ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İstese de istemese de…

İsrail'de Netanyahu hükümeti öyle bir duruma düştü ki, özellikle Gazze konusunda artık bazı adımlar mecburen kabul etmek zorunda kalacak gibi görünüyor.
Onlara kalsa Gazze'yi tamamen işgal edip, Filistinlileri toptan yeryüzünden silmek için hiçbir adımdan çekinmeyecekler.
Ancak durum artık istedikleri gibi soykırım yapabilmelerine olanak tanımıyor.
Burada iki önemli unsur var.
Biri Türkiye'nin büyük çabalarıyla oluşturulan uluslararası kamuoyu ve ABD Başkanı Trump üzerinde oluşturduğu etki.
Burada elbette başka birçok ülkenin de katkısı var ama en başı Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
İkincisi, uzun zamandır söylediğimiz gibi İsrail'in bu katliamlarına desteğin, hem dünyanın vicdanında hem siyaseten ABD'yi dibe çekmeye başlaması.
Yani ABD, İsrail'e destek vermek bir yana artık katliamlarına göz yummanın bile kendisine zarar verdiğinin farkında.
Bu da İsrail ve ABD'nin çıkarlarının ayrışmaya başladığını gösteriyor ki, belki de en önemli kırılma noktası bu.
Üstelik bu ayrışmayı son dönemde Amerikan yönetiminin en tepesindeki isimlerin açıklamalarından da anlayabiliyoruz.
Hal böyleyken, bir başka denge daha ortaya çıktı.
ABD'nin İsrail'le çıkarları ayrışmaya başlarken, Türkiye ile örtüşmeye başladı.
Elbette bu da kendi kendine olmadı.
Arkasında uzun zaman alan büyük çabalar, politikalar, diplomasi var.
Trump işte bu nedenle en az 4 kez Gazze'de ateşkes anlaşmasına varılmasında Türkiye'nin büyük desteğini vurguladı ve teşekkür etti.
İsrail ve Amerikan basınından da anlayabiliyoruz ki, Trump Türkiye'nin Gazze'de bir şekilde sahada varlık göstermesini istiyor.
Çünkü İsrail'i yeni katliamlardan caydırabilecek önemli bir güç olduğunun fakında.
Yanına diğer Müslüman ülkelerin de gelmesiyle, Trump adına İsrail'i dizginlemek çok daha kolay olacak.
Üstelik bunu doğrudan Amerikan askerini Gazze'ye gönderip İsrail'in karşısına dikerek yapmayacak.
Türkiye ise orada varlık göstererek İsrail'i daha da köşeye sıkıştıracak ve kendi etki gücünü artıracak.
Yani herkes adına kazanım var.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, New York'taki toplantıda Trump'la görüşen Müslüman ülkelerden mevkidaşlarını İstanbul'da topladı.
Gazze'de bundan sonra atılacak adımlar konuşuldu.
Elbette istikrar gücü de masadaydı.
Fidan Türkiye'nin Gazze'de sorumluluk almaya hazır olduğunu açıkça ifade etti.
Ancak yasal çerçevenin belli olması gerektiğini belirtti.
Orada da iş BM Güvenlik Konseyi'ne düşüyor.
ABD ise süreci ilerletmekte kararlı.
Konsey üyelerine bir tasarı gönderdi.
Metinde Gazze'de kurulacak Uluslararası İstikrar Gücü var.
Tasarıya göre İstikrar Gücü bir BM Barış Gücü olmayacak.
Geçici bir güvenlik gücü olacak.
En az 2 yıl görev yapacak.
Kapsamlı yetkiler verilecek.
Bu süre içinde İsrail kademe kademe Gazze Şeridi'nden çekilecek.
Filistin Yönetimi de Gazze'de rol alabilmek için reformlar yapacak.
İlerleyen günlerde BM Güvenlik Konseyi'nde ele alınması bekleniyor.
Birkaç hafta içinde de oylama muhtemel.
Planlar söz konusu gücün ocak ayında göreve başlaması yönünde.
İsrail'in, Türk askerinin Gazze'de bulunmasına açıkça karşı olduğu sır değil.
Hatta bu muhalefeti kırmak için bazı ara formüller de geliştirilebileceği konuşuluyor.
Bununla birlikte, az önce de bahsettiğimiz gibi Trump'ın niyeti orada Türkiye'nin mutlaka varlık göstermesi yönünde.
Haliyle İsrail'in kabule mecbur bırakılacağı yeni pazarlıklar, belki de gergin görüşmeler yaşanabilir.
İsrail medyası da durumun farkında.
Ankara'nın Gazze'de büyük bir rol oynamaya başlayacağını yazıyorlar.
Onların endişesi, Türkiye'nin Hamas'ın bir şekilde iktidarda kalmasına zemin hazırlama ihtimali.
Ancak Türkiye Hamas'ın bundan sonra Gazze Şeridi'nin yönetiminde olmayacağını söylüyor.
Hamas da bunu zaten defalarca dile getirmişti.
Ancak hem Türkiye hem İstanbul'daki toplantıya katılan diğer ülkeler, Gazze'nin geleceğinin Filistin liderliği tarafından şekillendirilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
Yani "Orada İsrail'e hiçbir şekilde yer yok" diyorlar.
ABD ve İsrail arasındaki çıkar ayrışmasının tek noktası Gazze değil.
Suriye konusunda da benzer bir durum var.
İsrail'in kaos arzusuyla Suriye'yi istikrarsızlaştırma ve ülkeye müdahale etme hedefi de yine Trump'ın politikalarıyla törpülenmiş durumda.
Önümüzdeki günlerde Suriye cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın Washington ziyaretiyle, Tel Aviv biraz daha geri plana atılacak gibi...
O ziyaret hem Suriye'nin ekonomik kalkınması, hem SDG'nin devlet sistemine entegrasyonu açısından önemli gelişmelerin habercisi olabilir.
Şam'dan gelen son haberler de entegrasyon konusu nihayete erişmese de önemli yol alındığı yönünde.
Şimdilik bir askeri operasyon seçeneği gündemden düşürülmüş gibi görünüyor.
Tabii yarın İsrail yine arka kapıdan dolanarak bir provokasyona imza atar da süreç sallantıya girer mi, bilemeyiz.
Ancak Gazze'de olduğu gibi Suriye'de de İsrail'e en güzel cevap, silahları susturmak olacak.
İşte o zaman bölgeye bambaşka bir huzur iklimi gelebilir.
İsrail istese de istemese de...


Yazarın diğer yazıları
Çağrı Alkan
TRÇ
Çağrı Alkan
Utanıyorum