ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Şubat'ın acı hali

Bazı tarihler vardır, takvimlerde bir gün gibi dursa da, milyonların kalbinde bir ömür boyu taşınacak bir yara açar. 6 Şubat, işte öyle bir tarih. Deprem gecenin en soğuk, en karanlık saatinde, uykunun en derininde yakaladı insanları. Yataklarında huzurla uyuyan çocukları, sabah işe gitmeyi planlayan babaları, annelerinin yanına kıvrılmış masum yavruları... Saat 04.17'de, bir kıyamet koptu. Hala yazarken zorlandığım "sesimi duyan var mı?" cümlesinin kulağıma kazındığı yerdeyim yerle bir yerle yeksan. Beton yığınlarının altında sıkışan hayaller, karanlıkta yankılanan çığlıklar, ulaşılamayan telefonlar... Bir şehir, bir hayat, bir gelecek, birkaç saniye içinde yok oldu. Ne eller uzanabildi sevdiğine, ne de sesler birbirine ulaşabildi. İnsanlar donarak, üşüyerek, ağlayarak bekledi. Kimisi annesini çağırdı, kimisi çocuğunun adını sayıklayarak gözlerini yumdu hayata.

Enkazdan çıkan her can, yeni bir hikaye demekti. Ama oradan çıkamayanlar, tamamlanmamış cümleleriyle, son mesajlarıyla, bir gün önceki hayalleriyle kaldılar. Bir genç kız, düğün davetiyesini basmaya hazırlanıyordu, bir adam oğluna bisiklet alacaktı, bir kadın o sabah kahvaltısı için ekmek koymuştu masaya... Ama o ekmek, kimsenin boğazından geçemedi.

Takvimde yılın en kısa ayı diyorduk şubat için gün halbuki milyonlar için zamanın durup en uzun gecenin yaşandığı gündü. Depremin üzerinden günler, aylar, hatta yıllar geçse de, bazı acılar geçmiyor. Hala uyandığında evinde olmadığını fark edenler var. Hala annesinin sesini duymayı bekleyen çocuklar var. Hala sabah işine gitmek için uyanamayan insanlar var. Çünkü o sabah, artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Deprem sadece binaları değil, yürekleri de yıktı. Bir anne, enkaz altından çıkarılan oğlunun montunu kokluyor hala. Bir baba, evinin molozları arasında çocuğunun oyuncak arabasını arıyor. Ve bir kız kardeş, artık olmayan evlerinin yerinde kardeşine fısıldıyor "Üşüdün mü?"

Evet, üşüdüler. O gece herkes üşüdü. Betonların soğukluğunda, çaresizliğin içinde, ölümün soğuk nefesinde... Ve şimdi, o soğuk hiç gitmiyor içlerinden. Bu satırları yazan biri olarak, keşke elimden gelen bir şey olsaydı. Keşke kelimeler, o enkazlardan çıkamayanları geri getirebilseydi. Ama biliyorum, bizler ne kadar yazarsak yazalım, bazı acılar yalnızca hissedilir.


Yazarın diğer yazıları