanla yaşlanması, gençlerin azalması, iş gücünün ve büyümenin azalması, sosyal güvenlikte yükün artması, uzun vadede de nüfusun azalması ve yaşlı bir ülke haline gelmek demek.
Eğitim-istihdam dengesizliği, askeri ve savunma zayıflığı, göç ve etnik dengesizlik, küresel rekabet kaybı da cabası.
Ne yazık ki birçok ülke bunun ileri sonuçlarını günümüzde yaşıyor.
Türkiye'nin bu tehlikeye düşmemesi için de nüfus artış hızını artırması şart.
Tıpkı diğer ülkeler gibi.
Bir de bunun büyük ölçekli halini düşünün.
İlerleyen yıllarda nelerle karşılaşacağımıza bir göz atalım.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü bu konuda önemli ve can sıkıcı bir tablo ortaya koyuyor.
1995'ten 2025'e kadarki süreçte 60 yaş ve üstü kişilerin sayısı 541 milyondan 1,2 milyara yükseldi.
2030'a kadar dünya genelinde her 6 kişiden 1'i 60 yaş ve üzerinde olacak.
2020'den 2030'a, 60 yaş üstü insan sayısı yüzde 40 oranında artarak 1,4 milyarı bulacak.
2050'de 2,1 milyara ulaşması bekleniyor.
2080'e gelindiğinde ise dünya çapında 65 yaş ve üstü kişilerin sayısı 18 yaş altındakilerin sayısını geçecek.
Üstelik Hindistan gibi dünya nüfusunun hatırı sayılır bir kısmını oluşturan ve müthiş bir hızla nüfusunu artıran ülkelere rağmen.
İşte böyle bir tabloda, nüfusunu genç ve dinamik tutan ülkeler kazanacak.
Bu yüzden Japonya'dan Çin'e, hatta Avrupa'da kadar geniş bir coğrafyada hükümetler nüfusu artırmanın yollarını arıyor.
Biz de treni kaçırmamalıyız.
Benim en çok dikkatimi çekense nüfus artışı hakkındaki sözleriydi.
"Nüfus artış hızında şu anda maalesef 1,7'deyiz. Bu bir intihardır. Bunu çözmemiz lazım" dedi.
"Boşuna en az 3 çocuk demiyoruz" diye konuştu.
İşin siyaseti ve yaşam şartlarına dair tartışmalara girmeden, aslında bunun pek çok ülke için çok ciddi bir sorun olduğunu vurgulamakta fayda var.
Maalesef Türkiye için de aynısı geçerli.
Durumu şöyle özetleyelim.
TÜİK verilerine göre Türkiye'de nüfus artış hızı 2010'da binde 15,9'du.
2023'te binde 1,1'e düştü.
Teknik detaylarda boğulmadan bazı bilgileri hatırlamak gerekli.
Toplumun kendini yenilemesi için doğurganlık oranı en az 2,1 olması lazım.
Türkiye ise bundan olumsuz yönde giderek uzaklaşıyor.
Bunun altında kalması nüfusun zamanla yaşlanması, gençlerin azalması, iş gücünün ve büyümenin azalması, sosyal güvenlikte yükün artması, uzun vadede de nüfusun azalması ve yaşlı bir ülke haline gelmek demek.
Eğitim-istihdam dengesizliği, askeri ve savunma zayıflığı, göç ve etnik dengesizlik, küresel rekabet kaybı da cabası.
Ne yazık ki birçok ülke bunun ileri sonuçlarını günümüzde yaşıyor.
Türkiye'nin bu tehlikeye düşmemesi için de nüfus artış hızını artırması şart.
Tıpkı diğer ülkeler gibi.
Bir de bunun büyük ölçekli halini düşünün.
İlerleyen yıllarda nelerle karşılaşacağımıza bir göz atalım.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü bu konuda önemli ve can sıkıcı bir tablo ortaya koyuyor.
1995'ten 2025'e kadarki süreçte 60 yaş ve üstü kişilerin sayısı 541 milyondan 1,2 milyara yükseldi.
2030'a kadar dünya genelinde her 6 kişiden 1'i 60 yaş ve üzerinde olacak.
2020'den 2030'a, 60 yaş üstü insan sayısı yüzde 40 oranında artarak 1,4 milyarı bulacak.
2050'de 2,1 milyara ulaşması bekleniyor.
2080'e gelindiğinde ise dünya çapında 65 yaş ve üstü kişilerin sayısı 18 yaş altındakilerin sayısını geçecek.
Üstelik Hindistan gibi dünya nüfusunun hatırı sayılır bir kısmını oluşturan ve müthiş bir hızla nüfusunu artıran ülkelere rağmen.
İşte böyle bir tabloda, nüfusunu genç ve dinamik tutan ülkeler kazanacak.
Bu yüzden Japonya'dan Çin'e, hatta Avrupa'da kadar geniş bir coğrafyada hükümetler nüfusu artırmanın yollarını arıyor.
Biz de treni kaçırmamalıyız.
Yazarın diğer yazıları
Başsavcılık'tan CHP'li Özel'e yalanlama... Açıklamaları dezenformasyon niteliğinde
Soykırımcı İsrail'den Lübnan'a saldırı... Topçu ateşi açtılar
Önceki yargıç istifa etmişti... Uluslararası Adalet Divanı'na yeni üyesi seçildi
Irak'ta seçim sona erdi... Başbakan Sudani'nin koalisyonu kazandı