ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Gece yarısı uyanıklık; Tarihte yaygın olan uyku düzeni modern çağda neden ortadan kayboldu?

Ali Kemal Cora - | Son Güncelleme Tarihi:
Gece yarısı uyanıklık; Tarihte yaygın olan uyku düzeni modern çağda neden ortadan kayboldu?

İnsanlık tarihinin büyük bölümünde, kesintisiz sekiz saatlik uyku norm değildi. Bunun yerine insanlar her gece iki ayrı uyku dönemine ayrılmış geceler yaşardı, aralarında gece yarısı civarında saatlerce uyanık kalırlardı. Bu alışkanlık, yapay aydınlatmanın yaygınlaşması ve Sanayi Devrimi'nin getirdiği değişimlerle birlikte yüzyıllar içinde ortadan kayboldu.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Tarihte yaygın olan iki uyku düzeni

İnsanlık tarihinin çoğu döneminde, gece boyunca kesintisiz uyku hiç de alışılmış bir durum değildi. Araştırmalar ve tarihi belgeler, insanların genellikle her gece iki ayrı uyku periyoduna bölünen bir yaşam tarzı sürdüğünü göstermektedir. Bu uyku dönemleri sıklıkla 'birinci uyku' ve 'ikinci uyku' olarak adlandırılmış, her biri birkaç saat sürmüştür. Bu iki uyku bölümü arasında, gecenin ortasında bir saat veya daha fazla süren bir uyanıklık aralığı bulunmaktaydı.

Avrupa, Afrika ve Asya'dan gelen çok sayıda tarihi kayıt, bu uyku düzeninin ne kadar yaygın olduğunu ortaya koymaktadır. Ailelerin akşam karardıktan kısa bir süre sonra yatağa gittikleri, gece yarısı civarında uyandıkları ve şafaktan önce tekrar uyuya döndükleri belirtilmektedir. Antik Yunan şairi Homeros ve Roma şairi Vergilius gibi ünlü yazarların eserlerinde bile 'birinci uykuyu sonlandıran saat' ifadelerine rastlanması, bu uyku sisteminin ne kadar yaygın ve kabul gören bir pratik olduğunu göstermektedir.

Geceyi iki parçaya bölmek, insanların zamanı algılama biçimini derinden etkilemiştir. Sessiz uyanıklık aralığı, gecelere net bir orta nokta sağlamış ve özellikle uzun kış akşamlarının daha az monoton ve yönetilmesi daha kolay hissedilmesini mümkün kılmıştır. Bu aralık, ölü bir zaman değil, fark edilen ve değerlendirilen bir zamandı.

Gece yarısı uyanıklığında yapılan faaliyetler

Gece yarısında uyanıp kalınan bu saatler, insanlar tarafından çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Bazı insanlar ateşi karıştırmak, hayvanları kontrol etmek veya ev işleriyle ilgilenmek gibi pratik görevleri yerine getirmek için kalkarlardı. Diğerleri ise yatakta kalarak dua etmek, az önce gördükleri rüyaları düşünmek veya meditasyon yapmak tercih etmişlerdir. Sanayi öncesi dönemlerden kalan mektuplar ve günlükler, insanların bu sessiz saatleri okumak, yazmak, hatta aile üyeleri veya komşularla sessizce sosyalleşmek için değerlendirdiklerini göstermektedir. Birçok çift, bu gece yarısı uyanıklığını yakınlık ve birliktelik için bir fırsat olarak kullanmıştır.

Yapay aydınlatmanın uyku düzenini değiştirmesi

İkinci uykunun kaybolması, son iki yüzyılda meydana gelen derin toplumsal ve teknolojik değişikliklerin sonucudur. Bu değişikliklerin en önemlilerinden biri, yapay aydınlatmanın icadı ve yaygınlaşmasıdır. 1700'ler ve 1800'ler boyunca, önce yağ lambaları, ardından gaz aydınlatması ve sonunda elektrik ışığının bulunması, geceyi tamamen farklı bir şekilde deneyimlenebilir hale getirmiştir. Gün batımından kısa bir süre sonra yatmak yerine, insanlar artık lamba ışığı altında akşamın ilerleyen saatlerine kadar ayakta kalabilmişlerdir.

Biyolojik açıdan bakıldığında, geceleyin parlak ışık maruziyeti, insan vücudunun iç saatini, yani sirkadiyen ritimleri önemli ölçüde kaydırmıştır. Bu değişim, vücutları birkaç saatlik uykunun ardından uyanmaya daha az eğilimli hale getirmiştir. Işık zamanlaması bu süreçte kritik bir rol oynamıştır. Yatmadan önce oda ışığına maruz kalmak, melatonin üretimini baskılar ve geciktirir, bu da uykunun başlangıcını daha geç saatlere iter. Sabah ışığı ise, özellikle yüksek miktarda mavi ışık içermesi nedeniyle, sirkadiyen ritimleri düzenlemek için son derece önemlidir ve vücudun kortizol üretimini uyarmada en etkili dalga boyudur.

Sanayi Devrimi ve uyku alışkanlıklarının dönüşümü

Sanayi Devrimi, insanların sadece nasıl çalıştığını değil, aynı zamanda nasıl uyuduklarını da köklü biçimde dönüştürmüştür. Fabrika programları ve endüstriyel üretim sistemleri, tek bir kesintisiz dinlenme bloğunu teşvik etmiştir. 20. yüzyılın başlarında, sekiz saatlik kesintisiz uyku fikri, yüzyıllar boyunca devam eden iki uyku ritminin yerini almıştır. Bu değişim, modern yaşamın gerekliliklerine uyum sağlama ihtiyacından kaynaklanmıştır.

Bilimsel araştırmalar, bu değişimin ne kadar köklü olduğunu göstermektedir. Uzun kış gecelerini karanlıkta simüle eden ve saatleri veya akşam ışığını ortadan kaldıran çok haftalık laboratuvar uyku çalışmalarında, katılımcılar genellikle sakin bir uyanıklık aralığıyla iki uyku dönemine geri dönmüşlerdir. 2017 yılında Madagaskarlı bir tarım topluluğu üzerinde yapılan çalışma, elektrik olmayan ortamlarda yaşayan insanların hala çoğunlukla iki bölüm halinde uyuduklarını ve yaklaşık gece yarısı kalktıklarını ortaya koymuştur. Bu bulgular, iki uyku düzeninin insanın doğal biyolojisinin bir parçası olduğunu ve yapay aydınlatmanın bu doğal ritmi nasıl bozduğunu açıkça göstermektedir.

Işık ipuçlarının zaman algısına etkisi

Işık, insan vücudunun iç saatini ayarlamada ve zamanın ne kadar hızlı geçtiğini hissetmemizde temel bir rol oynamaktadır. Kışın, daha geç ve daha zayıf sabah ışığı, sirkadiyen uyumunu zorlaştırır ve uyku düzenini olumsuz etkileyebilir. Bu ipuçları solduğunda, özellikle kış aylarında veya yapay aydınlatma altında yaşadığımızda, vücudumuz zaman konusunda sürüklenme yaşamaktadır.

Zaman-izolasyon laboratuvarlarında ve mağara çalışmalarında yapılan araştırmalar, bu durumun ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir. Doğal ışık veya saatler olmadan, hatta sürekli karanlıkta haftalarca yaşayan insanlar, geçen günleri yanlış saymışlardır. Bu çalışmalar, ışık ipuçları olmadan zamanın ne kadar kolay kayıp gittiğini ve insanın ışığa ne kadar bağımlı olduğunu ortaya koymaktadır. Modern yaşamda yapay aydınlatmanın her yerde bulunması, bu doğal mekanizmaları tamamen değiştirmiş ve insanların uyku düzenlerini yeniden şekillendirmiştir.

Sonuç olarak, gece yarısında uyanan insanlar, sadece modern bir rahatsızlık yaşamıyor, aslında insanlığın tarihsel uyku düzenine atavistik bir dönüş yaşıyorlar. Elektrik ışığı ve Sanayi Devrimi'nin getirdiği değişimler, yüzyıllar boyunca devam eden bir alışkanlığı ortadan kaldırmış olsa da, insan vücudunun bu iki uyku dönemine yönelik doğal eğilimi hala mevcuttur. Işık ve zaman algısının bu kadar yakından bağlantılı olması, modern yaşamda uyku sorunlarının neden bu kadar yaygın olduğunu açıklamaya yardımcı olmaktadır.


Etiketler:
uyku tarihi sirkadiyen ritim yapay aydınlatma sanayi devrimi gece yarısı uyanıklık