ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Uyku apnesi riski 45 yaş üstü yetişkinlerde ruh sağlığını tehdit ediyor

Özkan Özcan - | Son Güncelleme Tarihi:
Uyku apnesi riski 45 yaş üstü yetişkinlerde ruh sağlığını tehdit ediyor

Ottawa Hastanesi Araştırma Enstitüsü ve Ottawa Üniversitesi'nin yürüttüğü kapsamlı bir çalışma, 45 yaş ve üzeri yetişkinlerde obstrüktif uyku apnesi yüksek riskinin, depresyon ve anksiyete gibi ruh sağlığı sorunlarıyla yakından ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Ottawa Hastanesi Araştırma Enstitüsü ve Ottawa Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından gerçekleştirilen yeni bir çalışma, orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerde uyku apnesi riskinin ruh sağlığı durumlarıyla önemli bir bağlantı taşıdığını göstermektedir. Kanada Yaşlanma Üzerine Uzunlamasına Çalışması kapsamında 45 ile 85 yaş arasındaki katılımcılar incelenen araştırmada, obstrüktif uyku apnesi yüksek riskinin bileşik kötü ruh sağlığı sonuçlarıyla yaklaşık yüzde 40 daha yüksek olasılıkla ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu bulgu, uyku apnesi riski taşıyan bireylerin depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunlarına yakalanma ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Ruh sağlığı sorunlarının küresel boyutu ve uyku apnesi bağlantısı

Ruh sağlığı durumlarının nedenlerini belirlemek, dünya çapında sağlık sistemleri için kritik bir hedef haline gelmiştir. Anksiyete ve depresif bozukluklar, küresel hastalık yükünün en yaygın ve en ciddi katkıda bulunanları arasında yer almaktadır. Ruh sağlığı sorunlarıyla yaşayan bireyler, kalp hastalıkları, diyabet gibi kardiyometabolik hastalıklar, işsizlik, barınma güçlükleri, engellilik ve hastaneye yatış risklerinin önemli ölçüde arttığını deneyimlemektedir. Ekonomik açıdan bakıldığında, ruh sağlığı bozuklukları nedeniyle dünya ekonomisinin her yıl tahminen bir trilyon dolar kaybettiği hesaplanmaktadır. Bu nedenle uyku apnesi riski gibi tetikleyici faktörlerin tanımlanması ve kontrol altına alınması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük önem taşımaktadır.

Obstrüktif uyku apnesi, uyku sırasında üst hava yolunun tekrarlayan şekilde daralması ile karakterize edilen bir durumdur. Bu daralma, solunumun bozulmasına, uykunun parçalanmasına ve sinir sisteminde stres tepkisinin tetiklenmesine neden olmaktadır. Ayrıca kandaki oksijen seviyesinin düşmesine yol açan aralıklı hipoksemi durumu ortaya çıkmaktadır. Tedavi edilmemiş uyku apnesi, bu fizyolojik bozukluklar aracılığıyla ruh sağlığı durumlarının gelişmesi ve ilerlemesiyle doğrudan ilişkili olabilmektedir. Alternatif olarak, otonom sinir sistemi dengesizliği, nörotransmitter düzensizliği ve nöromüsküler bozukluklar nedeniyle ruh sağlığı durumları ortaya çıkabilir veya daha da şiddetlenebilir. Ancak bu iki durumun kesişim noktasında yapılan araştırmalar şimdiye kadar oldukça sınırlı kalmıştır.

Kanada araştırması: 30 binden fazla katılımcı ile kapsamlı analiz

JAMA Network Open dergisinde yayınlanan araştırma, 'Kanada Yaşlanma Üzerine Uzunlamasına Çalışması'nda Yaşlı Kanadalı Yetişkinler Arasında Obstrüktif Uyku Apnesi Riski ve Ruh Sağlığı Durumları' başlığı altında yürütülmüştür. Araştırmacılar, uyku apnesi yüksek riskinin orta yaşlı ve yaşlı yetişkinler arasında hem eşzamanlı hem de gelecekteki ruh sağlığı durumlarının artan olasılıklarıyla ilişkili olup olmadığını değerlendirmek amacıyla bir kohort çalışması ikincil analizi gerçekleştirmiştir. Başlangıçta 45 ile 85 yaş arasında 30 bin 97 yetişkin çalışmaya katılmış, medyan 2,9 yıl sonra ise 27 bin 765 katılımcı için takip verileri toplanmıştır.

Obstrüktif uyku apnesi yüksek riski, horlama, gündüz uykululuk hali, uyku sırasında tanık olunan apne veya hipertansiyon gibi belirtilere dayalı olarak uyku anketi skorunun 2 veya daha yüksek olması ile tanımlanmıştır. Bileşik kötü ruh sağlığı sonucu ise dört kriterden herhangi birini karşılama olarak belirlenmiştir: Epidemiyolojik Çalışmalar Merkezi Kısa Depresyon Ölçeği skorunun 10 veya daha fazla olması, Kessler Psikolojik Sıkıntı Ölçeği skorunun 20 veya daha fazla olması, kendi bildirdiği doktor tanılı ruh sağlığı durumu veya antidepresan ilaç kullanımı. İlişkileri incelemek için lojistik regresyon modelleri kullanılmıştır.

Başlangıçta 30 bin 97 katılımcıdan 7 bin 66'sında yani yüzde 23,5'inde uyku apnesi yüksek riski tespit edilmiştir. Takip döneminde ise 27 bin 765 katılımcıdan 7 bin 493'ünde yani yüzde 27'sinde uyku apnesi riski gözlenmiştir. Kötü ruh sağlığı durumu, katılımcıların dört kriterden herhangi birini karşıladığında, makalenin kesim noktalarının üzerindeki semptom skorları, kendi bildirdiği doktor tanısı veya antidepresan kullanımı dahil olmak üzere mevcut sayılmıştır. Bu birleşik tanımı kullanarak, başlangıçta 30 bin 97 katılımcıdan 10 bin 334'ü yani yüzde 34,3'ü kriterleri karşılamış, takipte ise 27 bin 765 katılımcıdan 8 bin 851'i yani yüzde 31,9'u kriterleri karşılamıştır.

Uyku apnesi ve ruh sağlığı arasındaki güçlü ilişki

Hem uyku apnesi riskini hem de ruh sağlığını etkileyebilecek diğer ölçülen faktörleri hesaba kattıktan sonra, obstrüktif uyku apnesi yüksek riskindeki katılımcılar başlangıçta bileşik kötü ruh sağlığı tanımını karşılama olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir. Başlangıçta olasılık oranı 1,39 iken, takip döneminde bu oran 1,40 olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlar, uyku apnesi riski taşıyan bireylerin ruh sağlığı sorunları yaşama ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunu somut biçimde ortaya koymaktadır.

Başlangıçta bileşik kötü ruh sağlığı tanımını karşılamayan katılımcılar arasında, obstrüktif uyku apnesi yüksek riski, takipte bu tanımı karşılama olasılıklarının daha yüksek olmasıyla ilişkili bulunmuştur ve olasılık oranı 1,20 olarak belirlenmiştir. Bu bulgu, uyku apnesi riskinin zaman içinde ruh sağlığı sorunlarının gelişmesinde bir tetikleyici rol oynayabileceğini göstermektedir. Başlangıç ve takibi tek bir analizde birlikte ele aldığında, obstrüktif uyku apnesi yüksek riski, bileşik tanımı karşılamak için olasılık oranı 1,44 ile ilişkili bulunmuştur. Uyku sırasında tanık olunan apne ve doktor tanılı anksiyete bozukluğu, duygudurum bozukluğu ve klinik depresyonu ayrı sonuçlar olarak kullanan ikincil analizler de benzer kalıplar göstermiştir.

Araştırmacılar, hipoksemi, uyku parçalanması ve inflamasyon gibi mekanizmaların, tedavi edilmemiş uyku apnesiyi ruh sağlığı durumlarıyla ilişkilendiren potansiyel yollar olduğunu belirtmektedir. Ayrıca uyku apnesi ile ilişkili kardiyometabolik komorbiditeler, ruhsal sıkıntıya başka bir katkıda bulunan faktör olarak tanımlanmıştır. Takipte yeni ruh sağlığı durumlarının daha yüksek olasılıkları, uyku apnesi yüksek riskindeki katılımcılar arasında birkaç bireysel faktörle ilişkili bulunmuştur.

Çalışmanın yazarları, yaşlı yetişkinler uyku apnesi riskini düşündüren belirtiler gösterdiğinde, depresyon ve anksiyete kontrollerini rutin bir tarama adımı haline getirmeyi önermiştir. Bu öneri, uyku apnesi riski taşıyan bireylerin ruh sağlığı sorunlarının erken teşhis ve tedavisi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Sonuç olarak, uyku apnesi ve ruh sağlığı arasındaki bu güçlü bağlantı, sağlık profesyonellerinin her iki alanı da dikkate alarak bütünsel bir tedavi yaklaşımı benimsemesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.


Etiketler:
uyku apnesi ruh sağlığı depresyon anksiyete yaşlı yetişkinler