Aile hekimlerinden çarpıcı uyarı! Ruh sağlığı sorunlarında aşırı teşhis mi var?

İngiltere'de aile hekimleri, ruh sağlığı sorunlarının aşırı teşhis edildiğine dair endişelerini dile getiriyor. Artan talep ve yetersiz hizmetlerle karşı karşıya kalan hekimler, ruh sağlığı teşhislerinin toplumda nasıl algılandığına dikkat çekiyor.
İngiltere genelinde aile hekimleri, ruh sağlığı teşhislerinin toplumda giderek daha fazla tıbbi bir sorun olarak ele alınmasından ve bu durumun aşırı teşhise yol açmasından endişe duyuyor. Son dönemde yapılan bir araştırma, hekimlerin önemli bir bölümünün, günlük yaşamın getirdiği stres ve zorlukların hastalık olarak değerlendirilmesinin, hem hastalar hem de sağlık sistemi üzerinde ciddi etkiler yarattığını düşündüğünü ortaya koydu. Özellikle ruh sağlığı hizmetlerine yönelik artan talep ve mevcut desteklerin yetersizliği, bu alandaki sorunların daha da derinleşmesine neden oluyor.
Ruh sağlığı teşhislerinde artış ve hekimlerin kaygıları
İngiltere'de aile hekimleri arasında yapılan kapsamlı bir anket, ruh sağlığı teşhislerinde belirgin bir artış olduğunu ve bu artışın hekimler arasında kaygı yarattığını gösteriyor. Araştırmaya katılan 752 aile hekiminden 442'si, ruh sağlığı sorunlarının aşırı teşhis edildiği görüşünde birleşti. Bu hekimler, toplumun normal yaşam streslerini ve duygusal zorluklarını giderek daha fazla tıbbi bir sorun gibi görmeye başladığını belirtiyor. Hekimlerin bir kısmı ise, özellikle genç yetişkinlerde ve gençlerde ruh sağlığı sorunlarının daha fazla gündeme geldiğini, ancak bu durumun her zaman gerçek bir teşhis gerektirmediğini savunuyor. Buna karşın, azımsanmayacak sayıda hekim de ruh sağlığı sorunlarının yeterince teşhis edilmediğini ve bazı hastaların ihtiyaç duyduğu desteği alamadığını ifade ediyor.
Ruh sağlığı teşhislerinin artmasının arkasında yatan nedenlerden biri olarak, toplumda duygusal sıkıntıların ve yaşam zorluklarının tıbbi bir tanı ile açıklanma eğilimi gösteriliyor. Birçok hekim, "Hayatın stresli olması bir hastalık değildir" diyerek, insanların yaşadıkları üzüntü, kaygı veya yas gibi doğal duygusal tepkileri hemen bir ruh sağlığı bozukluğu olarak değerlendirmesinin yanlış olduğunu düşünüyor. Özellikle gençlerde, Covid-19 pandemisi sonrası dönemde dayanıklılığın azaldığı ve başa çıkma stratejilerinin zayıfladığına dair gözlemler de dikkat çekiyor.
Hizmet yetersizliği ve artan başvurular
İngiltere'de ruh sağlığı hizmetlerine olan talep son yıllarda belirgin şekilde artarken, mevcut sağlık hizmetlerinin bu talebi karşılamakta yetersiz kaldığı görülüyor. Araştırmaya katılan aile hekimlerinin büyük çoğunluğu, bölgelerinde yetişkinler ve gençler için yeterli ve kaliteli ruh sağlığı desteğinin nadiren veya hiç bulunmadığını belirtiyor. Özellikle 19-34 yaş arası genç yetişkinler, ruh sağlığı sorunlarıyla en fazla mücadele eden grup olarak öne çıkıyor. Hekimler, bu yaş grubunda teşhis oranlarının yükselmesinin, hem toplumsal baskılar hem de pandemi sonrası yaşanan değişimlerle ilişkili olduğunu düşünüyor.
Ruh sağlığı teşhislerindeki artış, sağlık sisteminin üzerindeki yükü de artırıyor. NHS bünyesindeki bazı hizmetler, artan başvurular nedeniyle yeni hastaları kabul edemeyecek duruma geldi. Özellikle ADHD ve otizm gibi tanılar için başvuranların sayısındaki artış, mevcut kaynakların yetersiz kalmasına yol açtı. Hekimler, hastaların doğru bakım ve desteğe ulaşmakta ciddi zorluklar yaşadığını ve bu durumun hem hastalar hem de sağlık çalışanları için büyük bir stres kaynağı olduğunu vurguluyor.
Teşhis ve tedavi arasındaki denge arayışı
Ruh sağlığı alanında yaşanan bu gelişmeler, teşhis ve tedavi süreçlerinde doğru dengeyi bulmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gündeme getiriyor. Aile hekimleri, hastaların yaşadıkları duygusal zorlukları hemen bir teşhisle açıklamaktansa, başa çıkma becerilerinin geliştirilmesinin de önemli olduğunu savunuyor. Birçok hekim, kaygı veya depresyon gibi etiketlerin gereksiz yere kullanılmasının, gerçek anlamda yardıma ihtiyacı olan hastalardan kaynakların alınmasına neden olabileceği uyarısında bulunuyor. Aynı zamanda, bazı hekimler ise, hizmetlerin hastaları yeterince değerlendirmediğini ve teşhis koymakta isteksiz davrandığını belirterek, az teşhisin de önemli bir sorun olduğunu dile getiriyor.
Bu noktada, aile hekimlerinin karşı karşıya kaldığı zorluklardan biri de, hastaların beklentileri ile klinik değerlendirmeler arasındaki fark. Royal College of GPs Başkanı Profesör Victoria Tzortziou Brown, hekimlerin, hastaların ruh sağlığı sorunları için teşhis beklediği ancak tıbbi kriterleri karşılamayan durumlarda zor bir denge kurmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Toplumda normal duyguların ve davranışların tıbbi hale getirilmemesi gerektiğini vurgulayan Brown, aynı zamanda gerçek ruh sağlığı sorunlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ediyor.
İlaç kullanımı ve alternatif tedavi arayışları
Ruh sağlığı teşhislerindeki artış, tedavi yöntemlerinde de bazı değişikliklere yol açtı. Araştırmaya katılan aile hekimlerinin önemli bir kısmı, hastaların konuşma terapisi gibi desteklere yeterince hızlı ulaşamaması nedeniyle antidepresan reçete etmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. 447 hekim, bu uygulamayı rutin olarak yaptıklarını ifade etti. Hekimler, antidepresanların kısa vadede yardımcı olabileceğini ancak uzun vadede nüksü önlemede yetersiz kalabileceğini düşünüyor. Bu durum, ruh sağlığı hizmetlerinde daha bütüncül ve erişilebilir alternatiflerin geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.
Özellikle genç hastalar için uygun terapi ve destek hizmetlerinin eksikliği, aile hekimlerini ilaç tedavisine yönlendirmek zorunda bırakıyor. Bazı hekimler, bir çocuğun ruh sağlığı sorunlarının ciddiye alınması için aşırı uç davranışlar göstermesi gerektiğini, aksi takdirde hizmetlerin yetersiz kaldığını dile getiriyor. Bu tablo, İngiltere'de ruh sağlığı hizmetlerinin mevcut talepleri karşılamakta ciddi sıkıntılar yaşadığını gösteriyor.
Toplumsal algı ve ruh sağlığı teşhislerinin geleceği
İngiltere'de ruh sağlığı teşhislerinin artması, toplumda ruh sağlığına bakış açısının da değiştiğini gösteriyor. Bir yandan, duygusal zorlukların ve yaşamın getirdiği stresin tıbbi bir sorun olarak görülmesi, bireylerin yardım aramasını kolaylaştırabilirken, diğer yandan aşırı teşhis eğilimi, sağlık sisteminin kaynaklarını zorlayabiliyor. Hekimler, toplumun normal yaşam deneyimlerini hastalık olarak görmemesi gerektiğini, ancak gerçek ruh sağlığı sorunlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı bağımsız inceleme, ruh sağlığı, ADHD ve otizm hizmetlerine yönelik artan talebin nedenlerini ve mevcut desteklerdeki boşlukları tespit etmeyi amaçlıyor. Bu incelemenin, hem hastalar hem de sağlık çalışanları için daha etkili ve erişilebilir ruh sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesine katkı sağlaması bekleniyor. Araştırmaya katılan aile hekimlerinin büyük çoğunluğu, mevcut sistemin artan talebi karşılamadığını ve ulusal düzeyde bir trajedi yaşandığını düşünüyor.
Sonuç: Ruh sağlığı teşhislerinde denge arayışı sürüyor
İngiltere'de aile hekimlerinin ruh sağlığı teşhislerine ilişkin değerlendirmeleri, bu alandaki sorunların çok boyutlu ve karmaşık olduğunu ortaya koyuyor. Hem aşırı teşhis hem de yetersiz teşhis, sağlık sistemi ve toplum açısından önemli riskler barındırıyor. Artan talep, yetersiz hizmetler ve toplumsal algıdaki değişim, ruh sağlığı alanında daha dengeli, erişilebilir ve etkili çözümler geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde yapılacak bağımsız incelemenin, ruh sağlığı teşhisleri ve hizmetlerinin geleceği açısından belirleyici olması bekleniyor.
- Popüler Haberler -
Bilecik'te zincirleme kaza: 1 yaralı
Ortalık savaş alanına döndü! Öğrenci otobüsü manava daldı
Büyükçekmece'de kuyumcu milyonlarca lirayla ortadan kayboldu
Osmaniye'de yolcu otobüsünün tıra çarptığı kazada 7 kişi öldü, 11 kişi yaralandı
Mahremiyet isyanı! New York'ta Meta gözlüğü kıran kadın halk kahramanı oldu
Adli emanetten 12 silah kaybolmuştu! Suçunu itiraf etti



