Hepimiz aynı gemideyiz
Dünya siyaseti, yoğun, hızlı ve sert.
Savaşlar, kavgalar ve çekişmelerin ortasındaysa asıl büyük sorun her geçen yıl kendisini daha da güçlü şekilde hissettiriyor.
Adeta gümbür gümbür geliyor.
İnsanlık ise kaynaklarını bu büyük sorunla mücadeleye seferber etmesi gerekirken, ne yazık ki birbiriyle uğraşıyor.
Bugünlerde Brezilya'da önemli bir toplantı var.
COP30 olarak da anılan, 2025 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı.
Birkaç gün önce liderler zirvesi yapıldı.
Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz temsil etti.
Türkiye bu mücadeleye büyük önem veriyor.
Hatta önümüzdeki yıl zirveye ev sahibi olmak istiyor.
Bilincin artması şart.
Tüm ülkeler imkânları ölçüsünde elini taşın altına koymalı.
İmkânı olanlar, olmayanlara omuz vermeli.
Çünkü bu gemi batarsa herkesle birlikte batacak.
Meseleyi biraz daha açalım.
Bahsettiğimiz konu, daha popüler haliyle "Küresel Isınma" olarak bilinen iklim değişikliği.
İnsanoğlunun kendi eliyle hazırladığı felaket.
Sanayi devrimi sonrasında fosil yakıtların tüketimiyle artan karbon salınımı artık dünyamızı boğuyor.
Atmosferde miktarı artan karbon, ısıyı hapsediyor.
Dünyanın ısınmasına yol açıyor.
Tıpkı üzerimize örttüğümüz bir battaniye gibi.
Ve ne acı ki artık geri dönüş yok.
Ama etkilerini kısıtlamak mümkündü.
10 yıl önceki konferansta, ülkeler Paris İklim Anlaşması'nı imzalamıştı.
Ana hedef, küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesine göre 1,5 dereceyle sınırlayabilmek.
Sadece bir buçuk derece...
Kulağa çok küçük geliyor olabilir ama etkileri korkunç boyutlarda.
Dünyadaki yaşam döngüsü o kadar mükemmel ve hassas bir dengede ki, küresel ölçekte 1,5 derecelik ısınma kaotik sonuçlar getiriyor.
Son yıllarda daha şiddetli sıcak dalgaları, daha şiddetli yağışlar, daha büyük seller, daha ölümcül kasırgalar ve bazı bölgelerde daha sert kart fırtınaları görünmesinin sebebi bu.
Brezilya'daki zirve, o anlaşmanın imzalanmasının 10. yılında gerçekleşti.
Nerede olduğumuza baktığımızdaysa durum hiç de iç açıcı değil.
Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak mümkün olmayacak gibi çünkü şimdiden 1,4 dereceye ulaşıldı.
Evet adımlar atıldı.
Yenilenebilir enerji ve özellikle güneş enerjisi yatırımları hızla arttı.
Ancak planlar, en başından beri sürekli olarak zamanlamanın gerisinde kaldı.
2015'teki Paris İklim Anlaşması'na göre, ülkeler bu yılki zirve öncesinde sera gazı salınımını azaltacak güncellenmiş planları sunacaktı.
Ancak anlaşmaya imza atan 200 ülkenin sadece üçte biri bunu yaptı.
Bir de Trump gibi küresel ısınmaya inanmayan ve ülkesini anlaşmadan çeken liderler var.
ABD havayı en fazla kirleten ülkelerden biri.
Gelişmiş ülkelerin, iklim değişikliğiyle mücadele için gelişmekte olan ülkelere 2035'e kadar 300 milyar dolarlık destekte bulunması gerekiyor.
Bu hedeften de çok uzaktayız.
Dahası, zaten 300 milyar dolar da mevcut ihtiyaçlar karşısında çok küçük bir miktar.
En az 1,3 trilyon dolar gerekli ki o paranın nasıl temin edilebileceği konusunda kimsenin net bir fikri yok.
Net olansa, insanlık olarak gaza sonuna kadar basmış, uçuruma doğru yol almakta olduğumuz.
Mevcut durum sürerse, yüzyılın sonunda küresel ısınma 2,7 dereceye ulaşacak.
Bugünlerde şiddeti artan felaketlere bakıp, çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya kalacağını siz düşünün.
Savaşlar, kavgalar ve çekişmelerin ortasındaysa asıl büyük sorun her geçen yıl kendisini daha da güçlü şekilde hissettiriyor.
Adeta gümbür gümbür geliyor.
İnsanlık ise kaynaklarını bu büyük sorunla mücadeleye seferber etmesi gerekirken, ne yazık ki birbiriyle uğraşıyor.
Bugünlerde Brezilya'da önemli bir toplantı var.
COP30 olarak da anılan, 2025 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı.
Birkaç gün önce liderler zirvesi yapıldı.
Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz temsil etti.
Türkiye bu mücadeleye büyük önem veriyor.
Hatta önümüzdeki yıl zirveye ev sahibi olmak istiyor.
Bilincin artması şart.
Tüm ülkeler imkânları ölçüsünde elini taşın altına koymalı.
İmkânı olanlar, olmayanlara omuz vermeli.
Çünkü bu gemi batarsa herkesle birlikte batacak.
Meseleyi biraz daha açalım.
Bahsettiğimiz konu, daha popüler haliyle "Küresel Isınma" olarak bilinen iklim değişikliği.
İnsanoğlunun kendi eliyle hazırladığı felaket.
Sanayi devrimi sonrasında fosil yakıtların tüketimiyle artan karbon salınımı artık dünyamızı boğuyor.
Atmosferde miktarı artan karbon, ısıyı hapsediyor.
Dünyanın ısınmasına yol açıyor.
Tıpkı üzerimize örttüğümüz bir battaniye gibi.
Ve ne acı ki artık geri dönüş yok.
Ama etkilerini kısıtlamak mümkündü.
10 yıl önceki konferansta, ülkeler Paris İklim Anlaşması'nı imzalamıştı.
Ana hedef, küresel ısınmayı sanayi devrimi öncesine göre 1,5 dereceyle sınırlayabilmek.
Sadece bir buçuk derece...
Kulağa çok küçük geliyor olabilir ama etkileri korkunç boyutlarda.
Dünyadaki yaşam döngüsü o kadar mükemmel ve hassas bir dengede ki, küresel ölçekte 1,5 derecelik ısınma kaotik sonuçlar getiriyor.
Son yıllarda daha şiddetli sıcak dalgaları, daha şiddetli yağışlar, daha büyük seller, daha ölümcül kasırgalar ve bazı bölgelerde daha sert kart fırtınaları görünmesinin sebebi bu.
Brezilya'daki zirve, o anlaşmanın imzalanmasının 10. yılında gerçekleşti.
Nerede olduğumuza baktığımızdaysa durum hiç de iç açıcı değil.
Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak mümkün olmayacak gibi çünkü şimdiden 1,4 dereceye ulaşıldı.
Evet adımlar atıldı.
Yenilenebilir enerji ve özellikle güneş enerjisi yatırımları hızla arttı.
Ancak planlar, en başından beri sürekli olarak zamanlamanın gerisinde kaldı.
2015'teki Paris İklim Anlaşması'na göre, ülkeler bu yılki zirve öncesinde sera gazı salınımını azaltacak güncellenmiş planları sunacaktı.
Ancak anlaşmaya imza atan 200 ülkenin sadece üçte biri bunu yaptı.
Bir de Trump gibi küresel ısınmaya inanmayan ve ülkesini anlaşmadan çeken liderler var.
ABD havayı en fazla kirleten ülkelerden biri.
Gelişmiş ülkelerin, iklim değişikliğiyle mücadele için gelişmekte olan ülkelere 2035'e kadar 300 milyar dolarlık destekte bulunması gerekiyor.
Bu hedeften de çok uzaktayız.
Dahası, zaten 300 milyar dolar da mevcut ihtiyaçlar karşısında çok küçük bir miktar.
En az 1,3 trilyon dolar gerekli ki o paranın nasıl temin edilebileceği konusunda kimsenin net bir fikri yok.
Net olansa, insanlık olarak gaza sonuna kadar basmış, uçuruma doğru yol almakta olduğumuz.
Mevcut durum sürerse, yüzyılın sonunda küresel ısınma 2,7 dereceye ulaşacak.
Bugünlerde şiddeti artan felaketlere bakıp, çocuklarımıza ve torunlarımıza nasıl bir dünya kalacağını siz düşünün.
Yazarın diğer yazıları
Çin'den elektrikli kamyon atağı: Dizel devri sona mı eriyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Rusya-Ukrayna mesajı: "İstanbul sürecinin yeniden devreye girmesi faydalı olur"
Güney Kore'de feribot faciası: 270 yolcu tehlikede
Honda 256 bin Accord Hybrid'i geri çağırıyor