Mikrodalga fırınlar hakkında şaşırtan gerçek! Rezonans frekansı efsanesi

Uzun yıllardır mikrodalga fırınların yiyecekleri, su moleküllerinin rezonans frekansı üzerinde etkili olarak ısıttığına inanılıyordu. Ancak bilimsel araştırmalar, bu yaygın inanışın gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Mikrodalga fırınlarda kullanılan 2,45 GHz frekansı, suyun rezonansı nedeniyle değil, uluslararası standartlar ve radyo parazitlerini önleme amacıyla belirlenmiş durumda. Türkiye'de de sıkça kullanılan mikrodalga fırınların asıl çalışma prensibi, rezonans frekansı ile değil, dielektrik ısıtma yöntemiyle açıklanıyor.

Mikrodalga fırınlarda ısıtma nasıl gerçekleşiyor?

Mikrodalga jeneratörü, fırının metal duvarlarından yansıyan mikrodalgalar üreterek, su, yağ ve protein gibi polar moleküllerin hareket etmesini sağlıyor. Bu moleküller, değişken elektrik alanı sayesinde hizalanmaya çalışıyor ve bu süreçte moleküller arasında çarpışmalar meydana geliyor. Bu çarpışmalar sırasında düzenli hareket bozuluyor ve ortaya çıkan kaotik hareket, ısı enerjisine dönüşüyor. Bilimsel olarak bu süreç "dielektrik ısıtma" olarak adlandırılıyor. Su molekülleri, yüksek polariteleri nedeniyle diğer moleküllere kıyasla daha hızlı ısınıyor; ancak bu, rezonans frekansı ile ilgili bir durum değil. Mikrodalgaların yiyeceğe nüfuz edebildiği derinlik ise yaklaşık 1,5 ila 4 santimetre arasında değişiyor.

Buz ve yiyeceklerin ısınma süreci

Buzun mikrodalgada daha yavaş erimesinin nedeni, rezonans frekansının eksikliği değil. Buzda bulunan hidrojen bağları, su moleküllerinin hareketini kısıtlıyor ve sürtünmeyi azaltıyor. Bu nedenle buzun erimesi daha uzun sürüyor. Mikrodalga fırınlarda yiyecekler genellikle dıştan içe doğru ısınıyor. Çünkü mikrodalgalar, yiyeceğin derinlerine kadar nüfuz edemiyor. Isının daha derinlere ulaşması ise ısı iletkenliği sayesinde gerçekleşiyor. Tüm bu bilgiler, mikrodalga fırınların çalışma prensibinin sanılanın aksine rezonans frekansına değil, dielektrik ısıtma mekanizmasına dayandığını ortaya koyuyor.