ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

İnsanlar nesneleri dokunmadan hissedebiliyor mu? Bilim insanlarından çarpıcı keşif

Özkan Özcan - | Son Güncelleme Tarihi:
İnsanlar nesneleri dokunmadan hissedebiliyor mu? Bilim insanlarından çarpıcı keşif

Londra'daki Queen Mary Üniversitesi'nde yürütülen araştırma, insanların 'uzaktan dokunma' adı verilen ve nesnelere temas etmeden onları algılamalarını sağlayan yeni bir duyusunun varlığını ortaya koydu. Bu bulgu, insan duyularına dair bilinenleri sarsarken, özellikle uzaktan dokunma kavramı bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı.

Kapat

HABERİN DEVAMI

İnsanların dokunmadan, yalnızca parmak uçlarını kullanarak kumun altında gömülü nesneleri algılayabildiği ortaya çıktı. Londra'daki Queen Mary Üniversitesi'nde yapılan yeni bir araştırma, 'uzaktan dokunma' olarak adlandırılan bu duyunun varlığını bilimsel olarak kanıtladı. Araştırma kapsamında gönüllüler, kumun içine gizlenmiş nesneleri temas etmeden tespit etmeyi başardı. Elde edilen sonuçlar, insan beyninin ve sinir sisteminin, klasik dokunma duyusunun ötesinde, çevredeki zayıf basınç dalgalarını algılayabilme kapasitesine sahip olduğunu gösterdi. Uzaktan dokunma kavramı, insan duyularının sınırlarını yeniden tanımlarken, bu yeteneğin hem evrimsel kökenleri hem de potansiyel uygulama alanları bilim insanlarının ilgisini çekiyor.

Uzaktan dokunma: İnsanların bilinmeyen duyusu

Çalışmanın başında yer alan psikolog Elisabetta Versace ve ekibi, insanların parmak uçlarındaki sinirlerin ötesine geçen bir algı mekanizmasına sahip olabileceğini öne sürdü. Araştırmada, katılımcılar kum dolu bir kutuda parmak uçlarını yüzeyde gezdirerek, gömülü nesneleri doğrudan temas olmadan tespit etmeye çalıştı. Deneyler sonucunda, gönüllülerin yaklaşık yüzde 70 doğruluk oranıyla kumun içinde saklanan küpleri bulabildiği gözlemlendi. Bu oran, insan beyninin ve sinir sisteminin, gevşek malzemeler içinde oluşan zayıf basınç dalgalarını algılayabildiğini gösteriyor. Uzaktan dokunma, özellikle kum veya tuz gibi granüler ortamlarda, taneciklerin hareketiyle oluşan küçük basınç değişimlerinin insan tarafından hissedilmesine dayanıyor. Bu duyunun, bazı kıyı kuşlarının ıslak kumun altında avlarını bulmasına benzer bir mekanizmayla çalıştığı düşünülüyor.

İnsan ve robot arasında dokunma yarışı

Araştırmada, insan performansı aynı görevi yerine getirmek üzere eğitilmiş bir robotik sistemle de karşılaştırıldı. Robot koluna yerleştirilen dokunsal sensörler ve makine öğrenme algoritmaları kullanılarak yapılan testlerde, robotun da kumun altında nesne tespiti yapabildiği belirlendi. Ancak, insan katılımcıların yaklaşık yüzde 70,7 doğruluk oranına karşın, robot sistemin doğruluk oranı yüzde 40 seviyesinde kaldı. Robotik sistem zaman zaman daha derin nesneleri algılayabilse de, çok sayıda yanlış pozitif sonuç üretti. Bu sonuçlar, insan beyninin ve sinir sisteminin, en ince fiziksel sinyalleri ayırt etme konusunda halen makinelerden daha başarılı olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, robotların performansını artırmak için fizik tabanlı simülasyonlarla gerçek deneylerin birleştirilebileceğini ve yanlış pozitiflerin azaltılabileceğini belirtiyor.

Uzaktan dokunmanın doğadaki örnekleri ve evrimsel kökeni

Uzaktan dokunma duyusu, yalnızca insanlara özgü bir fenomen değil. Doğada, özellikle bazı kuş türlerinde ve balıklarda benzer mekanizmalar uzun süredir gözlemleniyor. Kıyı kuşları, gagalarının ucundaki özel alıcılar sayesinde, ıslak kumun altında saklanan avlarını basınç gradyanlarını hissederek bulabiliyor. Balıklar ise yan hat organlarıyla suyun içindeki titreşimleri algılayabiliyor ve bu sayede sürüler halinde hareket edebiliyor. Memelilerde ise bıyıklar, hava akımlarını ve dokunsal sinyalleri algılayarak çevreyi tanımalarına yardımcı oluyor. İnsanlarda ise bu tür özel yapılar bulunmamasına rağmen, sinir sisteminin zayıf fiziksel ipuçlarını yorumlayabilme yeteneğini koruduğu anlaşıldı. Bu bulgu, uzaktan dokunmanın yeni evrimleşmiş bir yetenekten ziyade, insanlarda uzun süredir var olan ve büyük ölçüde kullanılmayan bir kapasite olabileceğini düşündürüyor.

Uzaktan dokunmanın potansiyel uygulamaları

Uzaktan dokunma duyusunun keşfi, çeşitli bilimsel ve teknolojik alanlarda yeni uygulama olanakları doğurabilir. Özellikle arkeoloji, adli bilimler ve gezegen bilimi gibi görsel verilerin yetersiz kaldığı alanlarda, zayıf mekanik ipuçlarını algılayabilen gelişmiş dokunsal sistemler büyük avantaj sağlayabilir. Ayrıca, bu yeteneğin saha çalışmalarında, örneğin gömülü nesnelerin hassas bir şekilde haritalanmasında veya kazı sırasında kazara hasarın önlenmesinde önemli katkılar sunabileceği belirtiliyor. Mühendisler, robotik sistemlerde uzaktan dokunma prensiplerini kullanarak, malzeme farkındalığına sahip araçlar geliştirmeyi hedefliyor. Özellikle nem oranının sinyal gücünü artırdığı göz önüne alındığında, sensörlerin yerel koşullara göre ayarlanması gerektiği vurgulanıyor. Bu tür teknolojik gelişmeler, kurtarma ekipleri, cerrahlar ve baskı altında çalışan teknisyenler için de büyük önem taşıyabilir.

Gelecekte uzaktan dokunma araştırmaları nereye evrilecek?

Şu ana kadar yapılan deneyler, uzaktan dokunma duyusunun yalnızca kum gibi belirli granüler ortamlarda test edildiğini gösteriyor. Bilim insanları, bu yeteneğin toprak, plastik boncuklar veya farklı tanecik boyutlarına sahip diğer ortamlarda da araştırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, parmak hareket hızı, nesne şekli ve malzeme sürtünmesi gibi faktörlerin, algı alanını ve tespit başarısını nasıl etkilediği de gelecekteki çalışmaların odak noktası olacak. Robotik sistemlerin eğitimi ve algoritmalarının geliştirilmesiyle, makinelerin de insanlara yaklaşan bir hassasiyetle uzaktan dokunma yeteneği kazanabileceği öngörülüyor. Bunun yanı sıra, insanların zayıf fiziksel ipuçlarını fark etme yeteneğinin eğitimle geliştirilebileceği ve bu becerinin özellikle hassas dokunma gerektiren mesleklerde önemli avantajlar sağlayabileceği belirtiliyor.

Sonuç olarak, Londra'da gerçekleştirilen bu araştırma, insan duyularına dair bilinenleri sorgulatan ve uzaktan dokunma kavramını bilim dünyasının gündemine taşıyan önemli bir adım oldu. Uzaktan dokunma duyusunun hem evrimsel kökenleri hem de potansiyel uygulama alanları, önümüzdeki yıllarda yapılacak yeni çalışmalarla daha da aydınlatılacak gibi görünüyor.


Etiketler:
uzaktan dokunma insan duyuları bilimsel keşif robotik sinir sistemi