ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Sporcuların kalbinde gizli tehlike: Atriyal fibrilasyonun bilinmeyen yönleri

Neslişah Yumak - | Son Güncelleme Tarihi:
Sporcuların kalbinde gizli tehlike: Atriyal fibrilasyonun bilinmeyen yönleri

Türkiye'de yapılan son araştırmalar, dayanıklılık sporcularının atriyal fibrilasyon riskinin sporcu olmayanlara kıyasla dört kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgu, düzenli egzersizin kalp sağlığı üzerindeki etkileriyle ilgili yeni tartışmaları beraberinde getiriyor.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Türkiye'de ve dünyada egzersizin kalp sağlığı üzerindeki olumlu etkileri uzun süredir biliniyor. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar, özellikle dayanıklılık sporlarıyla uğraşan bireylerde atriyal fibrilasyon riskinin beklenenden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Atriyal fibrilasyon, kalpte düzensiz ve genellikle hızlı atımlara yol açan bir ritim bozukluğu olarak biliniyor ve hem kalp yetmezliği hem de inme riskini artırıyor. Sporcu olmayan bireylere kıyasla, dayanıklılık sporcularında bu riskin dört katına kadar çıkabildiği belirtiliyor. Bu durum, düzenli egzersizin genel sağlık üzerindeki faydalarına rağmen, aşırıya kaçıldığında kalp sağlığı açısından bazı riskler barındırabileceğine işaret ediyor.

Egzersiz ve kalp sağlığı: Ne kadar faydalı, ne kadar riskli?

Yapılan geniş kapsamlı analizlerde, haftada 150 ila 300 dakika arasında orta veya yoğun tempoda fiziksel aktivite yapan bireylerde atriyal fibrilasyon riskinin hareketsiz kişilere göre %10 ila %15 oranında azaldığı tespit edildi. Bu bulgu, egzersizin kalp sağlığını korumada önemli bir rol oynadığını destekliyor. Ancak, egzersiz miktarının önerilen seviyelerin çok üzerine çıkması durumunda, özellikle dayanıklılık sporcularında riskin artmaya başladığı gözlemleniyor. Araştırmalar, haftalık egzersiz süresinin önerilen miktarın üç katına çıkmasının kadınlarda atriyal fibrilasyon riskini %20 oranında daha da azalttığını, ancak erkeklerde bu koruyucu etkinin görülmediğini ortaya koydu. Bu noktada, cinsiyetler arasındaki farklılıkların da dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.

Atriyal fibrilasyon tanısı almış hastalarda da egzersizin önemli bir tedavi yöntemi olduğu belirtiliyor. Yapılan meta-analizler, düzenli egzersizin bu hastalarda aritmi nüks riskini %30 oranında azalttığını gösteriyor. Ayrıca, egzersiz sayesinde hastaların semptomlarında ve genel yaşam kalitesinde de belirgin iyileşmeler sağlanabiliyor. Ancak, hangi egzersiz türünün ve miktarının en etkili olduğu konusunda henüz kesin bir görüş birliği bulunmuyor. Program süreleri, egzersiz sıklığı ve antrenman yoğunluğu bireyler arasında büyük farklılıklar gösterdiği için, kişiye özel programların önemi giderek artıyor. Bu durum, tıp dünyasında kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının gerekliliğini bir kez daha gündeme getiriyor.

Dayanıklılık sporlarında artan atriyal fibrilasyon riski ve cinsiyet farkları

Dayanıklılık sporlarının, özellikle maraton ve ultra koşular gibi uzun süreli ve yüksek tempolu aktivitelerin popülaritesi son yıllarda Türkiye'de de hızla artıyor. Ancak bu tür sporların kalp üzerindeki etkileri tam olarak anlaşılmış değil. Araştırmalar, egzersiz miktarı ile atriyal fibrilasyon riski arasında J şeklinde bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Yani, egzersiz miktarı önerilen seviyelere kadar artırıldığında risk azalıyor; fakat bu seviyelerin çok üzerine çıkıldığında, risk yeniden yükselmeye başlıyor. Özellikle haftada yedi saatten fazla yoğun egzersiz yapan erkeklerde atriyal fibrilasyon riskinin %12 oranında arttığı bildiriliyor. Kadınlarda ise bu kadar yüksek egzersiz seviyelerinde riskin artmadığı gözlemleniyor. Bu farklılığın, kadınların kalp yapısındaki ve hormonal yanıtlarındaki bazı koruyucu mekanizmalardan kaynaklanabileceği düşünülüyor. Özellikle östrojen hormonunun kalp adaptasyonlarını stabilize edici etkisi, kadın sporcularda riskin daha düşük olmasında rol oynayabilir.

İsveç'te yapılan ve yaklaşık 52.000 kayakçının incelendiği bir çalışmada, daha fazla yarışa katılan sporcularda atriyal fibrilasyon riskinin %30 daha yüksek olduğu, daha hızlı bitirme sürelerinin ise %20 daha fazla riskle ilişkili olduğu bulundu. Bu veriler, hem egzersiz miktarının hem de yoğunluğunun atriyal fibrilasyon riskini belirlemede önemli faktörler olduğunu gösteriyor. Sporcuların antrenman yükü ve yarış performansları, kalp üzerindeki uzun vadeli baskının artmasına neden olabiliyor. Özellikle genç sporcularda riskin daha yüksek çıkması, bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor.

Atriyal fibrilasyonun altında yatan nedenler ve sporcular için öneriler

Uzmanlar, egzersiz ile atriyal fibrilasyon arasındaki karmaşık ilişkiyi tam olarak açıklayabilmiş değil. Ancak, uzun yıllar boyunca yüksek antrenman yüküne maruz kalan sporcularda kalp odacıklarında büyüme, duvarlarda stres artışı ve skarlaşma gibi yapısal değişikliklerin oluşabileceği düşünülüyor. Özellikle tekrarlayan yoğun egzersizler, kalpte iltihaplanma ve elektriksel iletimde geçici yavaşlamalara yol açabiliyor. Zamanla bu değişiklikler, kalp odacıklarının boyutunda artışa ve kalp dokusunda kalıcı skarlaşmaya neden olabiliyor. Bu da atriyal fibrilasyon gelişme riskini artırıyor. Tek bir dağ maratonu sonrasında bile, kalpte kısa süreli iltihaplanma ve iletimde yavaşlama gözlenebiliyor. Bu nedenle, uzun vadede sürekli yüksek tempoda antrenman yapan sporcuların kalp sağlığı açısından daha dikkatli olmaları öneriliyor.

Her ne kadar ortalama bir koşucunun maraton için antrenman yaparken atriyal fibrilasyon riskinin artması olası olmasa da, antrenman programlarının bilinçli ve dengeli şekilde planlanması büyük önem taşıyor. Özellikle haftada birçok saat antrenman yapan sporcuların, genel antrenman hacmini ve yoğunluğunu göz önünde bulundurmaları, kalp üzerindeki stresi azaltmada etkili olabilir. Atriyal fibrilasyonun tedavi edilebilir ve yönetilebilir bir hastalık olduğu da unutulmamalı. Düzensiz nabız, çarpıntı veya nefes darlığı gibi belirtiler ortaya çıktığında, vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmak ve gerekli tedaviyi almak hayati önem taşıyor.

Türkiye'de sporcular için atriyal fibrilasyon riskine karşı alınacak önlemler

Türkiye'de dayanıklılık sporlarına olan ilginin artmasıyla birlikte, sporcuların kalp sağlığı konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Atriyal fibrilasyonun erken teşhisi ve tedavisi, hem sporcuların performansını koruması hem de yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından kritik öneme sahip. Sporcuların düzenli olarak kardiyolojik kontrollerden geçmesi, antrenman programlarını kişiselleştirmesi ve aşırıya kaçmaktan kaçınması öneriliyor. Ayrıca, egzersiz sırasında veya sonrasında ortaya çıkan olağan dışı belirtilerin ciddiye alınması ve profesyonel destek alınması, olası komplikasyonların önüne geçilmesinde etkili olabilir. Türkiye'deki spor kulüpleri ve federasyonların da bu konuda bilgilendirici çalışmalar yapması, toplumsal farkındalığın artırılmasına katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak, düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite genel sağlık için vazgeçilmez olsa da, özellikle dayanıklılık sporlarıyla ilgilenen bireylerin kalp sağlığına ekstra özen göstermesi gerekiyor. Atriyal fibrilasyon riski, egzersiz miktarı ve yoğunluğuyla yakından ilişkili olduğundan, dengeli ve bilinçli bir antrenman yaklaşımı benimsemek büyük önem taşıyor. Türkiye'de sporcuların ve antrenörlerin bu konuda bilinçlenmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde kalp sağlığının korunmasına katkı sağlayacaktır.


Etiketler:
atriyal fibrilasyon sporcu sağlığı kalp hastalıkları dayanıklılık sporu egzersiz riski