Kolon kanseri riskini artıran 5 zararsız görünen alışkanlık

Kolorektal kanser artık sadece yaşlı insanların hastalığı değil; genç yetişkinlerde giderek daha sık görülüyor. Los Angeles'taki bir kolorektal cerrah, kolon kanseri riskini azaltmak için kişisel olarak kaçındığı beş alışkanlığı açıkladı.
Kolorektal kanser, son yıllarda yaşlı nüfusun dışında genç insanlarda da sıkça teşhis edilen bir hastalık haline gelmiştir. Amerikan Kanser Derneği tarafından yapılan araştırmalar, dünyanın yarısından fazla ülkesinde erken yaşta başlayan kolon kanseri vakalarının arttığını doğrulamaktadır. Bilimsel çalışmalar tutarlı bir şekilde göstermektedir ki, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı seçimleri, kolon kanseri gelişme riskinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Los Angeles merkezli kolorektal cerrah Dr. Karen Zaghiyan, sosyal medya platformlarında yaptığı bir paylaşımda, bu hastalığın riskini düşürmek amacıyla kendisinin bilinçli olarak uzak durduğu beş alışkanlığı detaylı biçimde açıklamıştır.
İşlenmiş etler ve kolon kanseri bağlantısı
Dr. Zaghiyan'ın kaçınma listesinin başında pastırma, pepperoni ve şarküteri ürünleri gibi işlenmiş etler yer almaktadır. Çok sayıda bilimsel araştırma, bu tür gıdaların kolorektal kanser riskiyle güçlü bir ilişki taşıdığını ortaya koymaktadır. Yapılan çalışmalara göre, işlenmiş et tüketimi kolon kanseri riskini yüzde 13 ile yüzde 22 arasında artırabilmektedir. Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü'nün verilerine göre, günde sadece 50 gram işlenmiş et yemek bile yüzde 16 oranında daha yüksek bir risk ile ilişkilendirilmektedir. Bu bulgular, işlenmiş etlerin içerdiği koruyucu kimyasallar ve tuz oranının yüksekliğinin, bağırsak sağlığını olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir.
Yüksek ısıda pişirilen etler ve kimyasal tehlike
Doğrudan açık ateş üzerinde pişirilen ve özellikle kömürleşen etler, kolon kanseri riski açısından bir başka önemli endişe kaynağıdır. Yüksek sıcaklıklarda ızgara yapma işlemi sırasında, HCA (heterosiklik aminler) ve PAH (polisiklik aromatik hidrokarbonlar) adı verilen zararlı kimyasallar oluşmaktadır. Laboratuvar araştırmaları, bu kimyasalların kolon dahil olmak üzere çeşitli tümörlere neden olabileceğini göstermiştir. Kömürleşmiş et, bu potansiyel kanser yapıcı bileşiklerin mevcudiyetinin görünür bir göstergesidir. Cerrah, bu riski minimize etmek için pişirme yöntemlerinin dikkatli seçilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Antibiyotik kullanımının bağırsak mikrobiyomuna etkisi
Dr. Zaghiyan, küçük enfeksiyonlar ve soğuk algınlıkları tedavi etmek amacıyla sık sık antibiyotik kullanılmasına karşı da uyarıda bulunmaktadır. Bilimsel araştırmalar, yetişkinlik döneminde iki ay veya daha uzun süre boyunca antibiyotik kullanımının, yaşamın ilerleyen yıllarında prekanseröz büyümelerin gelişme olasılığını önemli ölçüde artırabileceğini göstermektedir. Bu artışın temel nedeni, antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyomunun uzun süreli ve ciddi biçimde bozulmasına yol açmasıdır. Bağırsak mikrobiyomu, sindirim sağlığı ve bağışıklık sistemi işlevinin korunması için kritik öneme sahiptir. Dolayısıyla, gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak, kolon kanseri riskini azaltmanın önemli bir parçasıdır.
Aşırı işlenmiş gıdaların lif eksikliği sorunu
Paketli atıştırmalıklar, fırın ürünleri, şekerli içecekler ve hazır yemekler gibi aşırı işlenmiş gıdalar, beslenme açısından yoğun biçimde değiştirilmiştir ve tipik olarak lif içeriği oldukça düşüktür. Kurabiye veya atıştırmalık barları gibi zararsız görünen gıdalar dahi bu kategoriye girmektedir. 2025 yılında yapılan kapsamlı bir araştırma, en fazla aşırı işlenmiş gıda tüketen 50 yaş altı kadınların prekanseröz adenom geliştirme riskinin yüzde 45 daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Bu bulgular, işlenmiş gıdaların lif eksikliği nedeniyle bağırsak sağlığını olumsuz etkilediğini ve kanser riskini artırdığını açıkça göstermektedir.
Alkol bazlı ağız gargaralarının mikrobiyom üzerine etkisi
Birçok ticari ağız gargarası ürünü yüksek düzeyde alkol içermektedir. Yakın zamanda yapılan bir araştırma, üç ay boyunca her gün alkol bazlı ağız gargarası kullanmanın oral mikrobiyomu önemli ölçüde değiştirdiğini ve daha önce diş eti hastalığı ile kolorektal kanser arasında ilişki kurulmuş olan bakterileri artırdığını göstermiştir. Ağız ve bağırsak sağlığı arasındaki bu bağlantı, oral mikrobiyomun genel vücut sağlığında ne kadar önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Dr. Zaghiyan, bu bulgular ışığında alkol bazlı gargaraları kişisel kaçınma listesine dahil etmiştir.
Kolon kanseri belirtilerine dikkat etmek neden önemli
Kolorektal kanser genellikle sessiz bir şekilde gelişmektedir, ancak dikkat edilmesi gereken önemli uyarı işaretleri bulunmaktadır. Bağırsak alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler, dışkıda kan görülmesi, devam eden karın rahatsızlığı, açıklanamayan kilo kaybı, kronik yorgunluk veya bağırsağın tam olarak boşalmadığı hissi asla göz ardı edilmemelidir. Bu semptomların erken tanınması ve tıbbi müdahale, tedavi sonuçlarını dramatik biçimde iyileştirebilmektedir. Dolayısıyla, risk faktörlerinden uzak durmak kadar, vücudun verdiği sinyallere dikkat etmek de kolon kanseri önlemesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli sağlık kontrolleri, bu hastalığın erken teşhisinde ve tedavisinde hayat kurtarıcı olabilmektedir.
- Popüler Haberler -
Egzersiz kalbi sadece güçlendirmiyor! İşte sinir sistemi üzerindeki gizli etkiler
Genetik mısır zararlıların kanat yapısını değiştirerek göç yeteneğini artırıyor
Bahçenizde devrim yaratacak muz kabuğü gübresinin sırrı
Toplu taşımada unutulan eşyalar bir odayı doldurdu
Manuel şanzımanınızı ölüme mahkûm eden 3 sürüş hatası
Toplantılara hep erken mi gidiyorsunuz? Uzmanlar bu davranışın ardındaki nedeni açıkladı



