Kadınlar depresyonda erkeklerden iki kat daha fazla genetik risk taşıyor

Berghofer Tıbbi Araştırma Enstitüsü tarafından yönetilen ve yaklaşık 200 bin kişinin DNA'sı incelenerek gerçekleştirilen araştırma, depresyon hastalığının biyolojik temellerine ilişkin önemli bulgular ortaya koymaktadır. Çalışmada, kadınların depresyon riski açısından genetik olarak erkeklerden daha yüksek bir konumda olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç, depresyonun tedavi edilme biçimini köklü bir şekilde değiştirebilecek nitelikte bulunmaktadır.

Genetik belirteçlerde büyük fark

Araştırmacılar, depresyonla ilişkili ortak genetik 'bayrakları' belirlemek amacıyla geniş bir katılımcı grubunun genetik yapısını analiz etmiştir. Elde edilen veriler, kadınlarda yaklaşık 13 bin genetik belirtecin depresyonla bağlantılı olduğunu gösterirken, erkeklerde bu sayı 7 bin olarak saptanmıştır. Bu fark, depresyon hastalığının cinsiyetler arasında farklı genetik temellere sahip olduğunu güçlü bir şekilde göstermektedir. Araştırma ekibi, bu genetik değişikliklerin metabolizma ve hormon üretimiyle ilgili biyolojik yolları etkileyebileceğini belirtmiştir.

Metabolik semptomlar ve tedavi perspektifi

Araştırmacı Jodi Thomas, depresyon hastalığının genetik bileşeninin kadınlarda erkeklere kıyasla daha belirgin olduğunu vurgulamıştır. Thomas, erkeklerde ve kadınlarda paylaşılan ve benzersiz genetik faktörleri ortaya çıkarmanın, depresyonun nedenlerine dair daha net bir anlayış sağladığını ifade etmiştir. Bulgular, depresyon tedavisinde daha kişiselleştirilmiş ve etkili yöntemlerin geliştirilmesine yol açabilecek niteliktedir. Araştırma sırasında, kadınlarda depresyonla ilişkili bazı genetik farklılıkların, kilo değişiklikleri veya enerji seviyelerindeki dalgalanmalar gibi metabolik semptomları açıklamaya yardımcı olabileceği keşfedilmiştir.

Araştırmacı Brittany Mitchell, bu bulguların kadınlarda depresyonun tedavi edilme şeklinde önemli değişikliklere yol açabileceğini belirtmiştir. Mitchell, şimdiye kadar depresyonun kadınları ve erkekleri neden farklı şekillerde etkilediğine dair tutarlı araştırmaların sınırlı olduğunu vurgulamıştır. Genetiğin bu farklılıkta olası rolü, uzun süredir tam olarak anlaşılamamıştır. Günümüzde geliştirilen ilaçların ve yapılan araştırmaların çoğunlukla erkek katılımcılar etrafında yoğunlaştığı gözlenmektedir. Bu durum, kadınlara yönelik depresyon tedavilerinin geliştirilmesinde bir boşluk oluşturmuştur.