ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Bilim insanları vücutta iki farklı soğuk algılayıcısı keşfetti

Erdinç Karademir - | Son Güncelleme Tarihi:
Bilim insanları vücutta iki farklı soğuk algılayıcısı keşfetti

İspanya'daki Sinir Bilimleri Enstitüsü'nde yapılan yeni araştırma, vücudun soğuğu algılamak için tek bir yöntem kullanmadığını ortaya koydu. Deri ve iç organlar, sıcaklık değişimlerini algılamak için tamamen farklı moleküler mekanizmalar kullanıyor.

Kapat

HABERİN DEVAMI

Vücudumuzun soğuğu hissetme biçimi, aslında çok daha karmaşık bir sistem üzerine kurulu. Félix Viana liderliğindeki araştırma ekibi, İspanya Ulusal Araştırma Konseyi ve Elche Miguel Hernández Üniversitesi'nin ortaklaşa yürüttüğü Sinir Bilimleri Enstitüsü'nde yaptığı çalışmada, vücudun soğuğu algılamak için tek bir yönteme güvenmediğini keşfetti. Bu bulgu, soğuk algılayıcısı sisteminin ne kadar sofistike olduğunu gösteriyor. Araştırma sonuçları yakın zamanda Acta Physiologica dergisinde yayımlanmış ve bilim insanlarının termal homeostaz anlayışını önemli ölçüde ilerletti.

Deri ve iç organlar farklı soğuk algılayıcıları kullanıyor

Soğuk algılayıcısı sisteminin temel farkı, doku türüne göre değişiyor. Deride, düşük sıcaklıklar esas olarak TRPM8 adı verilen bir iyon kanalı tarafından algılanıyor. Bu soğuk algılayıcısı, özellikle serin çevresel koşulları ve dış ortamdan gelen soğuk hava gibi uyarıları algılamaya çok uygun bir yapıya sahip. Buna karşılık, akciğerler ve mide dahil olmak üzere vücudun iç organları, sıcaklık düşüşlerini kaydetmek için TRPA1 olarak bilinen tamamen farklı bir soğuk algılayıcısına bağımlı. Bu iki soğuk algılayıcısının varlığı, vücudun çeşitli bölgelerinde sıcaklık değişimlerine karşı farklı tepkiler vermesini açıklıyor.

Neden buzlu hava ile soğuk içecek farklı hissediliyor?

Araştırmanın en ilginç bulgusu, bu ayrı algılama sistemlerinin neden derideki soğuğun hissinin, buzlu hava solumak veya çok soğuk bir içecek yutmak hissinden tamamen farklı olduğunu açıklaması. Farklı dokular, sıcaklık değişimlerini algılamak için farklı biyolojik yolları etkinleştiriyor. Félix Viana, bu konuda şöyle açıklama yapıyor: "Deri, çevresel soğuğu algılamamıza ve savunma davranışlarını uyarlamamıza olanak tanıyan özel algılayıcılarla donatılmıştır." Araştırmacı, vücudun içindeki soğuk algısının ise farklı duyusal devrelere ve moleküler reseptörlere bağlı olduğunu belirtiyor. Bu durum, iç düzenleme ve çevresel uyaranlara verilen yanıtlardaki daha derin fizyolojik rolünü yansıtıyor. Sonuç olarak, aynı soğuk uyarısı bile vücudun farklı bölgelerine ulaştığında, tamamen farklı sinirsel yolaklar aracılığıyla beyne iletiliyor.

Araştırmacılar soğuk algılayıcısını nasıl keşfetti?

Bu önemli farklılıkları ortaya koymak için araştırma ekibi, soğuk algılamasında yer alan duyusal nöronları doğrudan gözlemlemelerine olanak tanıyan hayvan modelleri kullanarak kapsamlı deneyler gerçekleştirdi. Bilim insanları, deriden ve başın yüzeyinden duyusal bilgi taşıyan trigeminal sinirden gelen nöronları, vagus sinirinden gelen nöronlarla karşılaştırdılar. Vagus siniri, beyin ile akciğerler ve sindirim sistemi gibi iç organlar arasındaki birincil duyusal bağlantı görevini üstleniyor. Ekip, bu nöronların kalsiyum görüntüleme ve elektrofizyolojik kayıtlar kullanarak sıcaklık değişimlerine nasıl tepki verdiğini ayrıntılı biçimde inceledi. Bu yöntemler, sinir aktivitesini gerçek zamanlı olarak izlemeyi mümkün kıldı ve araştırmacılara soğuk algılayıcısının işleyişi hakkında daha net bilgiler sundu.

Deneyler ayrıca belirli moleküler algılayıcıları bloke etmek için tasarlanmış ilaçları da içeriyordu. Bu farmakologik müdahaleler, araştırmacıların her nöron grubunda soğuğu algılamaktan hangi iyon kanallarının sorumlu olduğunu kesin biçimde belirlemelerine yardımcı oldu. Böylece, soğuk algılayıcısı sisteminin her bir bileşeninin spesifik rolü ortaya çıktı.

Genetik kanıtlar soğuk algılayıcısının farklı rollerini doğruladı

Çalışma, sadece davranışsal gözlemlerle sınırlı kalmadı. Araştırma ekibi, TRPM8 veya TRPA1 soğuk algılayıcılarından yoksun genetiği değiştirilmiş fareler üzerinde de çalışmalar yürüttü. Bu genetik modelleri gen ifadesi analizleriyle birleştirerek araştırmacılar, her soğuk algılayıcısının soğuk algısında farklı bir rol oynadığını bilimsel olarak doğruladılar. Bulgular, sıcaklık algılamasının her dokunun spesifik işlevine yakından uyarlandığını ve iç organların derinin kullandığından farklı moleküler mekanizmalara güvendiğini net biçimde gösterdi. Çalışmanın ilk yazarı Katharina Gers-Barlag, "Bulgularımız, farklı dokulardaki duyusal sistemlerin termal bilgiyi nasıl kodladığına dair daha karmaşık ve nüanslı bir görüş ortaya koyuyor" diyerek araştırmanın önemini vurguladı.

Gers-Barlag, bu keşfin tıbbi açıdan da önemli olduğunu belirterek, "Bu, bu sinyallerin nasıl entegre edildiğini ve soğuk duyarlılığının bozulduğu belirli nöropatiler gibi patolojik durumlarda nasıl değişebileceğini incelemek için yeni yollar açıyor" şeklinde konuştu. Soğuk algılayıcısının anlaşılması, soğuğa anormal duyarlılıkla bağlantılı tıbbi durumların tedavisi için yeni kapılar açabilir.

Uluslararası işbirliği ve gelecek araştırmalar

Bu önemli araştırma, İspanya Ulusal Bilimsel ve Teknik Araştırma ve İnovasyon Planı'ndan, Bilim, İnovasyon ve Üniversiteler Bakanlığı bünyesindeki İspanya Devlet Araştırma Ajansı'ndan Mükemmeliyet Merkezleri için Severo Ochoa Programı aracılığıyla ve Valensiya Bölgesel Hükümeti'nden gelen fonlarla desteklendi. Çalışma, İnsan Sınır Bilimi Programı (HFSP) tarafından finanse edilen ve Sinir Bilimleri Enstitüsü'nde Viana tarafından koordine edilen uluslararası bir projenin parçasını oluşturuyor. Bu daha geniş çaba, aşırı sıcaklık ortamlarına uyum sağlamış türlerde soğuk algılayıcısının moleküler temellerini anlamaya odaklanıyor. Araştırmacılar, bu bilgilerin ilerleyen dönemde soğuğa karşı aşırı duyarlılık gösteren hastalıkların tedavisi için kullanılabileceğini umuyorlar.

Sonuç olarak, vücudumuzun soğuğu algılama mekanizması, daha önce düşünüldüğünden çok daha sofistike bir yapıya sahip. Deri ve iç organların farklı soğuk algılayıcıları kullanması, evrimsel açıdan vücudun çeşitli bölgelerinin farklı ihtiyaçlarına uyum sağladığını gösteriyor. Bu keşif, sadece temel bilim açısından değil, aynı zamanda soğuğa karşı anormal duyarlılık gösteren hastalıkların tedavisi için de önemli bir adım teşkil ediyor.


Etiketler:
soğuk algılayıcısı sinir bilimleri TRPM8 ve TRPA1 termal homeostaz tıbbi araştırma