ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Mısır'ın kayıp hayalet şehri Imet 2,500 yıl sonra yeniden gün yüzüne çıktı

Özkan Özger - | Son Güncelleme Tarihi:
Mısır'ın kayıp hayalet şehri Imet 2,500 yıl sonra yeniden gün yüzüne çıktı

Arkeologlar, Mısır'ın doğu Nil Deltası'nda, yüzyıllardır tarım arazilerinin altında kaybolmuş olan antik Imet şehrini yeniden keşfetti. Bölgedeki kule evler ve arkeolojik buluntular, Imet'in sıradan Mısırlıların yaşamına dair çarpıcı ipuçları sunuyor.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Arkeologlar, Mısır'ın doğu Nil Deltası'nda yüzyıllardır toprak altında gizli kalmış olan antik Imet şehrini yeniden ortaya çıkardı. Modern Tell Nabasha köyünün yakınlarında, Tanis'in yaklaşık on kilometre güneyinde bulunan bu alan, 2,500 yıl öncesine dayanan kule evleriyle dikkat çekiyor. Imet'in keşfi, hem bölgenin tarihi dokusuna hem de antik Mısırlıların günlük yaşamına dair önemli bilgiler sunuyor. Özellikle "kule evler" adı verilen çok katlı kerpiç yapılar, kısıtlı arazi koşullarında nasıl yaratıcı çözümler üretildiğini gözler önüne seriyor. Bu gelişme, Nil Deltası'nda kaybolmuş şehirlerin izini sürmek için modern teknolojinin ve dikkatli arkeolojik çalışmanın nasıl bir araya getirilebileceğini de gösteriyor.

Imet'in kule evleri: Antik Mısır'ın dikey yaşam alanları

Manchester Üniversitesi'nden Mısırbilimci Dr. Nicky Nielsen'in öncülüğünde yürütülen kazılar, Imet şehrinin en çarpıcı özelliklerinden biri olan kule evleri gün yüzüne çıkardı. Bu çok katlı kerpiç yapılar, kalın duvarları, yoğun sokak dokusu ve ekli çalışma alanlarıyla dikkat çekiyor. Arkeologlar, bu evlerin zemin planlarını ortaya çıkarırken, uzun profilleri ve sağlam temellerinin, dönemin insanlarının yaşam alanlarını üst üste inşa etme konusunda ne kadar deneyimli olduklarını gösterdiğini belirtiyor. Geç Dönem Mısır'dan Roma dönemine kadar uzanan süreçte Nil Deltası'nda yaygın olan bu kule evler, Mısır'ın diğer bölgelerinde ise oldukça nadir görülüyor. Imet'te ortaya çıkarılan bu yapıların, kısıtlı ve sık sık su baskınına uğrayan arazilerde güvenli ve verimli bir yaşam alanı oluşturmak için tercih edildiği düşünülüyor. Bu evlerin varlığı, antik Mısırlıların sadece tapınaklar ve anıtsal yapılarla değil, gündelik yaşamda da yenilikçi mimari çözümler ürettiğini kanıtlıyor.

Kaybolmuş bir şehir: Imet'in yeniden keşfi ve arkeolojik yöntemler

Imet şehri, yüzyıllar boyunca tarım arazileri ve modern köylerin altında neredeyse tamamen kaybolmuştu. Arkeologlar, eski haritaları yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleriyle birleştirerek, gömülü yapıların izlerini tespit etmeyi başardı. Toprakta gözlenen ince renk değişimleri ve sıra dışı bitki kümeleri, altta yatan duvarların ve sokakların hatlarını ortaya çıkardı. Bu ipuçları, dikkatli kazı çalışmalarıyla doğrulandı ve sığ hendeklerde kerpiç temeller, tahıl işleme alanları ve hayvan barınakları gün yüzüne çıkarıldı. Imet'in bulunduğu arazi, sık sık su baskınına uğradığı için, antik höyüğün yalnızca en yüksek kısımları bugüne ulaşabilmiş durumda. Bu durum, Nil Deltası'ndaki birçok antik şehrin neden görünmez hale geldiğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Özellikle kule evler ve çevresindeki yapılar, arkeologların kayıp şehirlerin izini sürmek için modern teknolojiyi nasıl kullandıklarını gözler önüne seriyor. Imet'in yeniden keşfi, Nil Deltası'nın zengin arkeolojik potansiyelini bir kez daha ortaya koydu.

Gündelik yaşamdan izler: Kule evlerin içindeki hayat

Arkeologlar, kule evlerin çevresinde ve dar geçitlerinde buldukları buluntular sayesinde, antik Imet sakinlerinin günlük yaşamına dair önemli ipuçları elde etti. Yemek pişirme alanları, tahıl öğütme zeminleri ve depolama kutuları, insanların arazinin her köşesini verimli şekilde kullandığını gösteriyor. Kazılar sırasında, üst katlardan düşmüş bronz bir ritüel sistrum bulundu. Bu müzik aleti, tapınak törenlerinde ve festivallerde kullanılıyordu. Sistrumun evde bulunması, bazı ailelerin dini aletleri yalnızca tapınaklarda değil, evlerinde de sakladıklarını gösteriyor. Ayrıca, parlak yeşil seramikten yapılmış küçük bir ushabti figürü ile çocuk tanrı Harpokrat'ı betimleyen bir oyma levha da gün yüzüne çıkarıldı. Bu buluntular, ev içi dini inançların ve koruma arayışının gündelik yaşamda ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Arkeolojik katmanlarda üst üste yığılmış şişeler, yiyecek kalıntıları ve terk edilmiş aletler, şehrin kimi zaman ani bir şekilde terk edildiğini ve siyasi ya da askeri çalkantıların gündelik hayatı nasıl etkilediğini gösteriyor. Imet'in kule evlerinde bulunan bu donmuş sahneler, antik Mısır'da sıradan insanların yaşamına nadir bir pencere açıyor.

Tapınaklar, tören yolları ve değişen inançlar

Imet şehri, yalnızca bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda Alt Mısır'ın koruyucu tanrıçası Wadjet'e adanmış önemli bir dini merkezdi. Şehrin kenarında yer alan ana tapınak, bir zamanlar taş döşeli bir tören yolu ile diğer kutsal alanlara ve kamusal alanlara bağlanıyordu. Bu yol, dini törenler için resmi bir güzergâh olarak kullanılıyordu. Arkeologlar, Ptolemaios dönemine tarihlenen büyük bir yapının kalıntılarını da ortaya çıkardı. Bu yapı, devasa kerpiç sütunlara ve kireç taşından yapılmış bir zemin kaplamasına sahipti ve eski tören yolunun tam karşısında inşa edilmişti. Böylece, dini güzergâhın işlevi değişmiş, yolun kullanımı kısıtlanmıştı. Yolun Ptolemaios döneminin ortalarına kadar kullanılmadığına dair bulgular, şehirdeki dini pratiklerin ve güç dengelerinin zamanla nasıl değiştiğini gösteriyor. Ayrıca, tapınak taşlarının tahıl avluları ve avlular için döşeme blokları olarak yeniden kullanılması, kutsal mimarinin günlük ihtiyaçlar uğruna nasıl dönüştüğünü ortaya koyuyor. Bu değişim, antik Mısır toplumunda pratik gereksinimlerin ve yeni dini fikirlerin eski anıtları nasıl şekillendirdiğine dair önemli bir örnek sunuyor.

Imet şehrinden alınan dersler ve günümüze yansımaları

Imet'in yeniden keşfi, antik Mısırlıların Nil Deltası'ndaki zorlu ve kalabalık yaşam koşullarına karşı nasıl yaratıcı çözümler geliştirdiğini gösteriyor. Kule evler, sıkı sokak şebekeleri ve birbiriyle iç içe geçmiş konut ve çalışma alanları, sınırlı ve istikrarsız arazide güvenli bir şehir yaşamı kurmayı mümkün kıldı. Bu bulgular, Mısır tarihinin yalnızca piramitler ve anıtsal mezarlarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda tarım arazileri, kasabalar ve kanalların altında da zengin bir geçmişin yattığını vurguluyor. Arkeologlar, uydu görüntüleri ve titiz saha çalışmaları sayesinde, kaybolmuş şehirlerin hikâyelerini yeniden gün yüzüne çıkarabiliyor. Imet'teki son çalışmalar, sıradan ailelerin bu kentsel dünyada nasıl yaşadığını, dolu kerpiç sokaklar ve yüksek kule evler aracılığıyla anlamamıza yardımcı oluyor. Bu keşif, Nil Deltası'nın arkeolojik potansiyelinin ve antik Mısır'ın gündelik yaşamının ne kadar renkli ve çeşitli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak, Imet şehrinin yeniden keşfi, antik Mısır'ın kaybolmuş şehirlerinin modern teknoloji ve arkeolojik yöntemlerle nasıl aydınlatılabileceğine dair önemli bir örnek teşkil ediyor. Kule evler ve diğer buluntular, hem dönemin mimari zekâsını hem de sıradan insanların yaşamına dair detayları ortaya koyuyor. Bu gelişme, Nil Deltası'nın hala keşfedilmeyi bekleyen birçok sırrı barındırdığını ve arkeologların bu sırları çözmek için çalışmalarını sürdürdüğünü gösteriyor.


Etiketler:
Imet Mısır arkeolojisi Nil Deltası kule evler antikkent