ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Yükselen CO2 gıdalarımızın besin değerini azaltıyor

Ada Kahriman - | Son Güncelleme Tarihi:
Yükselen CO2 gıdalarımızın besin değerini azaltıyor

Leiden Üniversitesi'nin yeni araştırması, atmosferdeki karbon dioksit seviyesinin artmasının gıdaların besin madde içeriğini önemli ölçüde düşürdüğünü ortaya koymaktadır. Bitkiler daha hızlı büyürken, mineral ve protein gibi hayati besin öğeleri giderek azalmaktadır.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Gıda, yaşamlarımızın temel yapı taşlarından biri olup, çoğu zaman fark etmediğimiz şekillerde gündelik rutinlerimizi düzenler. Gıdaları hazırlarız, lezzetini tadıp içimiz rahat ederiz ve sağlıklı yaşamak için ona güveniriz. Ancak tarlaların çevresindeki hava koşulları hızla değişiyor ve bitkiler, çoğumuzun hiç görmediği şekillerde dönüşüm geçiriyor.

Leiden Üniversitesi'nden yürütülen kapsamlı bir araştırma, yükselen CO2 seviyesinin, güvendiğimiz gıdaları nasıl sessizce yeniden şekillendirdiğini açığa çıkarmıştır. Sorunun kaynağı, tabağımıza konulan gıda miktarında değil, o gıdanın beslenme değerinin kendisinde yatmaktadır. Bu fark, birçok insanın tahmin ettiğinden çok daha önemli sonuçlar doğurmaktadır.

CO2 artışı mahsulleri nasıl değiştiriyor

Atmosferdeki karbon dioksit miktarı arttığında, bitkiler daha hızlı büyüme göstermektedir. Ancak bu hızlı büyüme, önemli ödünlerle birlikte gelmektedir. Leiden Üniversitesi araştırmacıları, çok sayıda deneyden elde edilen binlerce ölçümü toplayarak bunları tek bir kapsamlı resimde birleştirmiştir.

Her bir test farklı çevre koşulları altında gerçekleştirilmiş olsa da, genel eğilim tutarlı kalmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bitkiler daha fazla karbonhidrat üretirken, aynı zamanda daha az mineral taşımaya başlamıştır. Bu değişiklik, tahıllar, meyveler, yumrular ve yapraklı sebzeler gibi geniş bir ürün yelpazesinde gözlemlenmiştir.

Yükselen CO2 seviyeleri bitkilerin büyümesini hızlandırırken, beslenme değeri geride kalmıştır. Gözlenen bu desen, bitkilerin sera içinde veya açık tarla koşullarında yetiştirilip yetiştirilmediğine bakılmaksızın geçerli olmuştur. Bu bulgu, sorunun sadece belirli tarım yöntemleriyle sınırlı olmadığını, aksine daha geniş bir atmosferik fenomen olduğunu göstermektedir.

CO2 nedeniyle besin maddesi düşüşü ve sağlık riskleri

Araştırmanın en endişe verici bulgusu, çinko seviyesinin en keskin şekilde düştüğü olmuştur. Çinko kaybını, demir ve protein eksikliği yakından takip etmiştir. Magnezyum, kalsiyum ve diğer birçok hayati besin maddesi de aynı anda azalmıştır. Bazı mahsullerde çinko içeriği üçte birinden fazlasını kaybetmiştir.

İnsanlar bu gıdaları tükettikten sonra hala doygun hissedebilir ve karnı tok olabilir, ancak vücudunun günlük besin ihtiyaçlarını karşılamayacak kadar az besin alacaktır. Kaloriler yükselirken besin maddeleri düştükçe, bu tehlikeli kombinasyon hem obeziteyi hem de gizli açlığı aynı anda tetikleyebilir. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerde ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açabilir.

Araştırmanın bir diğer endişe verici bulgusu, bazı zararlı metallerin bazı mahsullerde artış göstermiş olmasıdır. Kurşun ve krom gibi ağır metaller küçük ama fark edilir yükselişler sergilemiştir. Düzenli olarak bu tür ağır metallere maruz kalma, küçük miktarlarda bile, uzun vadede insan sağlığına ciddi zarar verebilmektedir.

Bu değişimler, pirinç veya buğday gibi tek bir temel gıdaya büyük ölçüde bağımlı olan bölgeler için özellikle endişe vericidir. O temel gıdadaki besin değerindeki tek bir değişiklik, tüm topluluklar boyunca geniş çaplı etki yaratabilir ve beslenme krizine neden olabilir.

Gıda güvenliği ve besin maddesi güvenliğinin birlikte değerlendirilmesi

Leiden Üniversitesi'nden çevre bilimci Sterre ter Haar, araştırmanın önemini şu sözlerle vurgulamıştır: "Gıda güvenliği konusunda, insanların midelerini doldurabilip dolduramazlar diye sık sık sorgularız. Ancak araştırmamız, gıda güvenliğinin aynı zamanda besin maddesi güvenliği anlamına geldiğini göstermektedir. Bu konuya çok daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor."

Mevcut veriler büyük boşluklar içermektedir. İnsanlar için gerekli olan birçok temel besin maddesi, geçmiş deneylerde neredeyse hiç görülmemiştir. Bazı besin maddelerinin hiç ölçümü yapılmamıştır. Birçok bitki araştırması, insan sağlığı için değil, tarım verimliliği için önemli olan elementlere odaklanmıştır.

Bu uyumsuzluk, cevaplanmamış birçok soruyu beraberinde getirmektedir. Yükselen CO2 seviyeleri bitki kimyasını değiştirmeye devam ederken, bilgimiz her etkiyi izlemek için çok yavaş hızda ilerlemiştir. Sonuç olarak, tanıdık görünen ancak gerçekte daha az beslenme desteği sağlayan bir diyetle karşı karşıya kalıyoruz.

Farklı bitki türlerinin CO2'ye farklı tepkileri

Tüm bitkiler CO2 artışına aynı şekilde tepki vermemektedir. Pirinç, buğday, soya fasulyesi ve domates gibi C3 bitkileri açık ve tutarlı besin maddesi düşüşü göstermektedir. Mısır ve darı gibi C4 bitkileri daha hafif tepki vermektedir, ancak yine de besin dengesi değişmektedir.

Farklı bitki dokuları da farklı davranış göstermektedir. Kökler ve yumrular en çok değişim yaşamakta, genellikle aynı anda birçok mineral kaybetmektedir. Tohumlar, meyveler ve tahıllar bu sırada daha sonra gelmektedir. Yapraklar daha yavaş değişim göstermektedir, ancak düşüş yine de gözlemlenebilmektedir.

Saha deneyleri, iç mekan denemelerinden daha güçlü etkiler göstermektedir. Ancak her iki ortam da aynı yönü işaret etmektedir. Birleşik sonuçlar, dağınık istisnalardan ziyade güçlü bir biyolojik deseni ortaya çıkarmaktadır. Yükselen CO2, mahsulleri daha fazla karbon depolamaya ve daha az mikro besin maddesi tutmaya zorlamaktadır.

Besin maddelerini koruma yolları ve gelecek senaryoları

Leiden Üniversitesi araştırması, 350 ppm CO2 koşullarını 550 ppm'de beklenen koşullarla karşılaştırmıştır. Günümüzün atmosferi zaten 425 ppm'nin üzerinde yer almaktadır. Bu, araştırmacıların keşfettiği senaryonun ortasında bulunduğumuz anlamına gelmektedir. Beslenme değeri, geçmiş on yıla kıyasla muhtemelen düşmüştür.

Gelecekteki CO2 seviyeleri, bu besin maddesi düşüşünün ne kadar şiddetli olacağını belirleyecektir. Daha düşük emisyonlar gıdamızdaki besin maddelerini daha iyi koruyabilir. Daha yüksek emisyonlar ise kayıpları hızlandıracaktır. Araştırma, besin değerini koruyan tarım yöntemleri üzerine daha fazla araştırmayı teşvik etmektedir.

Örneğin, sera tarımında verimi artırmak için CO2 zenginleştirmesi yapılmaktadır. Bu yaklaşım üretimi artırmaya yardımcı olabilir ancak mineral yoğunluğuna zarar verebilir. Mahsul ıslahı ve daha iyi toprak yönetimi, bu sorunun çözümü için yeni seçenekler sunabilir.

Sterre ter Haar, çalışmanın ortak yazarı olarak şunları belirtmiştir: "Neyse ki, Hollanda gıda sektöründe çok fazla yenilik vardır ve bunu gerçekleştirebilecek güçlü araştırma kurumlarımız mevcuttur. Gerçekten birlikte ilerleme kaydedebiliriz."

Küresel gıda tedarik zinciri ve izleme ihtiyacı

Bu bulgular, sadece tarım yapan ülkeler için değil, her bölge için ağırlık taşımaktadır. Kentsel alanlardaki diyetler, büyük tedarik zincirlerine büyük ölçüde bağımlıdır. Bu nedenle, herhangi bir besin maddesi kaybı hızla ve geniş coğrafyalara yayılmaktadır.

Temel mahsullerdeki küçük değişimler, okul yemeklerini, hastane diyetlerini ve uzun vadeli halk sağlığını etkileyebilmektedir. Araştırmacılar, sadece verim değil, besin kalitesinin daha iyi izlenmesi çağrısında bulunmaktadır. Çiftçiler, politika yapıcılar ve sağlık uzmanlarının bu değişiklikleri izlemek için birlikte çalışması gerekmektedir.

Yükselen CO2 seviyeleri artık sadece iklimi etkilememektedir. Şimdi vücutlarımızı besleyen gıdaların bileşimini ve besin değerini şekillendirmektedir. Bu sessiz ancak kapsamlı tehdit, küresel ölçekte beslenme politikaları ve tarım stratejilerinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.


Etiketler:
besin madde düşüşü atmosfer karbon dioksit bitki büyüme hızı